Evet o benim translate Portuguese
2,355 parallel translation
- Evet. - O benim doğum günü partimdi.
- Era a minha festa de anos.
Evet, o benim.
Sim, sou eu.
Evet, benim de öyle düşünmemi istiyordu.
Era o que ele queria que eu pensasse.
Evet. Yani benim sarhoş annem, senin yılışık amcan ve benim çılgın kardeşim.
Entre a bêbeda da minha mãe, o teu tio sinistro e a maluca da minha irmã...
Sevgilimsin sen benim. Evet, şimdilik.
És o meu namorado.
Evet, benim Cal Lightman, Ajan Reynolds'u aramıştım.
Sim, fala Cal Lightman, para o Agente Reynolds.
Evet, evet. Baze hem benim lise aşkım hem senin çocuğunun babası hem de annemin beşinci kocası olsaydı çok kötü olurdu.
Era muito chato se o Baze fosse a minha paixão na escola, o teu pai adolescente e o quinto marido da mãe.
Evet, o benim kızım.
Sim, é minha filha.
Evet. Benim kanım değil.
Sim, o sangue não é meu.
Evet, buzlar eriyor ve bu benim en sevdiğim montum.
Sim. O gelo do telhado está a derreter e este é o meu casaco favorito.
Evet, lke Holden benim hastam, ne oldu?
Sim, o Ike Holden é meu doente. O que aconteceu?
Evet, senin için söylemesi kolay ama eğer Lucifer dünyayı yok edecekse ve benim yapabileceğim bir şeyler varsa bu, beni ilgilendirir.
- É fácil para ti dizer, mas se o Lúcifer matar esta gente toda, e eu pudesse ter feito alguma coisa, imagina só... A culpa é minha.
Evet, beyler, benim gitmam lazım. Bay Love ile bir görüşmem var, Geçici Eğitim Müdahalesi yada bunu gibi birşey.
Tudo bem, rapazes, tenho que ir, encontrar o Sr. Love, da Intervenção Educacional Interina, ou algo assim.
Ah evet, o benim.
Ah, sim, sou eu.
Evet, benim.
Sim, sou o próprio.
Evet ama yine de o benim babam ve beni seviyor.
Sim, mas continua a ser o meu pai, e ama-me.
Evet, benim okulumda vekil öğretmen. Soyadı Locke. Bay Locke.
Sim, é professor substituto, na minha escola, o nome dele é Locke, senhor Locke.
Evet Sayın Hâkim, pardon ama açık olduğunu sandım ben konuştuğumda benim fikrim, o konuştuğunda, onun fikri.
Sim. Lamento, pensava que era óbvio. Quando eu falo, é a minha opinião.
Evet, ilk başlarda öyleydi. Ama benim burnum onunkini ısıtıyor.
No início, sim, mas o meu nariz aquece o dele.
Evet, Derek benim tümörümü çıkartırken, ben gölge Shepard için elimde bir retraktör tutuyor olacağım.
Tenho de segurar num retractor para o Sombra do Shepherd enquanto o Derek resseca o meu tumor.
Evet, ama Max benim de kişiliklerden biri olduğumu düşünüyor.
Mas o Max acha que sou um alter.
Evet, farkındayım ama benim demek istediğim de bu.
Sim, eu sei, mas é mesmo esse o meu objectivo.
Evet benim.
É o próprio.
Evet. Benim hobim bu. O yüzden bana bırakıyorlar.
É um interesse meu, e deixam-me fazê-lo.
Evet, o mühim kişi benim.
Sim, sou muito importante.
Evet bilirsin o benim yoga hocam Kai idi.
Certo. Era o meu professor de Yoga, Kai.
Evet. O benim.
Ya... sou eu.
Evet, o benim bir arkadaşım.
Sim, é uma amiga minha.
Evet, sanırım benim davetiyem de postada kayboldu.
O meu convite deve ter ficado perdido no correio.
- Evet ama, kimin polis şefi olacağının..... duyurulacağı günün arefesindeyiz., benim ateş etmeme izin vermeliydiniz.
Sim, mas na véspera de anunciarem quem vai ser o próximo Chefe da Polícia, deveria ter-me deixado atirar.
Evet, o benim iş arkadaşımdı.
Sim, ela era minha colega.
- Evet. Diyelim ki benim hastam da bana aynı şeyleri söyleseydi ben de onu öldürürdüm.
Eu também matava o paciente se ouvisse o que ele lhe confessou.
Evet o adam o da benim gibi.
Sim, aquele tipo, ele é... O que quer que eu seja.
Evet. O benim babam.
Sim, aquele é o meu pai.
- Evet. - Benim kardeşim başaramadı.
O meu irmão não voltou.
Evet, aşk bu konuda benim yerime karar verdi.
Pois. De certo modo, foi o amor que decidiu por mim.
Evet, ama patron ben olduğum için sen benim sevimli asistanım oluyorsun.
Pois, mas como sou a sua chefe, é você o meu adorável assistente.
Evet, benim Ashley ile tanışmam senin yüzüne dudak parlatıcı bulaşmasına neden olmuş.
Bem, ficar a conhecer o Ashley acabou por espalhar um certo brilho labial pela tua cara.
Evet ama şu harika oyuncu Madge Vance her zamanki gibi benim rolümü kaptı.
Sim. A magnífica actriz Madge Vance ficou com o meu papel, como normalmente fica.
Evet, benim. Bender.
Sim, sou eu... o Bender.
Evet, ölümsüzlükten daha kısa her şey benim için zaman kaybıdır.
Sim, tudo o que seja a baixo da imortalidade é uma completa perda de tempo.
Evet ama en büyük müşterin benim ve benimle ilgilenmen gerekmiyor şu an.
Sim, mas ainda sou o maior, e estou a dizer-te que não precisas de lidar comigo agora.
Evet. " Bu adam benim babam değil.
- Sim. " Este homem não é o meu pai. Fez-me refém.
Festival ekibindensin. Evet, o benim.
- Pertences à feira.
Evet onun koçu benim.
Sim, eu era o coordenador dele.
Nate'in benim canıma okuduğunu söyledim, evet.
Disse que o Nate me encheu de porrada.
Evet verdim, yeni müşteriler araştırırken, fakat bu benim işim.
Sim, quando procuro por novos clientes, mas este é o meu negócio.
Evet, sol boynuz yok. Benim bulduğum keçi gibi.
Sim, o chifre esquerdo está danificado, tal como a que encontrei.
Evet, benim düşündüğüm de buydu.
Sim, sim, foi o que pensei.
Evet, kesinlikle bu benim ayakkabım.
Sim, tenho a certeza que é o meu sapato.
Evet, uçurtma sörfü kazası benim ikinci ziyaretimdi.
- Sim, o acidente de kiteboarding foi minha 2ª. visita.
evet öyle 811
evet o 181
evet öyleyim 58
evet olabilir 28
evet öylesin 32
evet öyleydi 50
evet oğlum 29
o benim 717
o benim kocam 58
o benim arkadaşım 110
evet o 181
evet öyleyim 58
evet olabilir 28
evet öylesin 32
evet öyleydi 50
evet oğlum 29
o benim 717
o benim kocam 58
o benim arkadaşım 110