Gercek translate Portuguese
72,528 parallel translation
Şu anda gerçek dünyada, teorimiz..
E agora, no mundo real, a nossa teoria é que estou...
Süngerdeki su, gerçek dünyadan edindiğin bütün tecrübeleri temsil ediyor.
A água da esponja representa todas as experiências absorvidas no mundo real.
Gerçek şu ki, bilecek kadar iyi olduğunu sanmıyorum, Eğer bu senin uydurduğun birşeyse.
A verdade é que não te conheço o suficiente para saber se isso é algo que inventarias.
Bu gerçek mi?
Isso é de verdade?
Hayır, burada gerçek dünyadaydı.
- Não. Ele estava aqui no mundo real.
Gerçek bir işteki gibi.
Como um trabalho a sério.
Bu gerçek hayat, bir film değil!
- É a vida real, não um filme.
Gerçek hayatla pek alakam yoktur.
- Eu não faço vida real.
Gerçek hayatı hiç yansıtmıyorlar.
Definitivamente não são da vida real.
Ama gerçek hayatla alakan yoktu.
Mas não faz a vida real.
Gerçek hayat berbat... çoğu zaman.
A vida real é uma porcaria. A maior parte do tempo.
Gerçek seni serbest bırak, Holden.
Deixa sair o teu verdadeiro eu, Holden.
O gerçek oğlan olmak istiyorsun yine.
Você quer ser aquele rapaz outra vez.
Fred Johnson kendini kanıtladı. Kemere gerçek bir dost olmak için.
Fred Johnson já provou ser um verdadeiro amigo do Cinturão.
Gerçek bu.
É a verdade.
Gerçek şu ki...
A verdade...
Aslında, özellikle ne zaman gerçek şu ki zor bir şeydir...
A verdade é uma coisa complicada, especialmente...
Bilim gerçek, Cosima.
A ciência é verdadeira, Cosima.
Evet, biz gerçekten üzerinde gerçek kontrol sağlayamadık.
Sim. Eu nunca tive muito controlo sobre a situação.
Eğer bunu öğrenirsen, Krakow'un yatırım yaptığı gerçek şeyi bulursun.
Assim descobres o investimento real.
Pekala, bu gerçek bir şarkı mı?
Acredito... que quanto mais se ama uma rapariga... mais se confia, mais se perde.
Fillory gerçek değil mi?
- Não é?
Fillory çok gerçek.
Está bem.
Şimdi gerçek bir tarla işçiliği gerekiyor. Fillory'de kimse nasıl yapılacağını bilmiyor.
Agora é preciso de agricultura pesada... a qual ninguém em Fillory sabe como fazer.
Gerçek bir büyücü olman için ikisi de gerekir Marina.
Precisas de ambos para seres um verdadeiro mago, Marina.
Haftalarca alev alevdim. Gerçek anlamda.
Eu brilhei por semanas, literalmente.
Yok, erkeklere tecavüz etmişliğim var, onun hislerinin gerçek olduğu belliydi.
Não, já violei outros tipos antes e ele parecia estar a ser genuíno.
O gerçek iş değil ki.
Isso não é um trabalho a sério.
Gerçek işler hizmetçilik, aşçılık, TV yıldızlığı...
Trabalho é limpar, cozinhar, ser vedeta...
- Onlar gerçek mermi mi?
- São balas reais?
Hislerinin gerçek olduğunu sanıyorsun ama değil.
Achas que os teus sentimentos são reais, mas não são.
Gökyüzü de durumun gerçek hâlini.
O céu mantém-se como é na realidade.
Gerçek gibi ama sahte.
É como na realidade, mas a fingir.
Bunun bir risk olduğunu biliyorum, ama Jennifer ile konuşup Bram'in gerçek durumunu öğrenmem lazım.
Sei que é um risco, mas tenho de falar com a Jennifer e preciso de descobrir qual é a verdadeira situação do Bram.
Bunun gerçek olduğunu nasıl bileceğiz?
Como sabemos que é verdade?
Gerçek olduğundan emin olmadan seni rahatsız etmek istemedim.
Não queria aborrece-lo com isso a menos que fosse verdadeira.
Bunun gerçek olması gerekmiyor.
Bem, não tem de ser verdade.
O gerçek ödüldür, Her şeyin kilidini açmanın anahtarı!
Ele é o verdadeiro prémio, a chave para abrir tudo!
Blokumda gerçek kazançlar elde ediyorum.
Estou a alcançar alguns verdadeiros progressos no meu Bloco.
Burdayım... Çünkü gerçek savaş başlamak üzeredir.
Estou aqui... porque a verdadeira guerra está prestes a começar.
Mumbai Sky Tower, Doğu Teksas açılış gecesi. Tek gerçek Kızılderili kumarhanesi ve oteli yepyeni gösterisini gururla sunar.
A Mumbai Sky Tower, o principal hotel e casino Índio no Texas Oriental, tem o prazer de anunciar o seu novíssimo espetáculo.
Gerçek Sultanlar, beyzbol sultanlarına karışırdı.
Sultões misturaram-se com os sultões do basebol.
Gerçek öcünü almaya geldi
Está na hora de se saber a verdade
Gerçek solucanlar alınmasın.
Sem ofensa às minhocas.
"Sizi yaratan kişiyi mahvetmedikçe asla gerçek bir acımasız olamazsınız."
"Nunca serás verdadeiramente impiedoso até destruíres aquele que fez de ti quem és."
Gerçek aşkınla arana girilmesinin ne demek olduğunu biliyorum.
Eu sei como é ter o amor verdadeiro frustrado.
Artık mücadele etmek istemiyorsan o zaman gerçek yurduna geri dönersin!
Tu na queres lutar por mais nada a não ser para voltar à tua verdadeira casa.
- Gerçek bir sohbet olmalı.
Deve ter sido cá uma conversa.
Büyüyüp de yıldızlar için gerçek açıklamayı öğrenince daha da ilginç bir hâl aldılar.
Quando cresci e aprendi a verdadeira explicação para as estrelas, tornaram-se ainda mais fantásticas.
Bu kereliğine de olsa kayıtları takas etmek yerine gerçek bir konuşma yapmak güzel.
É agradável poder ter uma verdadeira conversa, em vez de andarmos a trocar gravações.
Gerçek adını bilmiyorum.
Não sei o... verdadeiro nome dele.
gerçekten 4665
gercekten 18
gerçekten mi 5647
gercekten mi 17
gerçek 469
gerçekten çok güzelsin 18
gerçekler 57
gerçekte 109
gerçekten çok üzgünüm 145
gerçekten çok güzel 132
gercekten 18
gerçekten mi 5647
gercekten mi 17
gerçek 469
gerçekten çok güzelsin 18
gerçekler 57
gerçekte 109
gerçekten çok üzgünüm 145
gerçekten çok güzel 132
gerçekten sen misin 47
gerçekten çok kötü 18
gerçek mi 111
gerçekten çok komik 20
gerçekten bilmiyorum 225
gerçekten öyle mi 37
gerçekten çok iyisin 21
gerçekten güzel 104
gerçekten çok hoş 30
gerçekten çok iyi 60
gerçekten çok kötü 18
gerçek mi 111
gerçekten çok komik 20
gerçekten bilmiyorum 225
gerçekten öyle mi 37
gerçekten çok iyisin 21
gerçekten güzel 104
gerçekten çok hoş 30
gerçekten çok iyi 60