English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Küçük ağaç

Küçük ağaç Çeviri Fransızca

129 parallel translation
Küçük ağaç iyi mi?
Le petit arbre va bien?
Kızıl ağaç, küçük ağaç,
Arbre Scarlet, petit arbre,
Küçük ağaç muhteşem.
Bel arbuste.
Dünya'daki en küçük ağaç.
Un bonzaï. La référence en miniature.
Burada nachos var mı, küçük ağaç?
Il y a des nachos ici, petit saule?
Hector dışarıda, Küçük Willie'ye noel ağacı aldı.
"Hector est ici, avec un arbre de Noël pour le petit Willie."
Sonra hep beraber üzerinde yıldırımın yarısını yaktığı bir ağaç ve kulube olan o küçük tepeyi bulmamız gerek.
II ne nous restera qu'à trouver e monticule devant un arbre à moitié ravagé par l'éclair. Et Ia cabanei
Küçük bir ağaç gibi.
On dirait un petit arbre.
Uyan, çam ağacından yapılmış küçük kukla.
Petit pantin de bois, réveille-toi.
Bu sabah bana gönderdiğiniz küçük Noel ağacını aldığımda gerçekten çok duygulandım.
Ce matin quand j'ai recu votre arbre de Noel, j'ai ete tres emu.
Tohum küçük ama belki ağaç çok büyük olur.
Cette petite graine fera peut-être pousser un gros arbre.
Ne yapıyor bu küçük karınca O koca kauçuk ağacını mı taşıyacak
Pourquoi la petite fourmi est persuadée de pouvoir tout déplacer?
Sizi küçük köşke yerleştireceğiz... böylece ağaç tepesinde uyuyabileceksiniz.
Vous dormirez dans le petit pavillon, vous aurez l'impression d'être sur la cime des arbres,
Eskiden ev ile meyve bahçesinin arasında küçük bir incir ağacımız vardı.
Tu sais, on avait un petit figuier entre la maison et le verger.
Küçük incir ağacının meyve vermesi, kutlama yapmayı gerektirecek kadar harika bir şey gibi görünüyordu.
C'était si merveilleux que ce petit figuier puisse faire des fruits que ça méritait une fête.
Küçük incir ağacına astım çünkü savaşı kazanmıştı ve meyve verecekti.
Et je les ai accrochés dans le petit figuier, parce qu'il avait gagné la bataille, il allait faire des fruits.
Sanırım haklıydın, Linus. Bu küçük ağacı almamalıydım.
Je pense que tu avais raison, j'aurais pas dû prendre ce petit sapin.
Bu küçük ağacı eve alıp süsleyeceğim ve oyunumuzda gerçekten işe yarayacağını görecekler.
Je vais rentrer avec mon sapin, le décorer, et leur montrer â tous qu'il est idéal pour le spectacle.
Bu kadar kötü küçük bir ağaç olacağını hiç düşünmemiştim.
Je l'ai jamais pris pour un sapin aussi pitoyable que vous le dites.
Küçük ağacın başı dertte.
Ce petit arbre est malade.
Biliyorsun, Vaiz o küçük kiraz ağacına epeydir emek veriyor.
Ça fait longtemps qu'il prend soin de ce petit cerisier.
Kendi küçük ağacı dururken başka nereye asılacaktı ki?
Où devrait-il être si ce n'est sur son arbre? Où habite votre pasteur?
Tambuti ağacının çekirdekleri hoplayıp zıplıyor çünkü her birinin içinde hıçkıran küçük kurtlar var.
Les graines du tambuti sautillent... parce qu'à l'intérieur de chaque graine il y a un vers avec le hoquet.
Büyük bir ağaç gibi ve tohumun düştüğü yerde küçük bir ağaç.
Le grand arbre orgueilleux et le petit arbre dans l'ombre.
Benim küçük limon ağacım, limonla dolu.
Mon petit citronnier, chargé de citrons.
Ve noel ağacını süslediğinde,..... Flyn'in küçük bir kız gibi verdiği tepkiyi.
Je revoyais Flyn petite fille, émerveillée quand maman décorait le sapin de Noël.
Babaları küçük bir bitkiyse, çocukları ağaç olmak ister.
Un père, s'il est un arbuste, veut que son fils soit arbre.
- Şuraya bırakın, küçük ağaç kesiciler. - NasıI gidiyor?
Comment allez-vous?
Küçük Kaliforniya kaba ağacı.
L'épineux de Californie!
- Küçük ağacımı buduyorum.
- Je coupe mon arbre nain.
Herbirinin içinde küçük sürprizler olan bir sürü şeker ağacını ardiyeye koydum.
J'ai mis un tas de belles piñatas dans le débarras... et chacune d'elle contient son lot de petites surprises.
" William Blake küçük bir çocukken bir tarlanın ortasında bir ağacın altında...
" Quand, enfant, William Blake vit le prophète Ézéchiel,
Ayrılmadan önce, arkadaşım bu topraklarda yetişebilecek ağaç türleri hakkında küçük bir öneride bulundu.
Avant de partir, mon ami fit simplement une brève suggestion à propos de certaines essences auxquelles le terrain d'ici paraissait devoir convenir.
Bütün hediyelerimizi, küçük ağacımızın altına koyalım.
Nos petits cadeaux sont sous notre petit sapin.
Büyük ağacın önünde, küçük kırmızı bir parça. Evet, güzel.
Derrière cet arbre, la tâche rouge.
elindeyse, sadece, ceviz ağacının altındayken seni hiç rahatsız etmeyen... sivrisineklerden oradan geçen büyükler yüksek sesle şikayet ettiğinde... dans ettirdiğin bir küçük kukla olurdu.
tenant une petite marionnette que tu ne faisais danser... que quand un adulte passait en se plaignant vivement des moustiques... qui ne t'ennuyaient pas sous ton noyer.
Bu ne? Küçük bir ağaç var burada Ne garip Kim akıl etmiş ve neden?
Et là, des nains, autour d'un sapin Tiens, joli, mais comment expliquer
Oh, öyle mi? Ne yapacaksın? Ağaç evinde kendi casinonu. açıp küçük arkadaşlarını mı çağıracaksın?
Pourquoi tu n'ouvres pas ton propre casino dans ta cabane en bois pour y inviter tous tes amis?
Aile ağacına dadanmış küçük bir tahta kurdu işte! İyimisin?
L'un de ses ancêtres devait être un loup.
Sana bahçendeki limon ağacından söz edeceğim. Ay ışığıyla aydınlanan küçük pencerenden. Sonra vücudun ve aşkın işaretlerini göreceksin.
Le citronnier dans ton jardin... la fenêtre du coin par où entre la lune... et puis des signes du corps des signes d'amour.
Ben küçük bir kızken bahçemizde iki ağacımız vardı.
Quand j'étais petite, on avait deux arbres dans la cour.
Ağaç dallarına tırmanabilmek.. için çok kısa, küçük kalıyormuş.
"Il était si petit qu'il n'atteignait pas les branches."
O küçük çocuğu ağacın tepesine kaldırmam gerekli. Ve duvarı da yıkacağım.
"'Je vais mettre l'enfant sur l'arbre, abattre le mur et mon jardin'"
Ve son olarak Rehberlik Ağacı'ndan küçük değil.
Enfin, et surtout, l'Arbre de l'au-delà.
Herşey böyledir bu dev ağaç... beş para etmez bu küçük tohumun içinde bulunuyor.
Tout ce qui a fait cet arbre géant est déjà dans cette toute petite graine.
Küçük bir alanımız, birkaç ağacımız ve çimimiz olduğuna göre.
Oui, on a de l'espace, des arbres, du gazon à tondre.
Önünde heybetli bir meşe ağacı ve... küçük, mutlu bir lastik sallanırdı.
Un refuge, si vous voulez. Avec un grand chêne sur la branche duquel on a accroché un...
Khilafat hareketiyle başladı küçük yeşil fidanı suladı... ve şimdi kocaman bir ağaç oldu!
Depuis le mouvement Khilafat... Grâce à lui, la petite graine est devenue un grand arbre!
Ben, küçük bıçak, kavanoz kapağı, annem kızgın, George Washington, kiraz ağacı, çabucak.
Moi, petit rasoir, paquet de cookies, Maman colère, George Washington, cerisier, couper.
Arkadaşımın ağaç dalında yetiştirdiği küçük incecik pembe bir orkidesi var.
J'ai un ami qui en a une, petite et rose, elle pousse toute seule sur une branche
Küçük bir ağaç yetiştirmek istedim, hayır diyorsun.
Je voulais faire pousser un arbre mais t'as dit non.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]