English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Küçük bir kızken

Küçük bir kızken Çeviri Fransızca

452 parallel translation
Küçük bir kızken... buzdolabından her zaman soğan aşırırdı.
Petite, elle volait toujours des oignons au réfrigérateur.
Küçük bir kızken, büyük bir şatonun içi nasıldır, hep görmek isterdim.
Enfant, je rêvais de voir l'intérieur d'un grand château.
O daha küçük bir kızken, bütün oyuncaklarıyla oynardı... ve bi anda onları daha yeniyken çöpe atardı..
Elle se lasse de tous ses jouets. Si je peux te donner un conseil...
Küçük bir kızken seni kovamıyordum.
Ils ne t'effrayaient pas quand tu étais petite fille.
Hatırlıyor musun, ben küçük bir kızken bana dikiş dikmeyi öğretmiştin?
Vous m'avez appris à coudre, quand j'étais petite.
Küçük bir kızken kurulan şu gülünç hayallerden biriydi kur yapılması ve hayallerinin erkeğiyle evlenmek.
C'était une de ces songeries fantasques de jeune fille où l'on épouse l'homme de ses rêves.
Yıllar önce öldü, sen küçük bir kızken.
Elle est morte il y a longtemps, quand vous étiez toute petite.
Ben küçük bir kızken, sihirbazlar kocaman şapkaları ve siyah pelerinleriyle beni kandırırlardı, Bay Morse. Bir de yakut yüzükleriyle.
Petite, les magiciens me dupaient, avec leur chapeau, leur cape, leur bague.
Küçük bir kızken çok kitap okurdum.
Quand j'étais petite, je lisais beaucoup.
Florence Junction'da küçük bir kızken beni korkutmuştu.
Quand j'étais jeune à Florence Junction, il m'avait fait peur.
- Duymamak mı? Küçük bir kızken sizin bütün filmlerinizi izlerdim.
J'ai vu tous vos films petite.
Bunu küçük bir kızken öğrenmiştim.
J'en ai connu depuis toute petite.
Ben küçük bir kızken her şey farklıydı, çok farklı. - Şef.
Autrefois, c'etait tout a fait different.
Geçmişte bir yerde, belli ki küçük bir kızken iki farklı kişiliğe bölünmüş.
un jour, dans le passé, quand elle était encore petite fille, sa personnalité s'est scindée en deux personnalités distinctes.
Küçük bir kızken... adamların babamın gazetesini basmasını seyrederdim.
Quand j'étais petite, je regardais les hommes imprimer le journal de mon père.
Ben küçük bir kızken, babam bana, "Cinzia, pazzerella" derdi. Aptalca.
Papa, lui, me traitait de pazzerel / a petite folle!
Küçük bir kızken, kayıklardan göllere düştüğüm olurdu.
Je suis tombée à l'eau quand j'étais petite
Ben küçük bir kızken bana haşlanmış yumurta ile ödeme yaptı.
Des fois, il me payait avec un oeuf!
Küçük bir kızken olabilirdi.
Peut-être quand j'étais petite fille.
Peder Doonan beni küçük bir kızken getirdi.
Père Doonan m'a amenée dans la montagne quand j'étais petite.
Ben küçük bir kızken, yatağa gittikten sonra çok kısık bir sesle annemle konuşurdu.
Quand j'étais petite, il lui parlait doucement, quand j'étais couchée.
Dün gece, küçük bir kızken yaptığı gibi uykusunda konuştu.
Elle a parlé en dormant, la nuit dernière, comme quand elle était petite.
Bir yerlerde, küçük bir çiftlik evinde basit bir yaşam tek istediğim buydu işte. Anne ve babasıyla yaşayan küçük bir kızken bile.
Vivre simplement dans une chaumière, c'est ce que j'ai toujours voulu, déjà toute petite, quand j'étais avec maman et papa.
Küçük bir kızken tombik ve sevimliydim.
Quand jétais une gamine, j'était potelée et affectueuse, tout le monde m'aimait.
Ben küçük bir kızken büyük bir odada tek başıma uyurdum.
Quand j'étais petite fille, je dormais toute seule dans une grande piéce.
Küçük bir kızken gittiğim gizli yerleri gösterirdim size.
Je vous montrerai mes lieux secrets de petite fille.
Bebekken mutluydu, küçük bir kızken mutluydu okula ve üniversiteye giderken mutluydu.
Elle a été un bébé heureux. Elle a été une petite fille heureuse. Heureuse à l'école, et à l'université.
Pazar okulunda, küçük bir kızken, bu parça hiç okunmazdı...
Au catéchisme, ils ne parlaient jamais de ce passage.
Küçük bir kızken, Tanrı'nın sakalı olduğunu düşünürdüm.
Petite fille, je pensais que Dieu avait une barbe.
Küçük bir kızken beni Viyana'daki saraya, bir bahçe partisine götürdüler.
Quand j'étais petite, on m'a emmenée au palais à Vienne, à une réception dans les jardins.
Küçük bir kızken.
Elle était fillette.
Henüz sen küçük bir kızken bana bir söz vermiştin hatırlarsan....
Tu te souviens de ta promesse quand tu étais enfant?
Ben küçük bir kızken burada oynardım...
J'y jouais quand j'étais gamine.
Şimdi küçük bir kızken kendimi kanıtlamak için bir ya da iki kere patladığımı hatırlıyorum.
"souple, " arrangeante. " Enfant, je me rappelle avoir fait
Küçük bir kızken daha iyi söylerdin, mimikleri bile taklit ederdin.
Petite, tu la chantais mieux, tu mimais même les paroles.
Küçük bir kızken düşkün olduğu bir evcil hayvanı vardı.
Petite, elle avait un animal auquel elle tenait beaucoup.
Küçük bir kızken bu hayvanlar uyumama yardımcı olurlardı.
Ces animaux m'aidaient à m'endormir.
Küçük bir kızken mahsuscuktan çay servisi yapmak için... saatler harcardım.
Je passais des heures à faire semblant de servir le thé.
Küçük bir kızken uzak bir akrabam demiş ki...
Il se trouve que quand j'étais petite, le beau-frère de ma tante...
Uzun zaman önce, ben Montana'da küçük bir kızken, birgün çimenlerin üzerine uzanmıştım, karıncalara bakıyordum.
Il y a longtemps, quand j'étais une petite fille dans le Montana, je me suis retrouvée un jour allongée dans l'herbe, en train de regarder les fourmis.
Küçük bir kızken, Yahudi okuluna gidiyordum.
Quand j'étais petite fille, j'allais à l'école hébraïque.
Evet. Annem küçük bir kızken hastahanede.
Oui, maman à l'hôpital quand elle était petite.
Küçük bir kızken, yazları dedemlere giderdim. Onların yeri de buralara çok benzerdi.
Quand l'été j'allais chez mon grand-père, c'était comme ici.
Küçük bir kızken babam da yazardı... ve ben o sesle uyurdum.
Quand j'étais petite fille, mon père... tapait à la machine et je dormais avec ce bruit.
Küçük bir kızken... hatırlıyorum, yatakta uzanmış... annemin aşağıda çaldığı piyanoyu dinlerdim. Ve babamın daktilosunun sesini.
Quand j'étais petite fille... je me souviens, je m'étendais sur le lit... et j'écoutais ma mère jouer du piano... et le bruit de la machine à écrire de mon père.
Sorular, sorular, küçük bir kızken bile böyleydin.
Toujours des questions, depuis que tu es petite.
Annesi kayıp ve tatlı küçük bir kızken, bir kadın oldu.
Sa mère a disparu. Cette petite fille est en train de devenir une femme.
Küçük bir kızken babam bizi terk etti.
Mon père est parti quand j'étais petite.
Küçük bir kızken babam beni tropik bir gemi yolculuğuna götürdü.
Quand j'étais encore une toute jeune fille, mon oncle m'emmena en croisière sous les tropiques.
Küçük bir kızken sizin lakabınızdı o, Bayan Foley.
- Non, merci.
Evet. Küçük bir kızken kısa bir süre Arjantin'de bulunmuştum ve oraya hayran kalmıştım.
J'ai fait un séjour en Argentine.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]