English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Küçük şeyler

Küçük şeyler Çeviri Fransızca

908 parallel translation
İnsanlar değil ama küçük şeyler.
Pas des vies humaines, mais des plus petites.
Zavallı küçük şeyler.
Ces pauvres petites créatures?
Çatlayacağım madam... beni deliye çeviren böyle küçük şeyler işte.
Ce genre de choses m'agace au plus haut point!
Küçük şeyler bazen büyük hikayeler anlatır.
Les petites choses en disent long, parfois.
Küçük şeyler, büyüklerin hakkından gelir.
Les petites choses peuvent triompher des grandes.
Frank'in evindeyim. Burası elbette koruma altında fakat küçük şeyler beni artık durduramıyor.
L'endroit est gardé mais ce genre de petite chose ne m'arrête plus.
Anlarsınız kira, yiyecek, giderlerden kesip ayakkabıların tamiri gibi küçük şeyler.
Il faut manger, payer le loyer, réparer ses chaussures, survivre, voyez-vous?
Bazı küçük şeyler çok fazla kafanı kurcalıyor, sonra da uyku uyuyamıyorsun.
Tu t'emballes. Tu perds le sommeil.
Kullanışlı küçük şeyler.
C'est pratique.
Böyle küçük şeyler...
Ce sont ces petits détails qui changent...
Sahip olduğum küçük şeyler için sadece benim gibi insanlarla birlik olur ve savaşırım.
On s'est unis pour défendre le peu qu'on possédait.
- Sadece, küçük şeyler.
- Quelques-unes.
Bazen çok küçük şeyler bile kriz geçirmesine sebep oluyordu.
Quelquefois une chose sans importance la mettait à plat.
Ciddiyim. Tek yaptığım bu küçük şeyler.
Je fabrique ces jouets...
Bir çok şeyin geçip gitmesine izin verdi - küçük şeyler.
Il a laissé passer des choses, des détails.
İnsanları böyle küçük şeyler yakınlaştırır.
C'est ce genre de choses qui rapproche les gens.
Küçük şeyler, ha?
Pour rien...
Önemsiz, küçük şeyler için beni hep azarlıyordu.
Elle me disputait toujours pour rien, des petites affaires insignifiantes.
Bir evde ölüm olduğunda komşular yemek getirirler... hastalara ise çiçek taşırlar... arada da küçük şeyler getirirler.
Les voisins apportent à manger quand il y a eu un décès... et des fleurs pour les malades... et de petites choses entre les deux.
Küçük şeyler. Gerçekten anlamsız.
De petites choses sans intérêt.
Ama ben kimin ki böyle küçük şeyler hakkında endişeleniyorum?
Mais qui suis-je pour m'inquiéter de détails si infimes?
Zavallı küçük şeyler..
Les pauvres petits.
Sonra, küçük şeyler için suçluluk duyarsın.
Après, on a mauvaise conscience pour des détails.
Böyle küçük şeyler için gücenmeyelim.
Sans raison!
Çevremizdekiler için kirler önemsizdirler, bu kötü küçük şeyler çarşaflarınızın arasında, Spash'in yok edici etkisiyle ortadan kaldırılırlar.
Pour nous, les amis des détergents, la saleté est un petit ennemi, un petit diablotin qui fuit à toutes jambes les draps, effrayé par les menaces vengeresses de Spash.
Şirketin sorunları küçük şeyler değildir, inan bana.
L'affaire pose des problèmes, crois-moi.
Sizin ve benim anladığımız tüm o küçük şeyler ve hayattan beklediklerimiz, eşitlik, iyilik, adalet gibi şeyler.
Toutes ces choses que vous et moi attendons de la vie, telles que l'égalité, la générosité, la justice.
Hınzır küçük şeyler değil mi?
De bien méchants compères, n'est-ce pas?
Savaşlar, devrimler, seller, vebalar. Bütün bu küçük şeyler, insanları sana döndürüyor.
Guerres, révolutions, inondations, peste... toutes ces petites choses qui ramènent les gens vers toi.
Kadınlar pek kabul etmek istemez ama, erkekler başka şeyler de arzu edebilir. Mesela ereksiyondan daha az zevk veren küçük şeyler.
Aussi pénible que ce soit pour une femme, un homme a d'autres désirs... quelque chose d'un peu moins éphémère qu'une érection.
Diğer şeyler, evlilik, Kapısının önünde gülleri olan küçük güzel bir ev, Senin tarzın değil.
Quant au mariage, une jolie maison entourée de rosiers, ce n'est pas ton style.
O küçük deftere bir şeyler yazmayı seviyorsun.
Vous aimez écrire dans votre petit calepin.
Küçük şeyler.
C'était pour des petites choses.
Heyecan verici şeyler değil. Evleri, eski dükkânları, küçük sokakları çekerim.
Je tire des maisons, des boutiques, des petites rues.
Bir şeyler ters giderse gazetem küçük düşer.
Si mon plan échoue, le journal risque gros.
Gömlek konusu küçük bir ayrıntı ama büyük şeyler ayrıntılardan oluşur.
Une chemise, c'est un détail, mais les détails font les grandes choses.
Belki bir şeyler hatırlıyordur. Küçük olması umurumda değil. Minicik olsa da olur.
Elle se souviendra peut-être d'un détail, n'importe lequel... aussi petit soit-il!
Küçük bir kasenin içine bir şeyler koydu.
Un saladier, quelques ingrédients...
Üniformalı kızlarımız için küçük bir şeyler yapmak beni hep mutlu etmiştir.
Je suis toujours contente de rendre service à nos filles en uniforme.
Elbette, onlar küçük ve ilgi çekici şeyler, değil mi?
Evidemment, c'est assez joli.
Sadece küçük şeyler.
Vraiment pas grand chose.
Sizin küçük şehir klübünüze gidelim de bir şeyler yiyelim, konuşuruz da.
Allons au Country Club, et prenons le déjeuner ensemble.
Görüyorsun... savaştan sonra, thallar küçük bölgelerde bir şeyler yetiştirerek yaşamaya çalışmışlar.
Voyez-vous... Après la guerre, les Thals survivants ont cultivé de petits lopins de terre.
Küçük bir şeyler olabilir. Önemsiz olduğunu düşündüğü bir şeyler.
Il pourrait y avoir quelques détails insignifiants, qu'il considérait comme sans importance.
Bunlar küçük güzel şeyler.
Marrant, ça.
Sadece küçük kızların kurduğu türden şeyler.
De tout ce à quoi rêvent les petites filles.
Bir şeyler mi karıştırdın Küçük Bey?
Qu'est-ce que vous avez mijoté Maître Joey?
Daha küçük bir şeyler yok muydu?
- Ils n'ont rien de plus petit?
Bu küçük ülkeyi geliştirmek istiyorum, sanatı destekliyorum hayır işleri yapıyorum, işe yarar şeyler yapıyorum yani!
Je veux développer ce petit pays, des projets artistiques. Je réalise des œuvres de charité, des choses utiles.
Kendimi kandırıyor olabilirim, ama küçük üzgün civata dolu kovadan bir şeyler çıkarabilirim diye düşünüyorum. Sakla bunları.
- Je me trompe peut-être, mais je crois pouvoir faire quelque chose de ce pauvre tas de boulons.
Gördüğüm ve yaptığım şeyler hiçbir şey değiştirmediyse, hiçbir şey daha küçük, daha büyük, daha yaşlı veya daha akıllı değilse, son dört gün bir kayıpmış.
Si toutes les choses que j'avais vues et faites n'avaient rien changé, si rien n'était plus grand, plus petit, ou plus vieux ou plus sage, alors, ces quatre derniers jours avaient été gâchés.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]