English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ O ] / Onlar da

Onlar da Çeviri Fransızca

17,380 parallel translation
Seksi kadının arkadaşları da varmış ve onlar da seksiymiş.
Cette nana super canon est là dedans avec ses copines, et elles sont aussi super canons.
Yani sen ne kadar eğlenirsen onlar da o kadar eğlenir.
Si ça vous plaît, ça leur plaira aussi.
- Yerine yenisini koymadın. Bu da Google'da koca bir boşluk bıraktı. Onlar da dikkatle araştırıp tespit ettiler.
- Vous ne les avez pas remplacées, ce qui a laissé un grand trou dans Google qu'ils ont tout de suite voulu creuser.
Onlar da terörle mücadele davalarında yol kat etmiş olacaklar.
Et ça leur donnera quelque chose dans leur truc anti terrorisme.
Onlar da başka bir şekilde bulurdu seni.
Ils vous auraient eu d'une autre façon.
Sen hâlâ burada olduğu için onlar da hâlâ burada demektir.
Alors ils sont toujours là... car tu es toujours là.
Tayland polis gücünde 250.000 kişi var, ama memurların sadece 70'i kadın ve onlar da 2 yıl önce katıldı.
La police royale thaï comporte 250 000 employés, mais seuls 70 officiers sont des femmes et elles n'ont été assermentées que depuis deux ans.
Onlar da annemle babam.
Et ce sont mes parents.
Richie onlar da bir ışık gördüğünü söyledi ve ben de gördüm.
Richie les trouve prometteurs et moi aussi.
Oklahoma'dan önce orda çalışmış, ve onlar da bir şeyler söylemiş, ama... ne demişler?
Ils disent avoir un scoop, mais... Qu'ont-ils dit?
Aman Tanrım, onlar da mı benden nefret ediyor?
Oh mon Dieu, ils me détestent aussi?
Özellikle de hamurunu. Bir seferinde bir top hamur istemistim ve onlar da verdiler, alip parka gidip yemistim.
Une fois, j'ai demandé une boule de pâte, ils me l'ont donné et je l'ai emmené dans un parc et je l'ai mangé.
Onlar da aynen bunu düşünüyorlardı.
C'est ce qu'on se disait.
Yeni tasarımlarımız etkinlik elde ederken onlar da itibarlarını yitirdiler.
Ce que les hôtes ont gagné en efficacité, ils l'ont perdu en élégance.
Mülakatın bir parçası olmak istemediğini söylemiştin. Onlar da bu sabah birini seçtiler. Jack Barker.
Tu voulais pas participer aux entretiens, alors ils ont choisi ce matin.
Onlar da orada yüzüyorlar?
Et elles nagent dedans?
Onlar da kaçtılar?
Et elles ont couru?
Şimdi harıl harıl çalış onlar da bir sonraki pozisyonunun yüzün kadar iyi bir yer olmasını sağlar.
Continue à travailler sans relâche, et ils vont s'assurer que ta prochaine position soit digne de ton joli minois.
Onlar da zarar vermek istemek
Ils ne pensaient pas à mal.
Onlar da kesinkes biliyor.
Vous le savez. Ils en sont foutrement sûr.
Ama onlar da bildiğin haydutlardan değildi.
Pour distraire. Mais ce n'était pas une bande ordinaire.
Onlar da.
- Les filles aussi? - Les filles!
Onlara gitmem gerektiğini söyledim, onlar da beni bıraktılar.
Je leur ai dit que je devais partir, donc ils m'ont laissé faire.
Oysa onlar da bilim adamının kendisi kadar deneyin parçasıdırlar, hatta daha fazla.
Mais ils en font autant partie, si ce n'est plus, que les scientifiques.
Rod, kardeşimi polise ihbar eden bendim, onlar da zorla rehabilitasyona gönderdi, şimdi de ölü.
Rod, j'ai dénoncé mon frère à la police qui l'a forcé à aller en désintox, et maintenant, il est mort.
Sizin ailenizin anlayamayacağı kadar havalı sırlar. Onlar kertenkele insanlar. Ya da kremli insanlar.
Des secrets trop cool pour être compris par les vôtres, qui sont des déshérités ou déshydratés.
Sadece, cesetleri birkaç hafta içinde, East River'da yıkayacak olan iki Texas'lı köylü onlar.
C'est juste deux ploucs du Texas dont les corps seront repêchés dans l'East River dans 15 jours.
Onlar taraflı çünkü rap yapamıyorum ya da bir çemberin içinde hızlıca yürüyemiyorum.
C'est parce que je ne sais pas rapper ou marcher en cercle.
Onların beni fark etmelerinden önceki gündü işte ülke çağında kuyulardan biftekli sandviç atma hayır etkinliğimin nedeni tam da bu.
Ça leur a pris des jours avant de réaliser où j'étais. C'est pour ça que mon association parcourt le pays pour jeter des sandwichs au rosbif dans les puits.
Onların konuşmalarına kendimi adadığım için söz hakları olmadan ne olursa olsun laboratuvar hayvanları Goldman Sachs için çalışan bir kadın ya da başka bir Coldplay grubu üyesi.
Que ce soit les animaux de laboratoire, la seule femme qui bosse chez Goldman Sachs ou les autres membres de Coldplay.
Sanırım sabah aceleyle bazı belgeleri ortada bırakmışım onları da kaldırabilirsen?
J'ai dû laisser des papiers en vue ce matin... Si vous pouviez les ranger...
Onları dışarıda bırakamayız. Hava buz gibi.
On peut pas les laisser dehors, il gèle.
Şu kadın, Jacqueline, onları benim için inceliyor, ve rezervasyonları da hallediyor.
Jacqueline les sélectionne et prend les rendez-vous.
Onların da planımıza dâhil olduğundan haberim yoktu.
Je savais pas qu'elle faisait partie du plan.
Önüme mantıklı ve geçerli bir argüman koyabilseler seve seve onların tarafına geçerdim, ama Anayasa'da, İncil'de yahut yıldız falında "öyle yazıyor" demek, geçerli bir argüman değil!
- S'ils avaient le moindre argument rationnel, je me rangerais volontiers de leur côté, mais que ce soit écrit dans la Constitution, dans la Bible ou dans mon horoscope, ce n'est pas un argument valable.
Bize benzedikleri için onların da insan olduklarını mı düşünüyorsun.
Vous pensez qu'ils sont humains car ils le paraissent.
Herhangi bir ani hareket ya da gürültü onları tetikler.
Le bruit et les mouvements brusques les font réagir.
Benim canımı yaktığın gibi onların da canını yakmana müsaade edeceğimi mi sanıyorsun?
Que je vais te laisser les blesser comme tu me l'as fait?
Nasıl çalışanlarınızın olmasıdır Aç onların adama da merhamet etmez Bu ülke büyük yapan eski yıpranmış...
Comment se fait-il que vos employés n'aient aucune compassion pour leurs semblables affamés, les vieux décrépis qui ont fait la grandeur de ce pays...
Tamir zamanının sonunda olur da birileri onları temizlemeyi unutursa diye.
Au cas où on oublierait de les effacer après réparation.
O orospu çocuklarını bulacağız, Carol. Çıkıp onları bulacağız. Başkalarına da aynı şeyi yapmadan bulacağız.
Il faut qu'on trouve ces salauds avant qu'ils ne recommencent.
Onlar da vurmuş...
Il n'a pas voulu la donner et ils lui ont tiré dessus.
Monty, Tayland'da onları kim karşılamış?
Monty, qui est le gars rencontré en Thaïlande?
Onları da yanımda götüreceğim.
Je les prends avec moi.
Kitapları kalmış da, onları alacaktı.
Je crois qu'elle devait passer récupérer des manuels.
Burada oturup onları da almasına izin veremeyiz.
On peut pas rester ici et la laisser les attraper.
Hatta Beyaz Saraydakiler bile, Demokratların zayıf haline şaşırdılar onların neden orada bir şey yapmadan sadece oturup da
Même la Maison-Blanche a été stupéfaite par l'intervention mollassonne des démocrates.
Öyle demişler, ama bu kola kutusu konusundan sonra, onların da ifadesini almamız gerekecek.
Ça me rappelle l'histoire de la canette... Je veux leurs dépositions.
Bazen taşakları da laıp oraya sokuyorum çünkü en azından onlar sert.
Parfois, j'enfonce ses couilles aussi parce qu'elles sont bien fermes.
Ama en çok da sevebileceğin insanlar olduğu için öfkeliyim. Ve onların ölüm fermanlarını imzalamayı seçtiğin için.
Mais par dessus tout, je suis en colère parce que tu as des gens que tu peux aimer et que tu choisisses de signer leur arrêt de mort.
Babam da onlar gibiydi.
Mon père était comme les autres.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]