English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ A ] / Ama bakın

Ama bakın Çeviri Portekizce

5,088 parallel translation
Ama bakın o gerçek bir dost. Beni yoklar ve hatırlatır ;
Mas, sabem, é um verdadeiro amigo que me vigia e me recorda :
- Direk bir bağlantı kuramıyorum. Ama bakın.
Não consigo estabelecer uma ligação direta, mas veja.
Hadi ama bakın burasını bir çayevi sanıyordum.
Pensei que fosse uma casa de chá!
Bakın, burnumu sokmak istemem ama Mary Margaret bu konudaki endişelerinde bahsetti.
Escute, não quero intrometer-me, mas... ela demonstrou alguma ansiedade sobre tudo isto.
Girerken yolda birkaç tane gördüm, ama.. Laboratuvarın durumuna ve kurbana bakınca, katilin kameralardan nasıl gizleneceğini bildiğini söyleyebiliriz.
Eu reparei em algumas quando entrei, mas... com o conhecimento do laboratório e da vitima que este assassino demonstra, é provável que o assassino sabia como evita-las.
Ama kabul etmeden önce buluşup yüz yüze görüşmek istedi. Böylece gözlerinin içine bakıp samimi olup olmadığını anlayacakmış.
Mas, antes dele concordar, quis ter uma pequena conversa, cara-a-cara, para que te pudesse olhar nos olhos,
Pek şaşırmayacaksın ama babam bakıcılık konusunda dediği kadar hevesli değil.
Não pode ser surpresa para ti. O pai é que não está a tomar conta como disse que ia fazer.
Bak, yaptığın şeyin asilce olduğunu düşündüğünü biliyorum, ama değil.
Olha... Sei que o que estás a fazer parece ser nobre, mas não é.
Bakın, bunun size gerçek gibi geldiğini anlıyorum ama gerçek olmayabilir de.
Olhem, sei que para vocês parece real, mas talvez não seja.
Doğrudan yakınlığa bakarsak bu mümkün ama hangi şüphelinin kurbanlarına hastalık bulaştıracağı süreye dayanarak olasılıksız olur bence. - Bakın ne buldum.
Com base na proximidade, é possível, mas, dadas as distâncias onde o suspeito vai para infectar as vítimas, acho improvável.
Bak, bütün bunların ortasında kalmak istemiyorum ama tek söylediğim Vincent sana hata yaptığını göstermeye çalışıyor.
Só estou a dizer-te que o Vincent está a tentar mostrar-te que errou.
Sana şehirden ayrılmamanı söylerdim ama buranın hâline bakınca gidiş bileti bile almaya aciz olduğunu görüyorum.
Dir-te-ia para não deixares a cidade, mas, pelo aspeto deste lugar, duvido que conseguisses comprar um bilhete para o autocarro.
Thornado onların ne annesi ne de onların bebek bakıcısı.
O Tornedo não é a mãe deles, nem uma ama.
Bak, hayatını nasıl yaşayacağını ben söyleyecek değilim ama sen batırıyorsun. Kafanda sürekli bu çocuk var arada bundan kurtulman gerekiyor.
Eu não vou dizer-te como deves viver a tua vida, mas estás a estragar tudo e com a rapidez que vais com esse rapaz, tens de abrir os olhos.
Mildew, itiraf etmeliyim ki ejderhalarla dolu bir yerde onlara bakıcılık yaptığını göreceğimi sanmazdım.
Mildew, devo dizer que nunca pensei que chegaria o dia que te ia ver a fazer de ama de bebés dragões.
Bakın, finansal durumum hakkında birçok yanlış anlama olduğunu biliyorum ama endişenize son vermeye hazırım.
E agradeço as suas palavras. Sei que tem havido muitos equívocos sobre a minha situação financeira, mas estou disposto a encerrar esse assunto.
Bakın, oğlum ve benim bazı farklılıklarımız var ama o sadece kendi yolunu bulmaya çalışan bir çocuk ve diğerlerinin duasına ihtiyacı var.
O meu filho e eu tivemos as nossas divergências, mas é apenas um rapaz, uma criança a tentar encontrar o caminho. E vai precisar das orações de outros.
Sonuç çıkmadı ama adamın arkasına bak.
Sem resultados, mas, repara naquilo que está atrás deles.
Ama buraya, ABD'ye, kendi hayatına döndüğünde hayatına bakış açın değişecek.
Mas, quando regressarem a casa, aqui aos Estados Unidos, irão apreciar a vossa vida de um modo muito diferente.
Bak, korktuğunu biliyorum ve bunları yaşadığın için çok üzgünüm ama elimden sadece bunu bir daha yaşamayacağına söz vermek gelebilir.
Sei que está com medo e lamento pelo que aconteceu, mas prometo que não se repetirá.
Seninle konuşmaya çalışıyorum ama sen bana o bakışını atıp çekip gidiyorsun.
Estou tentando conversar e me olha assim e vai embora?
Bak Darius. Bunu söylemek benim için çok zor. Ama bana kızının bazı sorunları olduğunu söyledin.
Ouça, Darius, é difícil ter que falar disso, mas, você disse que a sua filha tinha problemas, está bem?
Bak kulağa aptalca geldiğini biliyorum ama tüm günümü benimle takıldığın için pişman olduğunu düşünerek geçirdim.
Ouve, sei que isto vai parecer estúpido, mas passei o dia a pensar que estavas arrependido de fazer sexo comigo.
Bak, Stewie endişelendiğini biliyorum ama ölümden korktuğun için canına kıyamazsın.
Ouve, Stewie, eu sei que estás preocupado, mas não podes viver a tua vida tendo medo da morte.
Bakın, artık kitabım yayınlanıyor ama görüşlerinizi duymak isterim.
Eu sei que vou ser publicado, mas gostava de saber a vossa opinião à mesma.
Hayır, ama şuna bir bakın.
Não, mas olhem para isto.
Bak onları cezalandırmak için şikayette bulunduğunu biliyorum. Ama Steph, onların durumu gayet iyi.
Sei que estavas a tentar puni-los quando fizeste a reclamação, mas eles estão bem, Steph.
Biliyorum sana çılgınca geliyor ama Nola'nın bakışlarında bir şey var.
Eu sei que tu achas que isto é uma loucura, mas há algo na forma como a Nola olha para mim.
Bak, başımız epey derde girdi ama o bombayı fırlatıp attığımda babanın kim olduğu hakkında fikrim yoktu.
- Olha... Sei que passámos por muito, mas não fazia ideia de quem era o teu pai quando te contei.
Bakın. Otis ve ben ağılıyoruz tamam ama orada puro olmayacak, anlaştık mı?
Pois, olhem, eu e o Otis podemos organizar, mas nada de charutos, ok?
- Bak bunun zor olacağını anlıyorum. Sana kızabilir de. Ama bana inan, o garip seks işinize anında tekrar döneceksiniz.
Olha, sei que vai ser difícil, ela pode até ficar chateada, mas prometo que vocês vão voltar a fazer coisas sexuais estranhas em pouco tempo.
Bak, mavinin bana yakıştığını düşündüğünü biliyorum ama kimsenin beni IBM'den sanmasını istemiyorum, anlıyor musun?
Dizes que fico bem de azul, mas não quero que pensem que sou da IBM.
Evet ama geçici bir şey... - Bakın, bakın, bakın.
É uma moda passageira.
Bak, işin başından aşkın, biliyorum ama bu kesinlikle bir kod veya şifre.
Sei que estás ocupado, mas isto é, claramente, um tipo de código ou de cifra.
Ama sizi uyarayım hanımefendi bu gözler bakışlarını sizden ayırmayacak ta ki baş bana emredene kadar.
Mas deixe-me avisá-la, estes olhos não vão parar de a seguir até que a cabeça diga o contrário.
Bak güzelim, bu film büyük rezalet ama sen keyfini hiç kaçırma çünkü iyi bir film olsa, sen oynamazdın zaten.
Queridinha, este filme é lixo, mas devias ficar contente com isso, porque se fosse um filme bom, não entravas nele.
Bak, bütük bir aracılık komisyonu gibi kaba Now, I'm not suggesting we be motivated şekilde motive etmek için değil ama düşündüm ki, kışın 17. saçma ayına bir adios dersin ve sıcak iklimlerde bir hafta için bana katılırsın.
Agora, não estou a sugerir que nos motivemos, por nada tão vulgar como uma enorme recompensa, mas pensei que gostaria de dizer adeus ao nosso 17º mês seguido de inverno, e juntar-se a mim em climas ensolarados.
Bak, Carter istediğini yapma gibi bir hakkın olduğunu biliyorum ama ben yine de söyleyeyim, eğer ben olsaydım tüm paramı hayır kurumlarına bağışlardım.
Ouça, Carter, acho que é livre de fazer o que quer, mas... só estou a dizer que se fosse eu... eu daria todo o dinheiro para caridade.
Ne parmak izi var, ne kaset. Ama şuna bakın.
Não há impressões digitais, nem cassete, mas olhem só.
Ama bir de iyi yanından bak, artık 21 yaşındasın, ve miras üzerinde tam yetkilisin, kendini savunmak için bolca para harcayabilirsin.
Mas, veja o lado bom, a boa noticia é que agora tem 21 anos. Já possui o seu fundo financeiro, terá muito dinheiro para usar na sua defesa.
Derek, kreş kapalı, bebek bakıcılarının haberi yok ve evi aradığımda kimse cevap vermiyor.
Derek, o infantário está fechado, a ama não sabe de ti e ninguém atende em casa. Onde estão os nossos filhos, Derek?
Bak sana Foghat tişörtümü nasıl söyleyeceğim ama bu... öbür dünyalıların işi.
A maneira como passas a minha T - shirt dos Foghat é incrível.
2 haftalık ayıktınız ve çocuk bakıcınız yüzünden sarhoş olmuştunuz ama isminizi hatırlayamıyorum.
Eu sei que está sóbrio há 2 semanas e foi tocado indevidamente pela sua baby-sitter, mas não me lembro do seu nome.
Bak, sana hayatınızın sonuna kadar beraber olacağınızın garantisini veremem ama bu bebeği pazarlığa sokarsan aranızın düzeleceğini garanti ederim.
Não te posso prometer que ficarão juntos para sempre, mas garanto-te que se usarem o bebé como motivo, vocês já eram.
Bakın yanlış bir karar aldığımı en başta kabul ettim ama bunu Vega için yapıyordum.
Fui o primeiro a admitir que tive um lapso de julgamento, mas fi-lo por Vega.
- Hadi ama iyi tarafından bakın.
Vá lá! Pensem no lado positivo!
Ama bir dâhiyi kızdırdığınıza bakılırsa siz kaçırmışsınız. Vay!
Sabia que eras um falhado, só não sabia que eras mau perdedor.
Evet, şey bak, şu şirketleri ayırmanın daha iyi olduğu konusunda aynı fikirdeydik ama -
- Pois. Ambos concordámos que a separação era a melhor opção, mas...
Bak, kim olduğunu bilmiyorum ama ne yapmaya çalıştığını biliyorum, ve bu işe yaramayacak.
Não sei quem você é, mas sei o que está a tentar fazer. Não vai resultar.
Bak, yaptığın işi sevdiğini biliyorum ama her gün işe, yakalanabilme olasılığıyla gidiyorsun ve bu seni içten içe yiyor.
Eu sei que gostas do que fazes. Mas, todos os dias, há a possibilidade de seres apanhado. E está a roer-te por dentro.
Bakın bu biraz garip gelebilir ama şu anda bizim masamızda oturuyorsunuz.
Rapazes... Ouçam, isto é um pouco embaraçoso, mas estão sentados na nossa mesa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]