English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / An old

An old translate Turkish

21,063 parallel translation
Can you believe that, white man respecting an old nigger like Mingo?
Yaşlı bir zenci olan Mingo'ya beyazların saygı gösterdiğine inanabiliyor musun?
Tell them an old German gave it to you.
İhtiyar bir Alman verdi dersin.
I met an old college friend at the gallery.
Galeride eski arkadaşlarımdan bir kıza rastladım. Üniversiteden...
Just like some gangster guy out of an old movie?
Eski bir filmin içindeki bazı gangsterler gibi mi?
It's an old archeological dig site near my family's home.
Ailemin evinin yakınlarında eski bir arkeolojik kazı alanı.
See? That's an old actor's trick for a perfect smile.
Eski bir aktörün mükemmel gülümseme için yaptığı taktiktir bu.
She's an old friend.
Eski bir dostum.
I-I have to say, it is so nice to meet an old friend of Jackson's.
İçimde kalmasın, Jackson'ın eski bir dostuyla tanışmak güzel.
Uh, we're in an old wing.
Eski bir muayenedeyiz.
We're holding civilians in an old storage wing.
Sivilleri eski bir depo kanadında tutuyoruz.
I thought about using this warrant for an old case at the hospital.
Bak... bu izin belgesini hastaneyle ilgili, başka bir dava içinmiş gibi kullanabileceğimizi düşündüm.
Found an old obit.
Eski bir ölüm ilanı buldum.
Help for an old soldier?
Eski bir askere yardım eder misiniz?
- Thelma is an old friend of mine.
- Thelma eski bir arkadaşımdır.
All right, so there's nothing you can tell me about an old camper in the woods, a bunch of bloody carcasses nailed to trees?
Yani bana ormandaki eski bir karavan ve ağaçlara mıhlanmış bir sürü leş hakkında söyleyebileceğin bir şey yok mu?
Re-examining an old crime scene.
Eski bir olay yerini inceliyorum.
DI Cottan originally volunteered to investigate The Caddy and closed the case prematurely, based on flimsy evidence provided by an old colleague.
DM Cottan en başında Caddy'yi soruşturmaya gönüllü oldu ve bir meslektaşın sağladığı zayıf delile dayanarak dosyayı erkenden kapattı.
You give them something familiar to... to calm them down like an old photograph, music, toys.
Sakinleşmeleri için onlara tanıdık gelen bir şey veriyorsun. Eski bir fotoğraf, bir şarkı, oyuncak gibi.
That's an old technique.
Eski bir teknik bu.
You try being an old lady living alone...
Yalnız yaşayan yaşlı bir kadın ol da göreyim.
That's an old joke.
O eski bir espri.
An old ramshackle Craftsman would come down, and, in its place, they'd put up an architectural marvel.
Eski yıkık dökük binalar gitti, ve burada mimari bir mucize yaptılar.
He's an old drunk.
O yaşlı bir sarhoştur.
Then you go about starting the Apocalypse again because you're an old dog, and that's your old trick.
Sonra yine kıyameti başlatmaya çalışacaksın çünkü sen yaşlı bir köpeksin ve bu bildiğin tek numara.
It's just an old comic book.
O sadece eski bir çizgi roman.
I guess you can teach an old dog new tricks.
Sanırım yaşlı bir köpeğe yeni numaralar öğretilebiliyormuş.
I got angry with an old friend yesterday for calling me "Frank" instead of "Mr. President."
Dün, bana Sayın Başkan yerine Frank dediği için... -... bir dostuma sinirlendim.
I'm planning to refurbish an old apartment building, turn it into a luxe eco-hotel.
Eski apartman binasını yenilemek çevre dostu bir lüks otel yapma gibi bir planım var.
There's an old saying : "You make girls laugh and they're yours."
Eski bir söz vardır ; "Kızları güldürün, sizin olsunlar."
Oxford-educated, work in an old finance company and now... romancing at the top of the Eiffel Tower.
Oxford eğitimi aldım, büyük bir finans şirketinde çalışıyorum ve şimdi Eyfel Kulesinin tepesinde romantizm yapıyorum.
Wouldn't blow my cover if I had a drink with an old friend tonight.
Eski bir arkadaşla bir kaç kadeh birşey içsem gizli görevim patlamaz sanırım
I have an old friend at the Company that could arrange an off-the-books meeting, but it's no small favor.
Gayrı resmi bir buluşma ayarlayabilecek bir tanıdığım var orada, Yalnız bu hiç de küçük bir şey değil.
I just had to say hi to an old friend.
Eski bir dosta merhaba demek istedim.
Sometimes it takes an old dog to teach you the new tricks.
Bazen yaşlı köpeğe yeni numaralar öğretmek zaman alır.
He's just an old guy who loves pranks.
Eşek şakalarına bayılan ihtiyar bir adam.
Think of this as a long-distance call from an old friend.
Eski bir dostla uzak mesafeli bir telefon konuşması gibi düşün.
Found it inside an old textbook.
Eski bir ders kitabının arasında buldum.
I'm... uh, I'm an old man.
Ben... Ben ihtiyarın tekiyim.
- Do not treat me like an old woman.
Bana ihtiyarmışım gibi davranma.
- You are an old woman. - What?
İhtiyarladın ama.
Well, I cut into your chest with an old bean can, my friend.
Bozuk bir fasülye için göğüsünü kesmek zorunda kalmayayım diye dostum.
Some people think it is magic, an old curse we can't break.
Bazı insanlar onun büyü olduğunu düşünüyor. Çözemediğimiz eski bir lanet.
There's an old saying.
Eskilerin dediği gibi ;
It's an old Japanese custom of leading elderly women to a forest and leaving them to die of starvation or the elements, thus becoming vengeful ghosts who prowl the forest.
Bu eski bir Japon geleneğidir. Yaşlı kadınlar ormana götürülüp açlıktan ya da doğa şartlarından ölüme terk edilir ve ormanda gezinen intikamcı ruhlar haline gelirler.
I'm an 11-year-old girl. Do i like pads or tampons?
Pardon, 11 yaşında bir kızım.
Yeah, my old buddy Red... he's an excellent photographer.
Evet, eski dostum Red çok iyi bir fotoğrafçıdır.
You seem kind of young to have a, uh... an 11-year-old.
11 yaşında çocuk için biraz genç gibisin.
The 5 family members of Patient Zero, two doctors, two nurses, and a currently asymptomatic 11-year-old who may have just had a bout with allergies.
İlk hastanın beş aile üyesi, iki doktor, iki hemşire ve şu an belirtileri göstermeyen 11 yaşında bir çocuk.
It's a photocopy of an original image believed to be approximately 15 to 20 years old.
Esas fotoğrafın bir kopyası. 1520 yıl kadar eski olduğu düşünülüyor.
An 18-year-old didn't kidnap Wells.
18 yaşında biri kaçırmadı Wells'i.
You were a 12-year-old boy, and your mother was in the middle of an extremely stressful situation.
12 yaşında bir çocuktun annen çok stresli bir olayın ortasında kalmıştı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]