English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Caught my eye

Caught my eye translate Turkish

146 parallel translation
And then something else caught my eye.
Sonra gözüme başka bir şey takıldı.
- That's how it caught my eye.
- Ama az önce oradaydı, gördüm.
And now you wanna see what first caught my eye?
Ve şimdi de, gözüme ilk takılan şeyi görmek ister misiniz?
And what second caught my eye.
Ya gözüme takılan ikinci şeyi.
Something in the window of one of them caught my eye.
Onlardan birinin vitrinindeki bir şey gözüme çarptı.
It's the neighborhood that first caught my eye when I arrived in France.
Fransa'ya ilk geldiğimde gözüme takılan komşu semtti.
When a new gal caught my eye
# Yeni bir kızla gözgöze gelince
This old thing caught my eye. I don't know why. lt's strange.
Neden bilmiyorum, gözüm takıldı.
Would she have caught my eye?
Benim dikkatimi çekebilir miydi?
When an unexpected smile! Caught my eye!
Hiç beklemediğim bir gülüş çarpınca gözüme.
You caught my eye
Gözüme takıldın.
- It just caught my eye.
- Canım, benim gözüm takılmıştı.
In the distance, something caught my eye... a thin, dark shape that I took for a tree stump.
Uzaklarda gözüme bir şey ilişti ağaç kütüğü zannettiğim cılız bir belirsiz şekildi.
I'm sorry, but in this whole studio, this whole wonderful place, this was the treasure that caught my eye.
Özür dilerim, fakat bütün bu stüdyo, bütün bu harika yer, gözüme takılan hazine idi. Bu kesinlikle muhteşem.
And the first thing that caught my eye was a hole behind the lima beans.
Gözüme takılan ilk şey Lima fasulyelerinin arkasındaki bir boşluk oldu.
The fella who caught my eye.
Gözüme çarpan adam.
This fact caught my eye.
Bu gerçeğe takıldım.
I was about to put it aside and look at another file, and then... something caught my eye.
Kaldırıp başka bir dosyaya bakmak üzereydim ama birden gözüme bir şey çarptı.
One item in particular has caught my eye.
Oradaki bir ürün özellikle gözüme çarptı.
This suit just caught my eye while I was shopping for shoes.
Ayakkabı alırken bu takım elbise gözüme çarptı.
Your ad caught my eye!
Reklamınız gözüme takıldı!
I remember perfectly because he caught my eye.
Hâlâ hatırımdadır, çünkü dikkatimi çekmişti.
While I was translating the cargo manifest, something caught my eye.
Yük bildirimini çevirirken gözüme birşey çarptı.
My friend Dan and I were reading the Sunday newspaper and when I picked up the paper, in the local section Aaron's picture caught my eye.
Arkadaşım Dan ve ben Pazar gazetesini okuyorduk. Yerel haberlerde Aaron'un resmine gözüm takıldı.
Actually, I was heading back to the clubhouse and you caught my eye.
- Lokale giderken gözüme çarptınız. Emily nasıl?
Applied Sciences caught my eye.
Uygulamalı Bilim dikkatimi çekti.
One of the files in the morning research report caught my eye.
Sabahleyin, araştırma raporundaki bir dosya gözüme takıldı.
Definitely caught my eye, as did his odor with my olfactory senses.
Kokusu da burnumdan kaçmadı.
Something caught my eye ;
Gözüme bir şey takıldı :
It caught my eye as you walked over.
Bana geldiğinizde dikkatimi çekmişti.
Little thing called a case breaker just caught my eye.
Vakayı çözecek önemsiz bir şey gözüme takıldı.
It caught my eye,'cause it's been so long since anything's moved over there.
Dikkatimi çekti çünkü orada bir hareketlilik olmayalı epey olmuştu.
The first thing that caught my eye upon landing was the humongous bus and its driver
Yere ayak bastığımda gözüme çarpan ilk şey bu çok büyük otobüs ve şoförüydü.
Yeah. The Lewis Carroll quotations have appeared 24 times. Now they instantly caught my eye,
Nükleer bir felaketi kışkırtacak olan önleyici bir saldırının insan ruhunun alicenaplığını teşvik etmekle ne alakası var?
I wish you were my girl You really caught my eye, girl
Bu buzullar, yaz boyunca kurak aylarda ürün yetiştirilen toprakların sulanmasına yardım ediyor.
'Cause you're a fly girl I wish you were my girl You really caught my eye, girl
2030'da, Afrika şiddetli ve geniş kuraklıklarla yüzleşebilir.
Case caught my eye.
Dava gözüme takıldı.
Last week I was in Times Square and one billboard caught my eye.
Geçen hafta Times Meydanı'ndaydım ve gözüme bir reklam panosu çarptı.
You caught my eye, and I've got a feeling I'm falling show me the ring and I'll jump right through.
Gözgöze geldik, içimde düşüyorum gibi bir his var Bana yüzüğü göster ve hemen oraya koşacağım.
My eye caught these structures by accident, and when I looked at them, I thought, "What is that?"
Bu yapılara şans eseri gözüm takıldı ve onlara baktığımda, "Bu da nedir?" diye düşündüm.
I peeked out of the corner of my eye... and caught Madame Tetrallini giving us the once-over.
Gözümün ucuyla bakıyordum... Madam Tetrallini'nin bize şöyle bir baktığını gördüm.
I just caught something in my eye.
Sadece gözüme bir şey kaçtı.
And then something caught my father's eye.
Sonra babamın gözüne bir şey çarpmış.
When I was a child I caught a fleeting glimpse Out of the corner of my eye
Çocukken gözümün ucundan birşey geçmişti, hayâl gibi.
I opened the book, leafed through, and sat down as my eye was caught by her name.
Kitabı açtım, sayfaları çevirdim ve gözüm birdenbire onun ismine takıldı.
One day, I caught her stealing my fuchsia eye shadow, and she smashed my face in with a shovel.
Bir gün onu benim göz kâlemimi çalarken yakaladım. O da bunun üzerine yüzüme kürekle vurdu.
I caught it out of the corner of my eye, but it swooped down at me.
Göz ucuyla gördüm ama üzerime çullandı.
If Snape's cloak hadn't caught fire and broken my eye contact I would have succeeded.
Eğer Snape'ın pelerini tutuşup görüşümü engellemeseydi başaracaktım.
I first saw a rather attractive woman sunbathing... ... and my eye caught hers.
Güneşlenen çok çekici bir kadın gördüm ve ilgimi çekti.
My uncle, "Gorgeous" Amadeo, had caught the eye of Luciana Fuentes, from the Fuentes family.
Amcam, mükemmel Amadeo, fuentes ailesiden, lucıana fuentesin, gözünü kör etmişti.
I caught him out of the corner of my eye.
Sadece şanstı, onu gözlerimin içine bakarken buldum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]