English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He's all right

He's all right translate Turkish

4,409 parallel translation
All right, he's got two.
Tamam, 2 oldu.
All right. Oh, and he's doing three at a time!
Pekâlâ. 3 tanesini aynı anda yapıyor.
But at least he's all right for now.
Ama en azından şimdilik iyi.
He's trying to toss me some empty "sorry" so he can sweep it all under the rug, right?
İçi boş bir özür dilemeye çalışıyor böylece her şeyi halının altına süpürebilecek, değil mi?
But so's Dylan's. And he's doing all right, isn't he?
Dylan'ın da öyle ama idare ediyor değil mi?
I'll go and see if he's all right with a quick chat.
Gidip konuşmaya vakti var mıymış sorayım.
All right, he's on the move.
Harekete geçti.
All right, yeah, he's en route.
Yolda, geliyor.
I only want to know if he's all right. I don't even need to see him.
Sadece iyi olduğunu bilmek istiyorum.
He's all right.
Kötü biri değil.
Felix the Cat was an asshole but he purchased all the right permits, so he gets to enjoy a first-class escort to hell.
Felix the Cat göt herifin tekiydi ama cehenneme birinci sınıf bir eskort için gerekli bütün izinleri satın almışlar.
I hope he's going to be all right.
Umarım iyileşir.
He's all right.
İyi.
He's all right.
- Üstünde bir şey yok.
And he's my mate, so I'm here to tell you to behave, baby, yeah! All right.
- Ve o benim dostum, yani size dikkatli olmanızı söylüyorum bebeğim, evet!
The police have been trying to contact Toby's family, to find out if he's all right.
Polis, onun iyi olup olmadığını öğrenmek için Toby'nin ailesiyle iletişime geçmeye çalışıyorlar.
He's set a trap all right.
Bir tuzak kurdu, evet.
That's his arse looks like you, Arthur. He's all right.
Kıçı aynı sana benziyor, Arthur.
He's coming out now. All right.
- Şu anda dışarı çıkıyor.
Let me know how he's doing, all right?
Nasıl olduğunu bana bildirirsin, tamam mı?
Just, he's all right, all right?
O çok iyi tamam mı?
He's all right.
O gayet iyi.
He's not all right!
- O iyi falan değil!
He's new, all right?
Çocuk yeni.
- All right, he's excited.
- Evet, çok heyecanlı.
All right, he's in the box.
Tamam, adam şimdi elimizde.
So Bill's all right with rotters now then, is he?
Bill şimdi şeytanlarla sorunu olmayan biri mi oldu?
So he's all right with the partially deceased then?
Yarı ölülerle arası iyi mi oldu yani?
Well, he's wiley, all right.
Eh, o da tamam wiley bulunuyor.
Why don't you just go over there? See if he's all right.
Yanına gidip iyi olup olmadığına bir baksan?
- All right. - Hey... I reckon he's gonna tell her he's dying or something.
Bence kadına ölmek üzere olduğunu falan söyleyecek.
All right, well, he called Esme a lot, but... there's another number here he called a whole bunch
Pekala, Esme'yi defalarca aramış, ama son haftalarda aradığı başka bir numaranın da sayfalar dolusu...
Yes, he's all right.
Evet, gayet iyi!
He's been really, really upset at school the last few days, and I asked him if he was all right and he said he was, but it doesn't seem like he is.
Son birkaç gündür okulda gerçekten çok üzgün, ben de sordum ona. Eğer iyi olsaydı, öyle olduğunu söylerdi. - Ama öyle gibi durmuyor.
That even after all these years, a man should know his own father when he's right in front of him.
İnsan onca yıldan sonra bile karşısına çıktığında babasını tanıyabilmeli.
He's gonna be all right.
- İyileşecek.
He's all right.
O iyi.
All right, at least we have him for 2 counts of attempted murder on Lindsay and Lovato, so he's not going anywhere.
En azından iki cinayet girişiminde bulundu. Lindsay ve Lovato. Yani hiçbir yere gitmiyor.
Yeah, I'm fucking getting close to Briggs so that I can get the jewelry before he fences it, all right?
Mücevheri satmadan önce Briggs'e yakınlaşmaya çalışıyorum çünkü, tamam mı?
I'm fucking getting close to Briggs so that I can get the jewelry before he fences it, all right?
- Mücevheri satmadan önce Briggs'e yakınlaşmaya çalışıyorum, tamam mı?
He wanted to make sure that I was all right after you confronted him, and I told him that everything was fine, that we were very happy together, end of story.
Karşısına çıkmışsın. Her şey yolunda mı diye merak etmiş. Her şeyin yolunda olduğunu ve çok mutlu olduğumuzu söyledim.
All right, everyone, please keep moving the line. I can't leave until he's caught, until Debra is safe. It's Saxon.
Saxon hâlâ dışarıda.
Is this guy giving you a hard time, Brian? - Naw, he's all right.
Peki...
Well, your father's... he-he's not gonna let her out of his sight, all right?
Baban onu gözünün önünden ayırmaz, değil mi?
He's sexy in real life / All right, all right!
- Gerçekte de çok seksi! - Harika!
He's like, "All right, I'll do it."
"Tamam, yaparım." dedi.
Okay, Mind Face is never going to win a contest based on the audiences'votes, all right,'cause Meatball, his voice, he sounds like a werewolf stuck in a garbage disposal.
Pekala, Dikkat Yüz * izleyicilerin oylarına dayanan bir yarışmayı asla kazanamayacak, tamam mı, çünkü Köfte, onun sesi, çöp öğütücüye sıkışmış bir kurtadama benziyor.
He's way too excited about this, all right?
Bu konuda çok çok fazla heyecanlı, değil mi?
All right, well, he's in his mid-30s.
Pekala. 30'larının ortalarında.
But if all he cares about is the bottom line, he's not right for the job.
Ama neticede düşündükleri buysa, bu iş için doğru kişi değil.
- All right, he's a hero.
- Adam bir kahraman.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]