English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Look what i have

Look what i have translate Turkish

878 parallel translation
Look what I have for you.
Bak sana ne aldım.
- Look what I have here.
- Bunun ne olduğunu anlamışsındır.
- No, look what I have.
Bak ne getirdim.
Queen, look what I have!
Kraliçem, şu elimdekine bir bak!
Now look what I have become.
Şimdi bak ne hale geldim.
Hello. Well, look what I have found!
Bak sen, ne buldum!
Look what I have for you.
Bak burada ne var.
- Look what I have here.
- Bak burada neyim var.
Jeanne, we only want what is best for you - look, I have sent for the Sacrament.
Jeanne, hepimiz senin için en iyi olanı istiyoruz. Bak, ayin kitaplarını getirttim.
I just have to look at you to know what happened.
Ne olduğunu anlamak için sana bakmak yetiyor.
Look, I'll have you understand I'd built a television transmitter in'38 before you even knew what television was.
Şimdi dinle bakalım, ben 1938'de bir televizyon vericisi yapmış adamım, televizyonun daha ne olduğunu sen bilmeden çok önce.
But what I want to know... We're going to have a look around with or without your permission, Mr. Benson.
İzniniz olsa da olmasa da, Bay Benson, etrafa göz atacağız.
I know what it is to want things, wanting to be noticed, to have people look at you with respect in their eyes, not like you were a piece of dirt.
İstemenin nasıl bir şey olduğunu bilirim, farkına varılmak istemenin. İnsanların sana saygıyla bakmasını istersin, pislik parçasıymışsın gibi değil.
I don't know what I'd do if I didn't have you to look after.
Eğer seninle ilgilenmeseydim ne yapardım bilmiyorum.
I don't have to look in the book, I can still remember what you wrote.
ne yazdığını hala hatırlıyorum.
Look, what I have said I will avouch in presence of the king.
Her sözümü Kralın huzurunda da tekrarlamaya hazırım.
I have no idea what you see when you look into a mirror.
Aynaya baktığında ne gördüğüne dair hiç bir fikrim yok.
What I don't understand though, is... you don't look like a man who would have any trouble meeting a woman.
Yine de anlamadığım şey sen kadınlarla tanışmak konusunda sıkıntı yaşayacak birine benzemiyorsun.
Look, brother, i don't know much about this cult of yours - what's permitted, what isn't permitted - but i seriously doubt if you have the authority to imprison a man against his will.
bak, kardeşim. ben senin hakkında anlatılan bu garip şeylerle ilgili bir şey bilmiyorum... ne yapıyorsun, ne yapmıyorsun ciddi şüphelerim var eğer izin verirseniz, bir adamı onun iradesi dışında neden hapsettiğinizi öğrenmek istiyorum.
- What have I done? - Look...
- Ne yaptım?
What could I possibly have to look forward to?
Başka neyi dört gözle bekleyebilirim ki?
What have I got to look forward to?
Nereye bakmam gerekiyor?
Look, I'll show you what I have left.
Bak, elimde ne kaldı göstereyim.
But now, I look upon what we have here.
Ama şimdi burada sahip olduklarımıza bakıyorum da...
What I have in mind makes your little diner look pathetic.
Aklımdaki iş gerçekleşirse senin lokanta planını ezer geçer.
The law wouldn't look kindly on what I have to say to you.
Sana şimdi söyleyeceklerime kanunlar ne der bilmiyorum.
Look, if I pulled him off now, he'd still suffer from some kind of depressive psychosis... because he'd never know what would have happened... if he had stuck it out long enough to contact the other witnesses.
Bak, şimdi onu oradan çıkarsam bile, diğer görgü tanıklarıyla yeterli süre bir arada kalması durumunda nelerin olabileceğini asla bilemeyeceğinden yine duygusal bir travma yaşayacaktır.
Look, I don't care what I have to do, as long as I get paid.
Bak, yapmam gereken iş umurumda değil, paramı alayım da.
And I came to have a look at you and find out what this is all about.
Burada ne yaptığınıza bakmaya geldim.
You're so certain about everything, not one of your certainties is worth a strand of a woman's hair, you're not even sure if you're alive because you act like a dead man, and I, I look like I have nothing, but I'm sure of what I am, sure of everything,
Her şeyden çok eminsin ama emin olduğun şeylerden biri bile bir kadının saç teli kadar değerli değildir. Yaşayıp yaşamadığından bile emin değilsin çünkü ölü bir adam gibi davranıyorsun. Hiçbir şeyim yokmuş gibi görünüyorum ama ne olduğumdan eminim, her şeyin farkındayım hayatımdan eminim ve hatta şimdi ölümümden de.
Now, look, Jim. Not one man in a million could do what you and I have done.
Bak, Jim, benim yapacağımı milyonda bir insan bile yapmaz.
Just look at what I have to do to marry this tramp.
Şu haydutla evlenebilmek için neler yapmak zorunda kaldığıma bir bakın.
I have a friend who'd pay twice that to know what the new Dilatrin's gonna look like.
Yeni Dilatrin'in nasıl olacağını bilirse bunun iki katını ödeyebilecek bir arkadaşım var.
I have come to take a look at them and what they're up to.
Gelip neler karıştırdıklarına bakmam gerekiyordu.
Look, what I've got to have is a little photo.
Bak, ihtiyacım olan ufak bir fotoğraf.
Have you any idea, Madeleine, what I look like?
Neye benzediğim hakkında, herhangi bir fikrin var mı? Madeleine.
I don't care what he is Look, Ambassador, we don't have horses, and Gauche has a two hour head start and he's got 20 mean guns to back him up.
Kim olduğu mühim değil, bakın Büyükelçi, atlarımız yok, Gauche bizden 2 saat önde ve 20 adet silahlı adamı var.
Look, I don't know what's going on around here, or if it's happening anywhere else, but we're a bunch of damn fools if we don't face the fact that we're in a hell of a lot of trouble, and we're gonna have to get together and fight it.
Burada ne olduğunu bilmiyorum, yada başka yerlerde ne olduğunu... ama zor durumda olduğumuz gerçeğinle yüzleşmezsek bir yığın lanet aptalız demektir... ve hep beraber kalıp, direnmek zorundayız.
But I'll pay you what I have just to look at you.
Ama ne kadar param varsa veririm sırf sana bakmak için.
What do you mean, I didn't have to look?
Ne demek, bakmamalıydım?
Look what it is. It's a potato factory is what it is and I have to have some.
Bu bir patates fabrikası ve ben de patates istiyorum.
Look what I have for you.
Bak sana ne getirdim.
I caught your navigator screwing'around with the car, so I thought I'd come down and have a look at what was going on.
Co-pilotunu arabanı karıştırırken yakaladım. Ben de buraya gelip neler yapıyor bakayım dedim.
Look, I know you have what I want and I'm going to stand here until I get it.
Ben ne istediğimin farkındayım ve alana kadar da buradan ayrılmayacağım.
Now, I, uh... if I'm to know what to look for, you're gonna have to tell me what's ailing you.
Şimdi, ben... Ne aradığımı bilmem gerek Sizi rahatsız eden şeyi söylemek zorundasınız.
- What if she won't listen to me? - Look, I don't have much time.
Dinlemek istemezse- -
The eight men referred to in the last six lines are strangers to us and no one knows who they are and what they look like what weapons they use, this is the terrible part I have something to tell you, believe it or not
Şiirdeki bu 10 kişi... O suikastçileri ima eder... ama asıl kimlikleri ve... neye benzedikleri bir sırdır üstelik hangi silahı kullandıkları işin en korkunç kısmıdır! İster inan yada inanma, ama sana söylemem gerek ;
Well, look, if we're gonna have a really revolutionary party, I think what we have to do is to find out from the American worker what he wants the most and then we have to translate it back to him in terms of the labor movement as a whole.
Bakın, gerçek anlamda devrimci bir parti kuracaksak Amerikan işçilerinin en çok ne istediğini öğrenip onlara bunu bütün bir işçi hareketi içinde sunmalıyız.
They look even better up close. None of those girls have got what I'm looking for.
Bu kızların hiçbiri benim aradığım şeye sahip değil, Norm.
What do you think is wrong? I have to look first.
- Önce bir bakmam lazım.
Look, I really don't care what you gentlemen think as long as we don't have to listen to it.
Bak, gerçekten, siz beylerin ne düşündükleri umurumda bile değil... ta ki, biz dinlemek zorunda kalmadığımız sürece.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]