English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / Minute window

Minute window translate Turkish

100 parallel translation
I've got an 18-minute window.
- Bunun için 18 dakikam var.
10-minute window, depart and return.
10 dakikalık pencere... Güçlü ve geri dönün.
We have a thirty-minute window.
Otuz dakikalık aralığımız var.
That leaves you an 11-minute window, Nick.
Bu size 11 dakika veriyor, Nick.
You have a 30-minute window.
30 dakikalık bir zamanın var.
Three-minute window.
Üç dakikalık bir pencere.
- The 38-minute window.
- 38 dakikalık aralık.
Seven-minute window.
7 dakikalık bir aralık.
There's a 20 minute window here - "wind up gareth with dawn."
Burada 20 dakikalık bir boşluk var. "Dawn'la birlikte Gareth'la kafa bul" diyor.
What I want is a 15-minute window... where everybody, and I mean everybody, disappears.
Herkes ortadan kaybolana kadar bana 15 dakika zaman tanımanı istiyorum.
This is the first five-minute window I've had in a week to be with my son.
Bu da oğlumla bu hafta baş başa kalabildiğim ilk 5 dakika.
We've only got a 15-minute window.
15 dakikalık vaktimiz olacak.
There's only like a 20-minute window when we're both awake.
İkimiz de uyanıkken sadece 20 dakikamız var.
You'll see I gave you a five-minute window in between each activity.
Her aktivite sonrası beş dakikalık bir dinlenme süren var.
We got an unknown number of shooters, at least 20 hostages, and about a 90-minute window before they start throwing out bodies.
Sayısını bilmediğimiz tetikçi, 20 rehine ve cesetleri uzay boşluğuna atmaya başlamadan önce 90 dakika vaktimiz var.
Okay, we have a 15-minute window.
Pekala, 15 dakikalık bir zaman dilimimiz var.
That's a four-minute window.
Bu 4 dakikalık bir zaman aralığı.
And the switch was made at 10 : 30, that gives him roughly a 30 minute window to commit the murder and reappear with the fire extinguisher.
Bu ona cinayeti işlemesi ve battaniyenin arkasından tekrar yer değiştirmesi için 30 dakika kazandırır.
We can peg where they're going to be with a 30-minute window, and given current data, we've got at least 12 hours before any of their ships are even close to an inhabited planet.
Onların nereye gittiklerini 30 dakikalık bir zaman dilimi için saptayabiliriz ve şu anda elimizde bulunan verilerle, yaşam bulunan bir gezegene yaklaşamadan en azından 12 saat önceden gemilerini tespit edebiliriz.
It's a 90-minute window, yesterday, at 12 : 00 noon to 1 : 30.
Onları daraltabilirim. Dün öğlen 12 ile 1 buçuk arasındaki 90 dakika.
Uh, that's not much of an alibi, and he was still alone with the victim during a 12-minute window.
Carver 12 dakikalık süre içinde kurbanla yalnız başınaymış.
We did a lot of business together when I was at Buchanon-Lockhart. I just found out that he was in town this morning and that he had a 30-minute window before he had to fly home.
Ben Buchanon-Lockhart'dayken beraber çok iş yaptık, bu sabah şehirde olduğunu öğrendim ve evine uçmadan önce 30 dakikası varmış.
We have a three-minute window Before another train is due, if the trains are on schedule.
Diğer tren kalkana kadar üç dakikamız var, tabi eğer trenler doğru zamanda kalkarsa.
There's a 20-minute window where someone could have removed Arnett's body.
Birisinin Arnett'in cesedini çalması için 20 dakika zaman var.
A two-minute window to get the bed made.
Yataklarınızı yapmanız için iki dakikanız var.
We have a 30-minute window before the next security pass.
Diğer güvenlik kapısını geçmek için 30 dakika vaktimiz var.
We've hit the 30-minute window.
Son 30 dakikaya girdik.
So we're looking... At about a 30-minute window.
Öyleyse 30 dakikalık zamanı araştırıyoruz.
24-minute window.
- 24 dakikada olup bitmiş.
We only got the two-minute window.
Sadece iki dakikamız var.
One minute I saw him standing up against the window... and then, I saw him right between the window and the ground.
Bir dakika önce baktığımda onu camın önünde gördüm ve sonrada onu camdan zemine doğru düşerken gördüm.
Come on, give me a minute to build a window, or something.
Bana biraz zaman tanı da bir pencere falan açayım.
Secondly, and I suppose more to the point, the minute I heard that back window shatter, I called Sheriff Tupper.
İkinci olarak, arka pencerenin kırıldığını duyduğum an şerif Tupper'ı aradım.
He stole Watkins'key and opened the window. Wait a minute.
Watkins'in anahtarını çalıp pencereyi açtı.
Al, I know this is usually Encyclopedia Britannica hour at your house, but I was wondering if you could spare a minute to pay for the window your son broke. Wait a second, Steve.
annem kelly'nin geçici aşılarını yaptırmamız için bize para vermişti, ama o çok ağlayınca, dışarı çıkmaya karar vermiştik onun boğmacaya yakalandığını biliyorsun sadece birkaç hafta sürmüştü, ama o yemek hakkındaki hatıralarımız bize ömür boyu yeter
One more minute until the window.
Açıklığa bir dakika kaldı.
This is like my little window to the world, and every minute, it's a different show.
Bu da dünyaya açılan pencerem her dakikası ayrı bir gösteri.
The minute that ball game comes on... all the realities of life just go right out the window.
Beysbol maçı başladığı anda, hayatın bütün gerçekleri uçar gider. - Bilmez miyim?
What? If it were not for your job, we would not have thrown our plans out of the window, rushed around at the last minute and settled on this fucking trip.
- Eğer senin işin olmasaydı tüm planlarımızı değiştirip son dakikada bu lanet seyahati ayarlamayacaktık.
Ooh, thanks, show me inside the lab from one minute prior to the window break.
Ohh mukemmel. Bana odanin cami kirilmadan bi dakika oncesinin goruntusunu goster.
'Cause it'll take me about a half a minute to throw you through the window.
Tabi, eğer birşeyler alacaksanız.
I live in a shit barracks, constant threat. I get shot at any minute, through any window. I wake up every morning, do the same patrols every day.
Saldırıya açık Boktan bir barakada kalıyorum, pencere yüzünden bir anda vurabilirdim,
A 12-minute window.
12 dakikalık bir zaman aralığı.
One sleepless night, expecting to be attacked and killed any minute he went over to the window to look out as the day broke in the horizon he saw a cloud of dust rising from the direction of the vineyards in Etlik.
Her an basılıp, boğazlanma endişesi ile uykusuz geçirilen bir gecenin seherinde pencereden baktı Etlik bağları yönünden havalanan bir toz bulutu gördü.
She'll be through that freakin'window in a minute.
Bir dakika sonra kendini pencereden içeri atar bu. Sağlam bir şey kap hemen.
They hear a car park, go to the window, see two soldiers getting out... it's just a minute of torture.
Bir arabanın park ettiğini duyarlar, pencereye koşarlar, iki askerin indiğini görürler, o andan itibaren ıstırap başlar.
This was delivered to my office less than a minute before Henry Andrews blew past my window.
Henry Andrews camımın önünde patlamadan hemen önce bu benim ofisime bırakıldı.
Wait a minute. Look in the window!
Bir dakika şu pencereye bakın!
Well, that actually went out the window the minute you divorced your husband, which of course, you failed to disclose to us.
Aslında o kocanızı boşadığınız dakikada sizden alınmış oldu. Ve tabiki bize bunu söylememiştiniz.
That went out the window the minute we moved in together.
Beraber yaşamaya başladığımızda o şansı kaybettik.
A company that will spend tens of thousands of dollars checking out senior staff will often hire janitors and window washers for 9 bucks an hour after a 20-minute interview.
Şirketler, üst düzey yöneticilerini denetlemek için on binlerce dolar harcarken hademelerle cam temizleyicileri saatlik 9 dolar ücretle, 20 dakikalık mülakatla işe alma eğilimdedirler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]