English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / One minute

One minute translate Turkish

6,528 parallel translation
I need one minute to explain.
Açıklamak için bir dakikaya ihtiyacım var.
One minute he was there and then he just... wasn't.
Orada duruyorken, bir saniye sonra yoktu.
Tomorrow, at one minute to midnight, we make Kyoto an inferno!
Yarın, gece yarısına bir dakika kala, Kyoto'yu cehenneme çevireceğiz!
It's set for tomorrow at one minute to midnight.
Yarın gece yarısından bir dakika önceye ayarlandı.
I just need one minute.
Sadce bir dakikaya ihtiyacım var.
Well, it's like one minute you're getting all over my case and the next you're helping me.
Bir anda problemimi anlıyorsun ve sonra da bana yardım ediyorsun.
Give me one minute. One minute.
Bir dakika bekle beni, bir yere ayrılma.
One minute it's hot, the next minute it's cold...
Bir dakika sıcak, sonraki dakika soğuk.
One minute I was alone. the next minute, I'm getting a face full of your brother.
Bir bakmışsın tek başımayım bir bakmışsın kardeşin suratıma yapışıvermiş.
One minute he wants to shut down Radley, and the next he wants to shut down you.
Bir bakıyorsun Radley'i kapatmak istiyor sonra aniden anlaşma yapmanı istiyor.
Frank, just one minute?
- Frank, sadece bir dakika?
One minute?
- Yapma işte.
One minute we're broke and the next we're rolling in it.
Bir gün fakiriz, ertesi gün para içinde yüzüyoruz.
If you could excuse me for one minute.
Bir dakika izninizle.
One minute she's here and in the next she's not and then she's calling out of the blue for an urgent money drop.
Bir dakika burada duruyor ve sonra kayboluyor ardından birdenbire arıyor ve biraz para yollamanı söylüyor.
One minute I was all comatose and leukemia-y.
Bir gün lösemi yüzünden komadaydım.
One minute.
Yalnız bir dakika.
I've asked her to stay put however she is here one minute and there the other...
Ona burada beklemesini söyledim ama o bir dakika burada, bir dakika diğer tarafta, sonra şurda...
You have one minute.
Bir dakikan var.
One minute he's doing his whole boyish charming thing and the next he's got his hands around some girl's neck.
Bir bakıyorsun çocuksu cazibesini konuşturuyor sonra çok geçmeden bir kızın boğazını sıkabiliyor.
One minute I was alone, the next minute, I'm getting a face full of your brother.
Bir bakmışsın tek başımayım bir bakmışsın kardeşin suratıma yapışıvermiş.
Will you excuse me for one minute?
Bir dakika izin verir misiniz?
One minute ago, it was okay to have sex, and now it's not?
Bir dakika önce seks yapmak için uygundu da şimdi mi değil?
One minute.
- Bir dakika.
But you say think one minute, don't think the next.
Sen şimdi bir düşün diyorsun, bir düşünme diyorsun ama.
There's the metal detectors working one minute and not the next, but good enough to find a bit of scrap metal.
İlk seferinde metal dedektörler çalıştı, sonrasında ise çalışmadı ama hurda parçası bulmak konusunda gayet iyi.
What an odd thing it is to be here one minute and gone the next... rather terrifying.
Ne kadar garip, bir bakmışsın hayattasın bir bakmışsın ölmüşsün. Çok korkunç.
One minute, I'm checking out your glowy things, and the next, I'm being attacked by that, that- -
Şu parlayan şeylere bakarken saldıracakmış gibi geldi.. şu
We've been walking for one minute, Sinead.
Yürümeye başlayalı bir dakika oldu Sinead.
One minute you're meeting a guy for U Peel'Em Shrimp, and the next thing you know, you're wrapped up in jumper cables, trying to open a car trunk from the inside.
Bir dakika bir adamla buluşursun, sonra bir bakmışsın, iplere dolanmış halde, bir araba bagajını içeriden açmaya çalışıyorsun.
Uh, just one minute, I'm... uh, looking at her, and the next...
Bir bakmışım... Ona bakıyorum, sonra ise...
We're one minute late.
- Bir dakika geç kaldık.
Hold on. Just one minute.
Bekle bir dakika.
One minute, please.
Bir dakika lütfen.
One minute over... Daniel's dead.
Bir dakika bile geçirirsek Daniel ölür.
Teddy, please, just give me one minute.
Teddy lütfen, bana sadece bir dakika ver.
I got group session in one minute.
Ben grup var bir dakika içinde oturum.
- Give us one more minute.
- Bize biraz vakit ver.
One more minute.
Bir dakika daha.
Every one seems like it's gonna be at least a minute.
Sahnelerin her biri en az 1 dakika olacak gibi görünüyor.
Just one minute?
- Sadece bir dakika?
I don't care what it takes, because I am not gonna waste one more minute in this...
Ne gerekirse yaparım, çünkü burada bir dakika daha harcamak...
You're gonna have to face her eventually because I'm not letting you stay in this dump one more minute.
Eninde sonunda onunla yüzleşmen gerekecek çünki seni bu çöplükte bir dakika daha bırakacak değilim.
One minute.
- Bekle bir dakika.
The wedding planner was thrown to have to deal with a last minute plus one, but I made sure that they squeezed in an extra chair at our table for Richard.
Düğün organizatörü son dakikada çıkan konuğu kabullenmekte biraz zorlandı ama masamıza Richard için bir sandalye daha sıkıştırabileceklerinden eminim.
One minute.
Bir dakika.
- One minute!
- Bir dakika!
One more minute!
- Bir dakika daha!
Because he's spent every single minute since we landed making sure no one on the Ark finds out we're alive.
Çünkü iniş yaptığımızdan beri her ânını Ark'takilere yaşadığımızı söylememizi engellemekle geçirdi.
Wait a minute, so you just used me so this one could become a better maid?
Bir dakika, yani bu daha iyi bir temizlikçi olabilsin diye mi kullandın?
Another event log was - - one that matched the 30-minute timeline.
Eylem günlüğündeki diğer 30 dakikalık bir olay onun yerine kullanılmış.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]