Say so translate Turkish
27,346 parallel translation
If you say so.
- Sen öyle diyorsan.
So are you ever gonna say something?
- Bir şey diyecek misin bari?
If you say so.
Sen öyle diyorsan.
Well, Gilberto, if you say so.
Peki, Gilberto. Eğer sen öyle diyorsan.
We'll come along to see the guy if you say so.. ... but our lives could be at stake in Pakistan.
Birlikte adamı görmeye gidebiliriz ama söylediğin gibiyse Pakistanda hayatımız tehlikede olabilir.
If you're into him, just say so.
Eğer ondan hoşlanıyorsa söyle işte.
If you're into him, you say so.
Eğer ondan hoşlanıyorsan asıl sen söyle.
You're always in class, so, uh, just thought I'd say hey.
Her zaman sınıfta olurdun da bir selam vereyim dedim.
Oh, so I should say that she's a temperamental narcissist with self-destructive tendencies who doesn't work with others?
O halde sağı solu belli olmayan, kendini beğenmiş onunla anlaşamayanları öldürmeyi düşünen biri nasıl?
♪ So it worries me to say ♪
# Endişelendiriyor söylemesi #
Maybe say his name so he could make sure it was you?
Seni görmesi için ismini falan söylemedin mi
- So you say you had like a headache?
- Baş ağrısı gibi bir şeyim mi var demiştin?
So I would say the likelihood is...
Yani, diyebilirim ki bunun ihtimali -
You are so... You don't have to say that, Mel, but I do.
Böyle söylemene gerek yok Mel ama ben de sana bayılıyorum.
Betty's in Honolulu, which, you know, now I say it out loud it doesn't sound so bad, but you get my point.
Betty Honolulu'da. Böyle söyleyince çok kötü gibi durmuyor ama ne kastettiğimi anlamışsındır.
Tell Patti you're sorry so I can take you home and try to salvage what is left of my day.
Patti'ye üzgün olduğunu söyle de seni eve götürüp günümün kalanını kurtarmaya çalışayım.
So now I get to go to your house with a sandwich and be like, "I don't want this sandwich." But then say, "I want this sandwich," and then explain why?
Şimdi yanımda sandviçimle senin evine gelip "Bu sandviçi istemiyorum" desem sonra "Yok ya istiyorum" deyip sebebini açıklasam olur mu?
I say change- - I mean ruin the characteristics of the engine and the suspension and the steering and so on.
Değiştirmeye derken mahvetmeye demek istiyorum. Mesela motorun özelliklerini süspansiyonu ve daha fazlasını.
Well, we're on the other side of the station, so... let's say 20.
İstasyonun diğer tarafındayız, o yüzden 20 dakika diyelim.
So, what did he actually say?
Gerçekten ne söyledi peki?
Yeah, they told me to say those things, so...
Öyle söylememi istemişlerdi.
So you're, like, Eskimo sisters with Paisley. - No.
Paisley ile eskimo kardeşler sayılırsınız o zaman.
I just wanted to say I am so sorry I got so drunk that day.
O gün sarhoş olduğum için özür dilemek istiyorum.
So I just want to say thank you guys.. ... for coming here, to be a pan of my happiness.
Bu yüzden sizlere geldiğiniz için ve bu mutluluğun bir parçası olduğunuz için teşekkür ederim.
I have no one.. ... so I'll do whatever you say.
Benim kimsem yok bu yüzden ne derseniz yaparım.
Do you remember when you were active... every time you'd deploy, we'd always say good-bye so casually, like you were just going to the store to get ice cream.
Hatırlıyor musun, önceleri her görev için yola çıktığında o kadar sıradan vedalaşırdık ki sanki... dükkâna dondurma almaya gidiyordun.
Mary finally went to sleep, so I have a minute to say hi.
Mary sonunda uyudu ve ben de sana yazacak zaman buldum.
This mission means more to me than Mitch Morgan, so just say the word and I will back off.
Bu görev benim için Mitch Morgan'dan çok daha önemli eğer istersen ona bir daha yaklaşmam.
I don't know, but they're all labeled with identification numbers and they're chronological, so all I have to do is type in the number between those two... and... Vera Salvon.
Bilmiyorum ama hepsinin kendilerine has kronolojik numarası var tek yapmam gereken şu ikisi arasındaki sayıyı girmek ve Vera Salvon.
So there's something that I need to say to you.
Bu yüzden sana söylemem gereken bir şey var.
So we're really not that close, are we?
Yani o kadar yaklaşmış da sayılmayız, değil mi?
I never got a chance to say this to your mother, and she deserved to hear it, so let me at least say it to you.
Bunu annene söyleme fırsatım olmadı bunu duymayı hak ediyordu, en azından sana söyleyeyim.
she can't open her eyes, so we have to bypass all of that, go right to the cerebral cortex.
O yüzden bunları yok sayıp doğrudan serebral kortekse gitmeliyiz.
So what do you... what do you want me to say to you, huh?
Ne istiyorsun... Ne demem gerekiyor?
So say the line or find another job.
O halde, ya rolünü yaparsın ya da kendine başka bir iş bulursun.
So I'm gonna need everyone in this room to believe me when I say that only good things are gonna happen here today.
O zaman bu odadaki herkesin bana inanmasını istiyorum. Söylediğim gibi bugün güzel şeyler olacak.
I came here today so I could look you in the eye, say that to you, and then get back in my fancy-ass car and finally prove to myself, and to you, and to my family who loves me,
Bugün buraya gözlerinin içine bakıp, bunları söyleyip, sonra da lüks arabama binip gitmek için geldim.En nihayetinde sana ihtiyacım olmadığını, kendime, sana ve beni seven aileme ispatlamak için geldim.
So is there something you want to say to me?
Bana söylemek istediğin bir şey var mı?
Seems to me you want me to try to make amends so you can say,
Görünen o ki bahane istiyorsun ki böylece sen de bana,
So now, just say a few words.
Şimdilik bir şeyler söyleyelim.
If your previous reaction was "Hey," this time so you can say "Wow", I'll buy you a great dinner.
Önceki tepkin "ya" ise bu kez "vay" diyeceksin.
Say, why is it so hard to meet with Mrs. Shin?
Söylesene, Bayan Shin ile görüşmek neden bu kadar zor?
So I m... I mostly just want to say I can't wait to marry you and do stuff with you forever.
Çoğunlukla söylemek istediğim seninle evlenmek için bekleyemem ve sonsuza dek bu şeyi yapamam.
Actually, I own a big chunk of this hospital, so technically, I am.
Bu hastanenin büyük bir kısmı bana ait. Yani patronun sayılırım.
So, I will see you here tomorrow at, shall we say, nine o'clock?
Pekâlâ, o zaman yarin burada saat dokuzda görüselim, tamam mi?
So, on a scale of lots to nothing, how much would you say you knew about my brother when you guys got married?
Çoktan hiçe kadar ölçümüz olsaydı evlendiğinde kardeşimi ne kadar tanıdığını söylerdin? Bu işe karışmayacağım.
So, Bailey told me, too, not to say anything to anybody.
Bailey bana da kimseyle konuşmamamı söyledi.
Hello. So, uh, the Maestro just briefed me, and he... he told me everything that I need to know, so, um, yeah, I just want to say, um...
Maestro az önce beni bilgilendirdi ve bilmem gereken her şeyi anlattı yani söylemeye çalıştığım...
They say the noise only went on for 10 or so seconds.
Gürültü on saniye falan sürmüş.
So, I'm not a suspect in anything?
Yani, bir zanlı sayılmıyor muyum?
I'm on my way... is where I am, and almost there already, so everything's great.
Bulunduğum yer, yoldayım ve geldim sayılır, her şey yolunda.
say something 1124
say something nice 28
say something to me 20
say something else 34
say sorry 19
sorry 58639
solo 156
sofia 386
something went wrong 81
sonia 229
say something nice 28
say something to me 20
say something else 34
say sorry 19
sorry 58639
solo 156
sofia 386
something went wrong 81
sonia 229