So say we all translate Turkish
332 parallel translation
So say we all.
Hepsini istiyoruz!
And as he saith, so say we all with him!
Onun savaşçıları olarak hepimiz tek vücuduz.
So say we all.
Dualarımızı kabul edin.
- So say we all.
- Dualarımızı kabul edin.
- So say we all!
- Dualarımızı kabul edin.
- So say we all!
- Dualarımızı kabul edin!
- So say we all.
- Dualarımızı kabul edin!
so, you say forget about it, we'll lose all the expense money too.
Yani diyorsun ki herşeyden vazgeç, harcadığın parayı da unut.
Yeah, it was all right for Mr. Lincoln to say we were free, but that ain't so. Not yet.
Evet, Başkan Lincoln bizim özgür olduğumuzu söylediğinde iyiydi,... ama gerçek öyle değil.
There was berlin to worry about and indochina, and algeria and all the other myriad problems, major and minor that somehow had lost their incisive edge of horror because we were so familiar with them.
Berlin, Çinhindi ve Cezayir'i düşünebilirdik. Ve irili ufaklı sayısız diğer sorunu. Ama bir şekilde hepsinin belirgin korkuları geçmişti.
And then, let's say it once and for all, so we get out of it.
Bu kez herkez için diyeceğim, Niçin daha uzaklara gitmedin?
In the Burmese jungle, fortunately, there are many bamboo growths, and in Japan we all eat bamboo shoots, so there was a lot of natural food in the form of bamboo shoots all over the place.
Burma Ormanı'nda şükür ki çok sayıda bambu yetişiyordu ve Japonya'da herkes bambu filizleri yer. Bu sebeple her yerde bizim doğal yemeğimiz vardı.
The difficulty tonight is that there are so many honored guests... that we would be drinking all night and into the day.
Bugünki sorunumuz ise gece gündüz içecekmiş gibi duran çok fazla sayıda onur konuğumuzun olması.
What Laurette is trying to say is that we all have so much in common these days.
Laurette bugünlerde hepimizin çok ortak yönünün olduğunu söylemeye çalışıyor.
We want to say hello to all of you out there who worked so goddamn hard on Operation Brute Force.
Operasyon Brute Force için canla başla çalışmış olan sizlere merhaba demek istiyoruz.
We've all gotta have our wits about us from now on... so as they say in Dallas, drop the bottle, Tex.
Bundan böyle herkes üzerine düşeni yapacak Dallas'ta da söyledikleri gibi, "Şişeyi bırak Tex".
There's no one at the oil pumps, so we should be all right until the next submarine shows up.
Yakıt pompalarında kimse yok. Demek ki, sıradaki denizaltı ortaya çıkana kadar, dururmumuz iyi sayılır.
And so, Emilienne, we had not been married very long and she was not all that sophisticated coming from Provence was offered vodka by the Russian ambassador and she, thinking it was water and following the other guests swallowed it straight back.
Provence'li biri olarak Emilienne pek de eğitimli sayılmazdı evleneli çok zaman geçmemişti ki katıldığımız bir davette Rus Büyükelçisi ona votka ikram etmişti o da onu su zannedip öteki konukların yaptığı gibi bir dikişte içivermişti.
The Arabs also imported ideas from India to the West, including the so-called Arabic numerals that we all use today, and the concept of zero... which comes in handy when you want to write "billions and billions."
Araplar aynı zamanda Hindistan'dan Batı'ya fikir ihraç ediyordu. Bunlara, bugün hepimizin kullandığı Arap rakamları denen sayılar ve "sıfır" kavramı da dahildi. Hani şu, "milyarlarca ve milyarlarca" yazarken bize kolaylık sağlayan kavram.
Al and I got drunk so many times I can't count them all... but we never got so shitfaced we couldn't make it back in.
Al ile birlikte o kadar çok sarhoş olduk ki, sayısını hatırlamıyorum ama asla geri dönemeyecek hale gelmedik.
Minister, Professor Keller is too much of a perfectionist, like all biologists. We physicists are not so rigid.
Sayın bakan, Profesör Keller diğer tüm biyologlar gibi... fazla mükemmeliyetçidir.
So, what do you say I pop a funky cassette in and we'll all boogie on down? - All right.
Süper bir pop kaseti koyalım ve hep beraber boogie dansı yapalım, ne dersiniz?
What are we all so afraid of? We've known for well over a month that Carla's... Let me be the first to say it aloud.
Bireyden uzun süredir biliyoruz ki Carla peki, ilk söyleyen ben olayım.
We can have an effect officially. Within certain limits, of course, but the number of votes has increased in all the elections so far.
Tabi ki, belli sınırlar içerisinde, ancak oy sayısı bugüne kadar her seçimde arttı.
I love you how hard is that to say coming up The O.C social life and the not so social life a look at the O.C after dark and we continue our count down of the fans favourite moments all when The O.C :
Seni seviyorum. Seni seviyorum. Bunu söylemek ne kadar güç.
And so you could say, we all lived- - on tour- - happily ever after.
O günden sonra hep birlikte turneden turneye mutlu bir şekilde yaşadık.
So I just wanna say that my men and I we all have families like you.
Sadece şunu söylemek istiyorum, adamlarım ve ben, sizler gibi birer aile sahibiyiz.
We can say that if our message does hit another planet then, almost certainly, it'll be so far away that if those people up there had a telescope looking back at us, then what they would be seeing is not us at all,
Şunu söyleyebiliriz ; mesajımız bir diğer gezegene ulaşacaksa kesinlikle çok uzun bir zaman alacaktır. Ve oradakilerin bize baktıkları bir teleskopları varsa gördükleri bizler değil, 65 milyon yıl önce var olan dinozorlar olur.
Pick your favorite girl and back her with some cash so that we can keep ORCAS open, and that's all I have to say.
Beğendiğiniz kızı seçin, para bağışı yapın böylece ORCAS'ı açık tutalım, diyeceklerim bu kadar.
So, since there ain't gonna be no hitching'... and we're all here anyway... I say we have one hellacious shindig.
Evlilik olmadı ama, hepimiz buradayken hadi, iğrenç bir parti yapalım!
Your Honor, even though I've proven my client's innocence... I'd still like to call Freddy Quimby to the stand... so that we can all bask in his gentle decency.
Sayın yargıç, müvekkilimin masumluğunu kanıtlamış olsam da yine de Freddy Quimby'yi buraya davet etmek istiyorum ki onun centilmen kibarlığını görelim.
So what do you say we start all over again, and you tell me exactly what the fuck is goin'on.
Baştan alalım bana neler döndüğünü anlat.
Which of us had slain him... no one could say for certain, so... we cut out his heart and all three of us... feasted on it together.
Onu hangimiz öldürmüştük hiçbirimiz emin değildik bu yüzden kalbini kesip çıkardık ve üçümüz birlikte ziyafet çektik.
So, I say why don't we all go in tomorrow together.
Ben derim ki yarın hep birlikte gidelim ve...
Then, when we die, it will all come clear, and we'll say... "So that was the damn point."
Bir gün öldüğümüzde her şey açığa çıkacak ve diyeceğiz ki "Demek hepsi bunun içinmiş."
But if we can relinquish just once what has comforted and filled us and really say goodbye, perhaps the result will be a merry wee "hello" to something new, unlike the old and not tasting like it, and for precisely that reason not so bad at all.
Ancak bizi rahatlatan ve tatmin eden şeylere elveda dememiz yeni şeylere merhaba dememiz anlamına gelebilir ve bu da o kadar kötü olmayabilir.
Maybe so, but you've been assigned to me, and I say we do this by the book, all right?
Öyle olabilir, ama bu işte benim sorumluluğum altındasın, ve bu işi, kitaba uygun bir şekilde yapacağımızı söylüyorum, tamam mı?
So, in part, we all feel like a bunch of daddies here. That's true.
- Yani hepimiz onun babası sayılırız.
So why don't we all say that we want the flag changed.
Doğru, evet. O zaman neden bayrağın değiştirilmesi gerektiğini söylemiyoruz?
So why don't we all say that we want the flag changed.
O zaman neden bayrağın değiştirilmesi gerektiğini söylemiyoruz?
So all we have to do is buy semi-expensive outfits... and I think it's no big deal.
Yapmamız gereken tek şey biraz pahalı kıyafet almak ve bence bu da bir şey sayılmaz.
All right, so, what do you say we get this party started?
Pekâlâ. O zaman partiyi başlatalım, ha?
But all of us can't be songwriters. So some of us will never be able to say what we're thinking... or what we want others to know we're thinking. So we'll never get the chance to make things right again, ever.
Ama hepimiz şarkı sözü yazamadığımız için bazılarımız ne düşündüğümüzü ya da diğer insanların neyi bilmesini... istediğimizi asla söyleyemeyeceğiz.
But see, we're all there trying to map out a game plan and rehearsal schedule... and I'm sure whatever you two are talking about here... is so much more fascinating and important and, let's just say it, fun... but I'd really like to get an'A'on this assignment, and to do that... you'll have to discuss your sock hops and clambakes some other time.
Şurada plan yapmaya çalışıyoruz. Eminim konuştuğunuz konular çok daha ilğinç,.... ... önemli ve eğlencelidir, ama bu ödevden A almak istiyorum.
So, what do you say we all go home and have hot fudge sundaes?
O zaman hadi eve gidelim ve soslu dondurma yiyelim, ne dersiniz?
She asked Wilson for a date, and now, he's nowhere to be found, which I, I think we can all say is a big "no", so if you'll excuse me now, Yeah.
Wilson'a teklif etmiş.
Well, you say he's a great father, and as it so happens, we've got your best friend, Shirley, her daughter, Marlene, and your older daughter, Donna, all waiting backstage.
Onun harika bir baba olduğunu söylüyorsunuz. En iyi dostunuz Sherly'yi bulduk. Kızlarınız Marleen ve Dona ile birlikte sahne arkasında bekliyorlar.
All right. Over the past years we run in so many nasty evil... pieces of work I lost count.
Pekala, geçen yıllar boyunca sayısını bile unuttuğum kadar çok iğrenç kötüyle savaştık.
Well, I'm gonna say it- - We all know that if my wife wasn't so snippy all the time- - yes, I said snippy- - none of this would have happened!
Hepimiz biliyoruz ki eğer karım bu kadar kibirli olmasaydı evet, kibirli dedim, bunların hiçbiri yaşanmayacaktı!
So to say thank you for all your sacrifices we spent our family vacation fund on something that's just for you.
Böylece yaptığın tüm fedakarlıklara teşekkür ediyoruz ve ailemizin tatil parasını sadece senin için harcamış olduk.
We tried all sorts of ways of making the dimension be four, getting rid of these massless particles and the tachyons and so on, but it was always ugly and unconvincing.
Boyut sayısını dörtte tutabilmek için her yolu denedik, kütlesiz parçacıklardan ve takyonlardan kurtulmak için çabaladık, fakat sonuç her seferinde kötü ve inandırıcılıktan uzak oluyordu.
so say it 21
we all fall down 16
we all make mistakes 158
we all love you 31
we all good 23
we all do 427
we all have secrets 32
we all 59
we all are 398
we all have problems 17
we all fall down 16
we all make mistakes 158
we all love you 31
we all good 23
we all do 427
we all have secrets 32
we all 59
we all are 398
we all have problems 17
we all go 23
we all set 21
we all know it 33
we all die 73
we all did 260
we all would 18
we all have our secrets 25
we all saw it 27
we all have 105
we all know that 100
we all set 21
we all know it 33
we all die 73
we all did 260
we all would 18
we all have our secrets 25
we all saw it 27
we all have 105
we all know that 100