We all do it translate Turkish
2,327 parallel translation
We all do it. They're like trophies.
Peki neden işlediği her bir suçtaki mermileri saklıyor?
It must be something to do with all the gypsies we used to munch on in Transylvania.
Transylvania'da avladığımız Çingenelerle bir ilgisi olmalı.
Well, that while we're all perverse in our romantic preferences there's actually this logic or algebra to our perversity and it has something to do with how the species has evolved.
Romantik seçimler ve değişik isteklerimizin olmasının aslında gelişimimiz ve evrimimiz konusunda bazı matematikler üzerine kurulu olduğunu anlatıyor.
It's what all the big businesses do, so why the bloody hell can't we?
Büyük firmalar öyle yapıyor, neden biz de yapmayalım?
It's all we can do to not kick them when we walk.
Elimizden gelen bu, kimseyi ezip geçemeyiz.
We have all seen it, and we do love it.
Ama hepimiz izledik ve kesinlikle bayıldık!
We couldn't do it without you, looking forward to another successful season, see you all at the first fight.
Bunu siz olmadan yapamazdık. Başka bir başarılı sezonu iple çekiyoruz. Hepinizle o sezonun ilk maçında görüşmek üzere.
See how it all works out when, uh, when we do things my way?
İşler benim yöntemimle yapıldığında nasıl da çözülüyor görüyorsun değil mi?
You know, sometimes I wonder why we should do it at all.
Bazen neden bunu yapmak zorundayız diye kendime sorarım.
Once we're here, all we gotta do is walk the service tunnel and we'll make it to Terminal F. We'll be fine.
Buraya kadar geldikten sonra yapmamız gereken tek şey servis tüneline yürümek olacak. Oradan da F terminaline geçeceğiz. Hepimiz iyi olacağız.
After all, it is dinner, and we do have company.
Ne de olsa akşam yemeğinde misafirimiz var.
It's a graveyard... A graveyard filled with all the stuff we bought because you told us you wanted to do something and then quit.
Bu bir mezarlık sana aldığımız şeylerle dolu bir mezarlık çünkü bize birşeyler yapmak istediğini söyledin ama sonra bıraktın.
So, um, speaking of the fun we've been having, how long do you think it'll be before you and Carlos make up and you can all... go back home?
Hazır eğlenceli bir şekilde konuşuyorken Carlos'la aranızın ne zaman düzeleceğini düşünüyorsun ve tekrar eve dönebileceğini?
It's something we all search for... whether it's knowing we're desired... taking control of our fears... or finding the strength to do the right thing.
Hepimizin aradığı bir şeydir. Bazen bu arzulandığımızı bilmektir, korkularımızı kontrol altına almak, ya da doğru şeyi yapacak kuvveti bulmaktır.
Check it. We gonna do it like, when I say, "Justin", y'all say "Bieber!"
Bunu seveceksiniz "Justin dediğimde Bieber diye bağırın!"
So if we do this, against a small country like Cuba, well, it's Pearl Harbor all over again, only this time, it's in reverse.
Küba gibi küçük bir ülkeye karşı bunu yaparsak, Pearl Harbor yeni baştan yaşanacak demektir bir farkla, bu sefer tersine dönmüş olur.
All we have to do is find the line and then follow it back up.
Tek yapmamız gereken yolu bulup onu takip etmek.
It was already so capable of hyper-realistic sensory input, all I had to do was find a way that we could experience it together.
Programın hiper-gerçekçi girdi imkanı zaten vardı. Tüm yapmam gereken, bunu beraber deneyimlememizin bir yolunu bulmaktı.
Well, when we're back home and all this is over, I'll do it right.
Tüm bunlar bitip de eve döndüğümüzde, doğru düzgün yaparım.
But we know fuck all. When we do, it's a different story!
Sorun çıkartın istemiyorum
I do it, but we do it all together.
Ben yaparım fakat birlikte yapmalıyız.
Now all we have to do is figure out how I can go back the same day and take it again for another kid. Yes.
Evet.
No, I can't, but I can promise you it isn't going to be all right if we do nothing.
Hayır, veremem. Ama eğer bir şey yapmazsak, işlerin iyi gitmeyeceğine söz verebilirim.
à great. It's all we could do, ben.
Elimizden gelen bu Ben.
All right, how do we cool it down?
Pekâlâ, bunu nasıl soğutabiliriz?
As it does when each pope passes, and then all we do is move gold from one strongbox to the next.
Yeni bir papa geldiğinde hep öyle olur. Sonra ise yaptığımız tek iş altınları bir kasadan diğer kasaya taşımak olur.
All we have to do is keep it professional.
Ne yapmamız gerekiyorsa profesyonelce yapalım.
Not at all, my man. We can do it right here.
Burada halledebiliriz.
The floodgates are open and suddenly, all of these opportunities, different opportunities, whether it's for promoting the film like we're trying to do right now or it's being tied to somebody else's product, all these different opportunities that represent real difficult moral and artistic dilemmas start popping up.
Kapaklar açıldığında, aniden bütün fırsatlar, farklı fırsatlar şu anda yaptığımız gibi filmin tanıtımını yapmak için olsun, veya herhangi bir markanın reklamını yapmamız için olsun, bütün bu farklı fırsatlar, oldukça çetin ahlaki ve sanatsal çıkmazların ortaya çıkmasına sebep oluyor.
So we'll just do it right after, up here with all our friends.
Ondan hemen sonra da biz yaparız. Burada, arkadaşlarımızla.
It's just that last time we were with kate and connie, All you wanted to do was get away from her,
Kate ve Connie ile en son buluştuğumuzda tek amacın ondan kurtulabilmekti.
So, we're getting ready to do a bit called the Slip'n'Bowl, but really, it's just a big ruse to get all the guys in the middle of a big, slippery mess, so we can fly a remote-controlled helicopter in that has paintball guns mounted on either side.
Kay ve Yuvarlan adlı skeci yapmaya hazırlanıyoruz ama aslında bu, herkesi kaygan bir şekilde ortada toplamak için yapılmış bir katakulli, böylece üzerine paintball silahları takılmış uzaktan kumandalı bir helikopterle onları avlayabiliriz.
Cos it's all we can do.
Çünkü tek yapabildiğimiz şey bu.
All right, how do we fix it?
Pekâlâ, nasıl tamir ederiz?
The reason no one takes our men is because we make it clear all hell will rain down on them if they do.
Kimse bizim adamlarımızı öldüremez çünkü yaptıklarında tüm cehennemin üzerilerine çökeceğini bilirler.
I told you, this is all a part of some agenda, that if she doesn't think that we understand it, she's gonna keep making her point over and over and over again until we do.
Yaptığı her şeyin bir amacı olduğunu söylemiştim. Onu anlayamadığımızı düşünürse, anlatmak için bunu tekrar tekrar yapacak. - Biz anlayana kadar durmayacak.
Oh, Scott. All right, Well, nbsp ; what are we gonna do about it?
Pekala, ne yapacağız o zaman?
What are we going to do with it all?
- Ne yapacağız biz bunları?
All we had to do was add a few decorations and glow paint... to make it look like that Indian legend had come alive.
Tüm yaptığımız birkaç süsleme yapmak ve parıltı katmaktı kızılderili efsanesini geri dönmüş gibi göstermek için.
If you don't do it, we're all gonna die.
Bunu yapamazsan, hepimiz öleceğiz.
Uh, all right, fine. It's this thing we do.
- Pekala bu bizim şifremiz.
All we need you to do is confirm it.
Senden tüm istediğimiz bunu doğrulaman.
Therefore, it is critical that we do our best to use such things only when we really have to - if at all.
Bu nedenle, sadece gerektiğinde eğer şansımız varsa bu tür şeyleri kullanmak için elimizden geleni yapmamız çok önemli...
Forget about fighting back. It was all we could do to survive.
Saldırmayı bırak tek yapabildiğimiz hayatta kalmaya çalışmaktı.
We do not want all of it here in the Vatican.
Bunlardan hiçbirini burada, Vatikan'da istemiyoruz.
All we had to do was just come and make it look real.
Tek yapmamız gereken gelmek ve gerçekçi görünmesini sağlamaktı.
We should let things like this happen and not do fuck all about it.
Böyle şeylerin olmasına izin verelim ve hiçbir sik yapmayalım.
I understand that we're goin'out there to play music and do somethin'for our fans, and I think we're still playing good music... and stoking our fans out, which is what it's all about.
Hayranlarımız için turneye çıkıp müzik çalmamız gerek. Bence hala iyi müzik çalıyoruz böylece hayranlarımız heyecanlanıyor ki zaten esas olay da bu.
It's all we can do.
- Elimizden başka bir şey gelmiyor.
It's all you can do. We have to take action.
Senin elinden başka bir şey gelmeyebilir ama artık harekete geçmeliyiz.
All we got to do is split it up and we're out of here.
Tek yapmamız gereken parayı transfer edip, buradan gitmek.
we all fall down 16
we all make mistakes 158
we all love you 31
we all good 23
we all do 427
we all have secrets 32
we all 59
we all are 398
we all have problems 17
we all go 23
we all make mistakes 158
we all love you 31
we all good 23
we all do 427
we all have secrets 32
we all 59
we all are 398
we all have problems 17
we all go 23
we all set 21
we all know it 33
we all die 73
we all would 18
we all did 260
we all have our secrets 25
we all saw it 27
we all have 105
we all know that 100
we all know 42
we all know it 33
we all die 73
we all would 18
we all did 260
we all have our secrets 25
we all saw it 27
we all have 105
we all know that 100
we all know 42
we all were 82
we all have them 20
we all did it 30
we all agree 23
we all will 42
we all want the same thing 40
do it 5363
do it anyway 19
do it for me 171
do it right now 27
we all have them 20
we all did it 30
we all agree 23
we all will 42
we all want the same thing 40
do it 5363
do it anyway 19
do it for me 171
do it right now 27
do it for yourself 17
do it later 23
do it up 17
do it today 16
do it tomorrow 16
do it again 594
do it to me 21
do it right 79
do it now 637
do it yourself 113
do it later 23
do it up 17
do it today 16
do it tomorrow 16
do it again 594
do it to me 21
do it right 79
do it now 637
do it yourself 113