Stop that nonsense translate Turkish
65 parallel translation
Stop that nonsense. He was just a good lay.
Bırak üzülmeyi, bir maceraydı bitti gitti.
Stop that nonsense.
Kes artık şu saçmalığı.
Oh, for heaven's sake, stop that nonsense!
Tanrı aşkına, şu saçmalığı kessinler!
Stop that nonsense and go to bed.
Kes artık, şu saçmalığı, Yat artık.
- Now stop that nonsense.
- Şimdi kes şu saçmalığı lütfen.
Stop that nonsense at once or you'll not be permitted to make any more planets.
Saçmalamayı bırak yoksa bir daha gezegenler yapmana izin vermeyiz.
- Doris, stop that nonsense!
- Doris, saçma sapan konuşmayı kes!
Stop that nonsense.
Saçmalığı kes.
Stop that nonsense.
Saçmalamayın.
For God's sake Abel, stop that nonsense!
Tanrı aşkına Abel, kes şu saçmalığı!
Walter, stop that nonsense!
Walter, saçmalamayı kes!
Stop that nonsense!
Kes şu saçmalığı!
Now, stop that nonsense and come on.
Şimdi saçmalamayı bırak da aşağı in.
Stop that nonsense!
- Konuşma, dövüş.
Stop that nonsense.
Kes şu saçmalığı.
And you two! Stop that nonsense.
Ve siz ikiniz saçmalamayı bırakın.
- Stop that nonsense.
- Saçmalamayı kesin.
Stop that nonsense, Eric.
Bırak şu saçmalığı, Eric!
Oh, stop that nonsense.
Bırak bu saçmalığı.
Stop that nonsense!
Saçmalamayı bırak!
Stop that nonsense.
Kes su saçmalığı.
We stop that nonsense now!
Saçmalamayı bırakıyoruz artık!
Stop that nonsense!
Bırak şu saçmalığı!
Stop that nonsense, please.
Yine mi aynı saçmalıktan bahsediyorsun?
Prisoners, stop that nonsense!
Kesin şunu
Will you just stop that nonsense?
Şu saçmalığı keser misin?
Why don't you ask him to stop that nonsense with the paper?
Gazeteyle yaptığı bu saçmalığı kesmesini neden rica etmiyorsun?
Stop that nonsense.
Saçmalamayı bırak.
I'm sure you'd all agree with me if I said that now's the time to stop this nonsense, face facts, get down to brass tacks, forget about the war, and go fishing.
Şimdi bu saçmalıkları bırakıp, asıl mevzuya dönmenin ve balığa çıkmanın vaktidir desem, eminim hepiniz bana katılırsınız.
Stop that damned nonsense!
Kes şu kahrolası saçmalığı!
And he slammed down his fist and said, "Stop that damned nonsense!"
Yumruğunu sertçe masaya indirdi ve "Kes şu kahrolası saçmalığı!" dedi.
You open that door and stop all this nonsense.
Şu kapıyı açın ve bu saçmalığa bir son verin!
Stop it. That's nonsense!
Söylediklerin birer saçmalık!
Stop that silly nonsense!
Kes şu saçmalığı!
Stop thinking he admires me or any nonsense of that sort.
Benden hoşlandığını ya da o tür duyguları olduğunu düşünmekten vazgeç.
I turn around and see you sitting on a shooting star, singin Stop this nonsense! That means you two!
Millet, kesin şu saçmalığı!
Stop talking about Helma and RK and all that nonsense!
Dur neyden bahsediyoruz Helma ve RK ve bütün bu saçmalık!
Stop that film nonsense.
Şu film saçmalığından vazgeç artık.
I can assure you, Major Bat Guano - if that is indeed your name - if you don't put that gun away and stop this nonsense the court inquiry is gonna come down on you like a ton of bricks.
Sizi temin ederim ki Binbaşı Bat Guano... Tabii adınız gerçekten buysa... O silahı bırakıp bu saçmalığı kesmezseniz soruşturma mahkemesi sizi en sert şekilde cezalandıracaktır.
You've been so busy with this art nonsense lately that you never stop by to see me.
Bugünlerde, sanatınla çok meşgul olduğundan ortalıkta görünmüyorsun.
- Hey, Dave, why don't we just stop with that alien nonsense now, okay?
Hey, Dave, neden şu uzaylı saçmalığını bir kenara bırakmıyorsun artık?
This is 1973, detective Tyler. And you really should stop with that line of nonsense.
Şu anda 1973'teyiz, Dedektif Tyler ve bu saçmalığı anlatmaya son vermelisin.
When you stop with that nonsense?
Bu saçmalıklara ne zaman son vereceksin?
So stop saying that nonsense.
Saçma sapan konuşmayı kes.
And given that I can't dissuade you to put a stop to this nonsense, I find myself forced to suggest that we have other means placed at our disposal.
Tabii bu saçma şeyden seni vazgeçiremediğimi de göz önüne alınca ve aslında kadar istemesem de karara erdirmemiz gereken başka şeyler de olduğunu bilmelisin.
Stop that silly nonsense before you put your joints out!
İşinden olmadan önce, şu aptalca saçmalığa son ver!
It finally occurred to them to stop singing all that nonsense... about how awesome it is to be alive or ugly... or whatever the point is you guys are always trying to make... and instead, they just got mean.
Sonunda kafalarına yaşamanın ya da çirkin olmanın ya da siz her ne mesajı vermek istiyorsanız onun ne kadar harika olduğu hakkındaki o saçmalıklar hakkında şarkı söylemeyi bırakmak dank etti. Ve onun yerine kabalık yaptılar geçtiler.
- Stop it, that's nonsense.
- Kes şunu, saçmalık bu.
Can you stop listening to all that nonsense!
Şu saçmalıkları dinlemeyi kes.
Stop lying already! That's nonsense.
Yalan söylemeyi kes, bu çok saçma!
Will you stop with that nonsense?
Şu saçmalığı keser misin?
stop that 1063
stop that man 40
stop that right now 22
stop that now 19
nonsense 1706
stop it 13041
stop here 153
stop the car 663
stop talking to me 36
stop crying 318
stop that man 40
stop that right now 22
stop that now 19
nonsense 1706
stop it 13041
stop here 153
stop the car 663
stop talking to me 36
stop crying 318
stop lying 140
stop it now 137
stop laughing 101
stop him 644
stop talking 690
stop right there 656
stop the bus 85
stop talking nonsense 52
stop the presses 25
stop complaining 83
stop it now 137
stop laughing 101
stop him 644
stop talking 690
stop right there 656
stop the bus 85
stop talking nonsense 52
stop the presses 25
stop complaining 83
stop yelling at me 54
stop screaming 73
stop running 76
stop fighting 156
stop saying 98
stop moving 156
stop right now 76
stop them 234
stop it already 25
stop this 362
stop screaming 73
stop running 76
stop fighting 156
stop saying 98
stop moving 156
stop right now 76
stop them 234
stop it already 25
stop this 362