There were translate Turkish

The truck was here, and there were so many boxes,

Kamyonet gelmişti ve bir sürü kutu vardı.

But there were fragments and memories left in my mind.

Fakat aklımda kalan küçük parçacıklar ve anılar var.

The thing is, there were eight photographs in that file.

Konu şu ki, o dosyada sekiz fotoğraf vardı.

Well, if there were no gods, then anyone could do anything, and nothing would matter.

Tanrılar olmasaydı herkes her şeyi yapabilirdi, hiçbir şeyin önemi olmazdı.

He said that there were others.

Başkaları da olduğunu söyledi.

There were clearly any number of folks in the Roman Senate themselves, who were senators, who thought that they had even better claim to nobility or to the throne than the reigning Emperor himself.

Roma senatosunda asillik ve taht için kendilerinin o anki hükümdardan daha fazla hakka sahip olduğunu düşünen pek çok senatör vardı.

You are atop of a system that managed one of the largest empires the world had ever known. But there were also problems of loyalty.

Dünyanın en büyük imparatorluklarından birinin başındasınız ama sadakat sorunları da var.

There were more on the list.

Listede başkaları da vardı.

There were people who were literally out there, ready to tear him to pieces.

Hatta onu param parça etmeye hazır bekleyen insanlar vardı.

But I noticed there were shops on either side that had working cameras, so I called them and asked them to send me footage.

Ama her iki tarafta da dükkan bulunduğunu fark ettim Çalışan kameralar vardı, bu yüzden onları aradım. Ve bana görüntü göndermelerini istediler.

When there were free refills, I got root beer even though my original pop was orange.

Bedava yenileme varken fanta almama rağmen bira doldurtmuştum.

There were people and seats in here. That's definitely not good.

Burada insanlar ve koltuklar vardı!

Mr. President, when you were in parliament, there were many minds.

Siz meclisteyken bir sürü görüş vardı.

You said there were others who came to talk about Sara?

Sara hakkinda baskalari da konusmaya geldi demistiniz.

And there were cherry blossoms that blossomed in the middle of the winter!

Kışın ortasıydı ama her yer, her yer kiraz çiçekleriyle doluydu!

Uh, in that case, there were muchos problemas in the Nuevo Mundo, the New World!

O zaman nuevo mundo'da, yani Yeni Dünya'da muchos problemas vardı.

There were troll markings on it.

Üzerinde Trol işaretleri vardı.

I was reading, when the Venerable Bedehilde fought the Hydrabeast, there were no gronk-nuks, but there was a weakness under its scales.

Okurken gördüm Saygıdeğer Bedehilde Hidracanavarı'yla dövüşürken gronk-nukları yoktu ama pullarının altında bir zayıflığı vardı.

And... then there were two.

Al benden de o kadar.

There were times I got the general gist of it. [ To Nam Du :

- Bakışlarını hissettiğim anlar olmuştu.

Looking at the TV, there were a lot of people who sleep here when they come out of the house.

Televizyonda evi terk edince kalmak için buraya gelen bir sürü kişi gördüm.

You said there were others who came to talk about Sara?

Sara hakkında başkaları da konuşmaya geldi demiştiniz.

If there were easy answers...

- Kolay cevapları olsaydı...

And there were others ;

Ve başkaları vardı ;

That equipment that you were trying to get out of the catering van, there was a hard drive in there.

Minibüsten almaya çalıştığın ekipmanın içinde sabit disk vardı.

They were just there.

Az önce buradalardı.

I just felt weird'cause you were standing right there, and you're, like, the expert.

Çünkü sen orada işin uzmanı gibi dururken kendimi tuhaf hissettim.

I tried to let it go, but I just knew that I wouldn't be able to live with myself knowing that you were still out there.

Boşvermekten yoruldum, ama farkettim ki, senin hala hayatta olduğunu bile bile yaşayamazdım.

'Cause for a little while there, I thought maybe you were feeling weird about the fact that we kissed.

Bir süredir, öpüştüğümüz için kendini garip hissediyorsun gibime geliyor.

What were y'all doing pulling heat back there?

Biz soygun yaparken sizin ne işiniz vardı orada?

The reporters figured us for'em, but... we were never there.

Gazeteciler bizim üstümüze yıkmıştı ama... oraya hiç gitmemiştik.

There's 17 different species of azalea that were entered this year.

Bu yıl katılan 17 farklı açelya türü var.

Cassius, you've always been there for me ever since we were children.

Cassius, sen hep yanımda oldun. Çocukluğumuzdan beri.

And then as the climax, you had a gladiatorial combat, and there was the feeling that gladiators were the headline act.

Sonra da doruk noktasında da gladyatör savaşları oluyordu. Ve gladyatörler de gösterinin en önemli parçası gibiydi.

Do you know where these were taken? Yeah, right there.

Bunun nerede çekildiğini biliyor musun?

A member of a rival gang was shot and killed in SBK territory- - you were there, weren't you?

Rakip bir çetenin bir üyesi vuruldu ve öldürüldü SBK bölgesinde - Oradaydın, değil mi?

You claim you were pushed up against the car before someone shot you there, in the front of your arm, but according to the ER, the glass came from the same direction as the bullet, which means whoever shot you did so through the car window,

Arabaya karşı itildiğini iddia ediyorsun Birisi seni vurmadan önce, Kolunuzun önünde, ancak ER'ye göre,

If she was caught, she would've gone to prison, but somewhere in there she was still a physician and you were her patient.

Eğer yakalanmış olsaydı, hapise girerdi. Fakat orada bir yerde hala bir doktordu. Ve onun hastasıydın.

Others are at the Seoul Station after hearing that free lunches were being given out there, but I can't leave Gangnam.

Diğerleri bedava yemek dağıtılacağını duyunca Seul İstasyonu'na gittiler ama benim Gangnam'dan ayrılmam mümkün değil.

He's saying how it would have been nice if you were there to help.

- Ona yardım etmek için yanında yoksun diye. - Yardım etsem güzel olur tabii.

You were just doing your homework, what are you doing out there?

Az önce ödevini yapıyordun, dışarıda ne işin var?

Although disaster and evil were inside, wasn't there also Hope?

İçinde felaket ve kötülük olsa da umut da yok muydu?

Because I knew you were there.

Orada olduğunuzu biliyordum.

Well, then you were definitely not paying attention back there.

Pekâlâ. O zaman pek dikkat etmemişsin.

And as we were chasing away the goblin pack, we ran past this closed exhibit, and there it was : the Killahead Bridge.

Ve Goblinleri kovalarken bu kapalı serginin önünden geçtik ve tam karşımızdaydı, Ölüm Köprüsü.

Not many people are lucky enough to say they were there when history was made.

Tarih yazılırken orada olduğunu söyleyebilecek kadar şanslı olan fazla kişi yoktur.

There was no money or belongings that were lost.

Hiç para ya da eşya kaybı olmadı.

How many days were you there?

- Kaç gündür orada bekliyordun?

How many were there before me?

Benden kaç tane vardı?

I thought we were gonna be murdered there for a second.

Cinayete kurban gideceğiz sandım.

You were reckless out there.

Orada pervasız davrandın.