Try one translate Turkish
4,378 parallel translation
And I've always wanted to try one of those communion wafers.
Şu birlik gofretlerini hep tatmak istemişimdir.
We need to try one of them local delicacy things from every place.
Her yerin özel yemeklerinden tatmalıyız.
Aw... Here, let me try one.
Dur, bir şey deneyeceğim.
Try one?
Denemek ister misin?
You know, I told him to try one of those international dating sites.
Ona şu uluslararası buluşma sitelerini denemesini söylemiştim.
You should try one.
Çok iyi olur.
While I admit that bout was particularly one-sided, would anybody else like to give it a try?
Müsabakanın tek taraflı gerçekleştiğini itiraf etsem de başka denemek isteyen var mı?
So let's, uh, try this one.
O zaman bunu dene.
I'll try to step it up there for you.
Senin için öne geçmeye çalışacağım.
- Try, try this one.
- Şunun tadına bakar mısın?
Check the number and try your call again... or check one of the...
Numara kullanıImamaktadır. Numarayı kontrol edip tekrar deneyin. Ya da başka bir num... -
Yeah, maybe, but, please, maybe try take this one down a bit.
Evet, belki, fakat, lütfen.. Belki bunu biraz daha aşağı indirebiliriz?
I try not to assume anything, but I'll allow if it is a coincidence, it's a hell of a one.
Varsayımda bulunmamaya çalışırım, ama bu bir tesadüfse, tesadüfün dibiymiş.
I'd like to try the other one.
Diğerini ben denemek isterim.
One of them is always here when they try to move that stuff, so I... how else was I supposed to find out?
O şeyleri taşıyacak olduklarında birinden biri hep burada başka nasıl öğrenebilirdim ki?
Try to be the one that looks at him with the kindest eyes.
Ona bakarken içten gözlerle bakıyormuş gibi görünmeye çalış.
And one thing you might try with Elsbeth- - question the arrest itself.
Elsbeth ile deneyebileceğin bir şey, tutuklamanın kendisini sorgula.
There's one last test we can try.
Deneyebileceğimiz son bir test var.
- You don't wanna give this one more try?
- İlişkimize bir şans daha tanımak istemiyor musun?
Are you honestly goin'try that one on?
Cidden bunu deneyecek misin?
Listen, let's try and get Darryl the one thing in the world he clearly wants and needs the most.
Dinleyin. Hadi Darryl'a gerçekten istediği ve en çok ihtiyacı olan şeyi vermeye çalışalım.
- Try this one.
- Bunu dene.
- Would you try to coax a burp out of this one?
Şunun gazını çıkarabilir misin?
Over the years, one affair after another, and he doesn't even try and hide it.
On yıldır aldatma üstüne aldatma. Artık saklamaya bile çalışmıyor.
Can we try a small one now?
- Küçük bir tane deneyelim mi?
Try in this one!
- Bunda denesene.
One of those nights I remember, well, we ran out of crack. I'd grab my scarf, and I would run on down to the liquor store where the thugs hang out, and I would try to get a good deal on some crack.
Atkımı kaptığım gibi çete üyelerinin takıldığı içki dükkânının oraya gittim.
Miss Heck... next time you write an essay for my class, let's try using one color ink instead of 20.
Bayan Heck bir dahaki sefere benim dersimde kompozisyon yazarken 20 değil tek renk kalem kullanmayı deneyin.
He'd try to get ahead of it, spin something.
Bir adım öne geçmeye çalışırdı, bir şeyler kurgulardı.
Let me try out one of my crazy theories, okay?
Benim delice teorilerimden biri diyelim, olur mu?
All it takes is one dumb motherfucker to come in and try to tear everything down.
Sonuçta anladım ki aptal adi herifin biri içimize giriyor ve her şeyi berbat etmek istiyor.
Try lying on one of the baseline questions, it might trick the test into thinking that everything you say is normal.
Standart soruların birinde yalan söylemeyi deneyin. Makineye söylediğiniz her şeyin normal olduğunu düşündürtebilir.
Well, not as fast as we'd like, but sometimes when we try things that we think will help people and it doesn't work out the way we'd like, we're at least one step closer to something that will.
Eh, istediğimiz kadar hızlı değil, ama bazen biz insanlara yardım edeceğini düşündüyümüz şeyleri deneriz ve bizim istediğimiz şekilde çalışmaz, ama yine de biz olmasını istediğimiz şeye en azından bir adım daha yaklaşırız.
So if we could try it one more time, that would be wonderful.
O yüzden bir kez daha deneyebilirsek harika olur.
Look. There's one last thing we could try.
Deneyebileceğimiz son bir şey kaldı.
But one thing I... would like to try and change... is the way things are between us.
Ama tek bir şeyi değiştirmeye çalışmak isterdim aramızdaki ilişkiyi.
- Here, try this one on.
- Bir de şunu dene.
So could you please... can you please just try and get yourself in a different way of looking at it for one minute?
Bu yüzden, lütfen... Lütfen, bir dakikalığına olsun olaylara farklı bir bakış açısından bakmaya çalışabilir misin?
Every month or so, I try to have one.
Her ay bir tane iyi fikir bulmaya gayret ediyorum.
Like, I name all 50 states and try to find one that make me feel good.
Mesela 50 eyaleti sayıp hangisinin beni iyi hissettirdiğini bulmaya çalışıyorum.
There's only one thing left to try.
Deneyecek son bir şey kaldı.
They try one last time.
Son kez denediler.
Patient, not usually a violent dude, but if you try to leave here one more time without telling us what's going on in words we can understand, I will your lift your tiny body over my head and throw you out the window.
Sabırlı, genelde yumuşak başlıyımdır ama anlayabileceğimiz şekilde burada neler olup bittiğini bize anlatmadan bir daha odadan çıkmaya çalışacak olursan o küçücük bedenini havaya kaldırır ve camdan dışarı atarım.
All anyone ever does is try to copy off me. But no one wants to sit with me at lunch.
Derslerde herkes benden kopya çekmek istiyor ama öğle aralarında kimse yanıma oturmaya dahi tenezzül etmiyor.
try the moldy one.
Küflü olanı denesene.
- I'll try this one.
- Bunu denemek istiyorum.
I'd be one of those gold-digging tramps you read about that try to bag a farmer.
.. zengin kocaya giden kızlar gibi.. .. peşinden giderdim.
One condition - - you're ready to try some new things.
Yeni şeyler denemeye açık olacaksın.
So we got to go out and try to reacquire them for 150 cents on the dollar or whatever it takes because no one is gonna buy this franchise without all the pieces.
Bizim onları değerlerinin iki katına bile almamız gerekecek. Çünkü kimse, bütün parçaları olmazsa bu takımı almaz.
We're in the Angeles National Forest, and tonight, we'll try to find one.
Angeles Milli Ormanı'ndayız ve bu gece bir tane bulmaya çalışacağız.
The other side are going to try to claim you habitually view images and video that are commonly referred to as "extreme pornography", an umbrella term for filmed acts which threaten, or appear to threaten, a person's life,
Karşı taraf, sizin alışkanlık olarak genelde "şiddetli pornografi" olarak lanse edilen resim ve videolarla ilgilendiğinizi öne sürecek ki bu da bu tarz olaylar için bir insan hayatını tehdit gibi olabilir veya öyle görünebilir.
try one of these 18
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33