You love translate Turkish
138,016 parallel translation
You love to hate me.
Benden nefret etmeyi seviyorsunuz.
Do you love me?
Beni seviyor musun?
You love to go where life takes you, and I am so grateful that life brought you to me, because I know that no matter what our future brings, we will have each other.
Hayatın seni götürdüğü yere gitmeyi seviyorsun ve hayat seni bana getirdiği için çok minnettarım çünkü biliyorum ki gelecek bize ne getirirse getirsin birbirimize sahip olacağız.
I bet you love coming here and fucking with mortals'cause back home in god-land, you barely rank.
Eminim buraya gelmeyi seviyorsun Ve ölümlüler ile lanet Çünkü evde geri döneceğim Tanrı topraklarında, hemen hemen sıralamalısın.
You love impractical electives.
O derse bayılırsın.
- I love you, too.
- Ben de sizi seviyorum.
We'd love for you to come, if you can.
Sizin de gelmenizi çok isteriz, gelebilirseniz tabii.
I love how you know all this shit.
Bunca şey bilmen çok hoşuma gidiyor.
I love you.
Seni seviyorum.
I love you.
Ben de seni.
I love you, Meg.
Seni seviyorum Meg.
Mwah. - I love you.
- Seni seviyorum.
- I love you, I love you, I love you.
- Seni seviyorum, seni seviyorum.
I think I love you!
Sanırım seni seviyorum.
I love you, too.
Ben de seni.
- I love you, but not that much.
- Seni seviyorum ama bu kadar değil.
But you were in love and you were desperate.
Âşıktın ve çaresizdin.
I love Eduard as I love you.
Eduard'ı seviyorum, seni sevdiğim gibi.
Love you.
Seni seviyorum.
I love you more than anything.
Seni her şeyden çok seviyorum.
You know I love you.
Seni sevdiğimi biliyorsun.
Of course I love you.
Tabii ki seni seviyorum.
I love you, you can trust me.
Seni seviyorum, bana güvenebilirsin.
- Seriously, we love you guys.
- Cidden, sizi seviyoruz.
We love you.
Sizi seviyoruz.
Love you too.
Ben de seni seviyorum.
I-I love you.
Seni seviyorum.
- But I'm in love with you.
- Ama sana âşığım.
You don't get to fall in love.
Sen âşık olamazsın.
I'm in love with my job, which is to get little bitch babies like you to act like grown-ass men when the world needs them to do their job.
Ben işime âşığım. O da senin gibi huysuz piç kurularının işlerini yapmaları gerektiğinde erkek gibi davranmalarını sağlamak.
First, you tell Peyton that you're in love with her, leaving her confused and speechless, and then you take home your old boss for a drunken hate-bonk.
Önce Peyton'a ona aşık olduğunu söylüyorsun onu şaşkın bir şekilde konuşmadan ortada bırakıyorsun. Sonra eski patronunla sarhoş sarhoş nefret seksi yapıyorsun.
- Then you're gonna love this.
O zaman buna bayılacaksın. Sözüm ona...
I love you so much.
Seni çok seviyorum.
We love this town, love our way of life, want to see it go on... and I can help you with that.
Bu kasabayı seviyoruz. Hayat tarzımızı seviyoruz ve bunu devam ettirmek istiyoruz. Bu konuda sana yardımcı olabilirim.
Did I ever tell you that I love you, but I hate your driving?
Seni severim ama araba kullanmandan nefret ediyorum.
I can deal with the bald head and some love handles, but you're gonna have to work to make me smile.
Kel kafa ve göbeğini idare ederim ama beni güldürmek için uğraşacaksın.
Baby, I love you.
Bebeğim, seni seviyorum. - Alo.
- I said, "I love you!"
Seni seviyorum, dedim!
Man, I just wanna tell you, man, I love your music.
Sadece şunu söylemek istedim : Müziğine bayılıyorum.
I love you... so much.
Seni seviyorum hem de çok.
Obviously, I love you very much.
Biliyorsun, seni çok seviyorum.
- In your ears, I whisper, "I love you."
- Kulaklarına "seni seviyorum" diyorum.
You know I love you more than anything, right?
Biliyorsun, seni her şeyden çok seviyorum.
Megan, I really do love you.
Megan, seni gerçekten seviyorum.
- I love you, baby.
- Seni seviyorum bebeğim.
- I love you, too.
- Ben de seni.
Megan, will you have this man to be your husband, to love and to comfort, to honor and to keep in sickness and in health for as long as you both shall live?
Megan, bu adamı bir ömür boyu sevip saymayı, hastalıkta ve sağlıkta, ölüm sizi ayırana kadar eşi olmayı kabul ediyor musun?
He's your son, and even if you can't love him... you have to take care of him.
O senin oğlun ve onu sevemesen bile onunla ilgilenmelisin.
You don't care for people, but you do love her, don't you?
İnsanlarla ilgilenmiyorsun, Ama onu seviyorsun, değil mi?
I love you, baby.
Seni seviyorum bebeğim!
Still, I love you!
Seni hâlâ seviyorum.
you love me 364
you love her 205
you love it 154
you love him 170
you love it here 16
you loved it 57
you love them 34
you loved me 31
you loved him 65
you loved her 55
you love her 205
you love it 154
you love him 170
you love it here 16
you loved it 57
you love them 34
you loved me 31
you loved him 65
you loved her 55
you love each other 23
you love that 19
you love this 22
love 6635
lovecraft 23
lover 352
lovely 1455
loves 34
lovers 138
loved 84
you love that 19
you love this 22
love 6635
lovecraft 23
lover 352
lovely 1455
loves 34
lovers 138
loved 84
love is in the air 29
lovey 87
loverboy 37
love is all you need 17
lovebirds 65
love you 2060
love is blind 30
love me 205
love is 42
love you too 190
lovey 87
loverboy 37
love is all you need 17
lovebirds 65
love you 2060
love is blind 30
love me 205
love is 42
love you too 190