Zamanımız translate Spanish
22,560 parallel translation
Zamanımız tükeniyor!
¡ Nos estamos quedando sin tiempo!
Ve şimdi, mahkeme ertelendiğine göre bunu araştırmak için daha fazla zamanımız var.
Y dado que el caso se pospuso, tenemos más tiempo.
O kadar zamanımız yok.
- No hay tiempo para eso.
Cosima yaptığımız yapmadığımız şeyleri konuşmak için ileride çok zamanımız olacak.
Cosima, ya habrá tiempo para debatir los pros y los contras de ciertas decisiones luego.
Dinlenmek için daha fazla zamanımız olmayacak, sadece çalışalım.
No vamos a tener más tiempo para descansar, sólo trabajo.
Ama gerçekten zamanımız varken birlikte vakit geçirmeliyiz.
Pero creo que deberíamos pasar tiempo juntos mientras podamos.
Zamanımız azalıyor.
Se nos acaba el tiempo.
Zamanımız yok.
No tenemos tiempo.
Fazla zamanımız yok.
No tenemos horas extas.
Ama zamanımız azalıyor!
¡ Pero nos estamos quedando sin tiempo!
Fazla zamanımız yok.
No tenemos mucho tiempo.
Evet, hepimiz zamanımızı harcadık.
Sí, bueno, todos perdimos el tiempo.
Az zamanımız olacak ama yeterli olur.
Será una oportunidad pequeña, pero será suficiente.
Çok zamanımız kalmadı.
No tenemos mucho.
Bitti, anlamıyor musun? Onları yok etmenin bir yolunu bulsak bile bunu ülke çapına yayacak zamanımız yok. O zaman benim başkan seçilmemi nasıl engelleyebiliriz?
incluso si descubres una manera para erradicarlos no podremos implementarlo nacionalmente y que hago para no ser elegido presidente?
Lütfen, efendim, kontrolümüz dışına çıkmasına önlemek için çok az zamanımız var.
porfavor, señor, tenemos poco tiempo antes de que esto escale y se vaya de control
Zamanımız çok çok az.
Nos queda muy poco tiempo.
Dostun Dr. Wyatt'dan iz yok ve zamanımız tükenmek üzere.
No hay rastro de su compañero, el Dr. Wyatt, y estamos casi fuera de tiempo.
Bunu tartışmak için yeterli zamanımız da cephanemiz de yok.
No tenemos suficiente tiempo o municiones a discutir sobre esto.
- Sıktığımız zaman şöyle derdi :
- Cuando se aprieta, se dice,
Sanırım yalnız kalma zamanı.
Creo que se acabó tu reclusión.
Kahvaltıyı yanlız yapacağım o zaman.
Supongo que desayunaré sola.
# Düşünsene salacağımız merak hissini # # Kafaları ateş aldığı zaman #
* Imagina el asombro que causaremos * * cuando prendamos fuego a las cabezas *
- O zaman yalnız kalalım.
Entonces déjennos a solas.
O zaman yapacağımız şey bu.
Eso es lo que vamos a hacer.
Burası ilk zırhını giydiğin zaman. Evet, hatırladım.
Este eres tú cuando te tomaban medidas para tu primera cota de malla.
Her zaman kötü kız olarak damgalandım da bunun gerçekten olacağını beklemezdim.
Siempre se marca a una chica mala, solo que no esperaba que sucediera de verdad.
Her gün yaptığım bir şey değil Zaman Tayfları'nı Hız Gücü'nden çıkarmak için bir şey yapmam gerekiyordu Zoom'a benden çok kızgın olmalarını ümit etmiştim.
No es algo que pueda hacer todos los días, pero necesitaba una manera de atraer a los Espectros de Tiempo fuera de la Fuerza de Velocidad, esperando que se enfurecieran más por lo que Zoom hizo que por lo que yo hice.
Çok zamanımız yok.
Tenemos poco tiempo.
Kendini feda etti ama fedakarlığı zamanında yelken açtığımız denizcilere yardım etti. Liam sayesinde sonunda yollarına devam ettiler. - Liam da devam etti mi?
Se sacrificó... pero ayudó a la tripulación que tuvimos.
Önemli olan ne zaman duracağımız.
Lo importante es, cuando decidimos parar.
Bakın, sistemden yeterli derecede bilgi akışını sağladığımız zaman uzun aralık şablonlarının tanımlanmasını ve öğrenilmesini sağlayacak.
Con suficientes datos en curso, podrá reconocer patrones y realmente aprender.
Saklambaç oynadığımız zamanı hatırlıyor musun?
¿ Te acuerdas de aquella vez que jugamos al escondite?
Başkan Putin. Danimarkalılar Troll Trace programını devam etmekte kararlılar. O zaman internette söylediğim ve yaptığım her şeye kız arkadaşım ulaşabilecek mi?
Presidente Putin los daneses todavia habilitaran su programa Rastreo Troll entonces todo lo que dije y hice online sera accesible a mi novia?
Babanın bir meslektaşıyım. Neyin peşinde olduğunun farkındayız, ve bu uğurda seninle birlikteyiz. Zamanında babanla milleti trolledik.
soy un colega de tu papa vimos lo que intentas hacer y te ayudaremos troleamos con tu padre, ahora trolearemos contigo ah, Ok hijo, necesitas saber que tu padre esta orgulloso de ti él fue el mejor en la Axioma Trevor
Heidi, ben her zaman ikimiz için en iyi olan şeyi yapacağım. Şimdi, gel. Buradan çıkmalıyız.
Heidi, siempre hare lo que es mejor para ambos ahora, vamos, tenemos que salir
Bunu kısa tutabilir miyiz? Benim ya da sizin zamanınızı boşa harcamayalım.
Vamos a cortar un poco esta historia para no perder mi tiempo ni el suyo.
Her zaman doğuştan hazır olduğumu söylemek istiyorum ama sonra ikimizin de benim adıma utanacağımızı biliyorum.
Siempre quiero decir que nací listo, y luego vamos a ser a la vez Vergüenza por me.
Haydi ama bebeğim, hiçbir zaman bir yere taşınarak sorunlarımızı çözemeyiz.
Vamos, nena, jamás podríamos escapar de nuestros problemas mudándonos a otra parte.
Hiçbir zaman ikinizin o videoda olduğu gibi açık ve kaygısız olmadım.
Nunca he sido tan... abierta y despreocupada como ustedes dos en ese video.
Arkadaşlar, arkadaşlar tartışmamızı başka bir zaman yapsak mı acaba?
Um, amigos, compañeros, tal vez deberíamos sólo tienes que guardar este argumento para otro momento.
O zaman ışığı kendimiz yaratırız, olmaz mı?
Luego haremos la nuestra, ¿ eh? Bueno.
O zaman nişancımız neden yenisi daha güçlü ve kesin iken eski modeli kullandı?
- Sí, se cambió en los 90. ¿ Por qué usar un modelo antiguo si el nuevo es más poderoso y certero?
Çünkü size birbirinizle çıkmanızı söylerek çok fazla zaman harcamıştım.
Porque he gastado muchas horas hablando con los dos sobre si tendríais que salir juntos.
Kocanız her zaman geç kalır mı?
¿ Su marido generalmente se retrasa?
Detektif haklıysa ve o herif buraya aynı Adam ve Grace'e yaptığı gibi canımızı yakmaya geldiyse o zaman doğru şeyi yapmışız.
Si esa detective tiene razón y ese hombre estaba viniendo hacia aquí para hacernos daño, como lo hizo con Adam y Grace, entonces... Entonces hicimos lo correcto.
Biliyor musun bizim her zaman yardıma ihtiyacımız var.
Bueno, siempre buscamos más gente.
Sevgili Joshua, biz gülüp eğlenirken Abarttığımı zannetmiyorum Ama kılsız kollarına sokulduğum zaman
* querido Joshua, cuando retozamos * * me sentí, y no por ser exagerada, * * como si pudiera morir de felicidad * * cuando me acunaste entre tus brazos depilados * * éramos como Tristán e Isolda *
İstediğiniz zaman elimden alamayacağınız hiçbir varlığım yok.
No hay nada que usted no pueda quitarme cuando así lo desee.
Haçlı ordusunu buraya kadar getirip şu anda, en ihtiyacımız olduğu zaman onlara ihanet etmemizin nasıl mantıklı bir açıklaması olabilir ki?
¿ Qué motivo podríamos tener para arrastrar hasta aquí a todo un ejército de cruzados y traicionarlo justo ahora, cuando más lo necesitamos?
Belki o zaman birlikte olma şansımız olur.
Tal vez haya una posibilidad de que puedan estar juntas.
zamanımız azalıyor 34
zamanımız tükeniyor 18
zamanımız bol 17
zamanımız var 51
zamanımız yok 144
zamanımız kalmadı 32
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zamanımız tükeniyor 18
zamanımız bol 17
zamanımız var 51
zamanımız yok 144
zamanımız kalmadı 32
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zaman geldi 92
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zaman geldi 92