Elbette biliyorsun translate French
141 parallel translation
- Elbette biliyorsun.
- Tu sais très bien où il est...
Elbette biliyorsun.
- Je ne sais pas faire le singe. - Mais si.
Elbette biliyorsun.
Bien sür. Et l'exploitation.
Elbette biliyorsun.
Mais si, tu le sais.
Elbette biliyorsun.
Si, tu sais.
Elbette biliyorsun!
Mais si! Manero!
Elbette biliyorsun.
Bien sûr, tu le sais.
Elbette biliyorsun.
Mais si, tu sais.
- Elbette biliyorsun.
- En effet.
Elbette biliyorsun. Bu güç gökyüzünde, o objeyi gördükten sonra mı ortaya çıktı?
Ce pouvoir est né la nuit où vous avez vu cet objet?
- Elbette biliyorsun.
- Tu as très bien compris.
Oh, elbette biliyorsun.
Mais si, vous savez.
Elbette biliyorsun.
Bien sûr que tu sais.
- Elbette biliyorsun.
- Bien sûr que non.
Elbette biliyorsun. Senin koruman altındaydı.
Bien sûr, vous vous occupiez d'elle.
Elbette biliyorsun, Alfie.
Je suis sûre que si.
Elbette biliyorsun. Senin şu anda başına gelen biraz panik.
Ce que tu vis est une petite panique.
- Elbette biliyorsun.
- Je sais.
Elbette biliyorsun.
Oui, c'est ça.
- Oh elbette biliyorsun.
- Bien sûr que si.
Elbette biliyorsun ki tüm kayıtlar senin anlayacağın kadar net. Muhtemelen öyle yani, neyse
Vu vos antécédents, je suis sûre que vous pouvez comprendre ça.
Elbette, yakalandığın zaman bunun ne mânaya geleceğini biliyorsun.
Bien sûr, vous savez ce qui vous attend quand vous serez attrapés.
Elbette ki, seninle neden evlendiğini biliyorsun, değil mi?
Vous savez pourquoi il vous épouse?
Elbette. Ne istersen yapacağımı biliyorsun.
Accordé d'avance!
- Demek bunu biliyorsun? - Elbette.
Tu savais?
Zuckie, ne yapacağını biliyorsun değil mi? Elbette Cody.
Tu sais ce que tu as à faire?
- Algy ben 35 yaşına gelene kadar beni bekleyebilir misin? - Elbette beklerim. Bekleyeceğimi biliyorsun.
Miss Cardew est-elle liée à des gares de chemin de fer londoniennes?
Elbette neden geldiğini biliyorsun.
Oh que si, vous voulez ce que je possède.
Elbette hâlâ bizimle yaşıyor, biliyorsun.
Bien sur elle vit toujours avec nous. Tu le sais.
Elbette beni biraz çatlak bulduklarını biliyorsun.
Tu sais pourtant que je suis un peu naze.
Elbette, ama biliyorsun, işi bırakmam gerek.
Bien sûr, mon amour, mais tu sais que je dois me tirer.
Elbette ki bu defa, ne kadar içsem de sarhoş olmayacağımı biliyorsun.
Tu dois savoir que je ne suis jamais ivre, quelle que soit la quantité.
En iyisi oydu biliyorsun. Elbette.
- C'était lui le meilleur, tu sais.
Elbette.Sen de biliyorsun Mac.
- C'est sur. Et tu sais ça, Mac.
Elbette, biliyorsun.
Mais si.
Elbette ki biliyorsun.
Je n'en doute pas.
- Elbette, ne sorduğunu biliyorsun.
- Vous savez sur quoi?
Elbette, biliyorsun, bu benim kendi tasarımım olan özel bir program.
Un programme spécial que j'ai conçu moi-même.
Pekala, biliyorsun, yukarı gitmem gerek ve kalsiyumumu kemiklerim paramparça olmasın diye aspirinimi, kalbim tıkanmasın diye Metamucil'imi, kolon kanseri olmayayım diye ve elbette, östrojenimi vücuduma hala 23 olduğumu inandırmak için alacağım.
Pour vous dire, je vais monter et... je vais prendre mon calcium... comme ça mes os ne se casseront pas en mille morceaux... mon aspirine, alors mon cœur ne se bouchera pas... mon Metamucil, alors j'éviterai le cancer du colon... et, naturellement, mon œstrogène... pour convaincre mon corps que j'ai encore 23 ans.
Elbette, bunu sana anlatmaya çalıştığımı biliyorsun.
Je voulais te demander justement.
Manny, 11 numarayı giydiğimi biliyorsun. Değil mi? - Elbette.
J'ai toujours eu le no 11.
Elbette, biliyorsun. Sen ve bütün insanlar, durumunu tartışması gerekiyor.
Que ce soit toi qui plaides leur cause!
Elbette biliyorsun.
Bien sûr que oui.
Birbirimizden öğrenebileceğimiz çok şey var, biliyorsun. Elbette.
- On peut beaucoup s'apporter.
Biliyorsun elbette evlenecek yaşa geldigini unutmuşum.
J'oubliais. Tu as tout vu, tu sais tout.
Elbette, tamam o zaman... Bunları benden daha iyi biliyorsun.
Si tu veux, oui... tu connais ça mieux que moi.
Elbette yapabilirim... Biliyorsun.
Oui, bien sûr.
Yeni bir ilaç deniyorlar, ama biliyorsun, elbette. Elbette. Bay Dark?
Il est sous sédatif, il a dormi presque toute la journée.
Elbette, ama ne kadar tembel olduklarını... biliyorsun.
- Oui, mais tu sais qu'elles sont fainéantes. Ce n'est pas possible.
Elbette, yerini biliyorsun, kendin al.
Tu sais où ils sont. Sers-toi.
Elbette, biliyorsun... Seni askerden kaçtığın için çarmıha gerdirebilirdim.
Tu sais, bien sûr, que j'aurais pu te faire crucifier pour désertion.
biliyorsun 4418
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsun değil mi 147
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
elbette 13408
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsun değil mi 147
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
elbette 13408
elbet 35
elbette var 142
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette isterim 24
elbette var 142
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette isterim 24