English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Bir yabancı

Bir yabancı translate Portuguese

4,621 parallel translation
Evet, demek istediğim onun bir yabancı olmadığı.
Sim, o que vos digo é que ele não é um forasteiro.
Ancak bir yabancıyla sevişmek, uzun bacaklı, garip sesli ve ilginç tavırlı kızlarla bile olsa insanı aşka yabancılaştıran bir bahaneden başka bir şey değildi.
Mas sexo com estranhas, mesmo aquelas com pernas magras, vocalizações estranhas e com uma atitude indeferente, é uma alienada desculpa para o amor.
Yakışıklı bir yabancı, alımlı ve boylu poslu.
# É alto e belo como eu vi #
Bir yabancıydı.
Ele era um estranho.
Benim gözümde o çok da yakışıklı olmayan bir yabancıydı.
Ao meu lado estava um estranho, não muito bonito.
Her hangi bir yabancı D.N.A. bulmadım henüz, Alyssa'nın el tırnağını altında biraz selüloz izi var.
Não encontrei nenhum ADN externo ainda, mas há vestígios de celulose debaixo da unha da Alyssa.
Aynada kendimi gördüm bir an için ve içime, derinliklerime kendimin ötesine baktım, sanki bir yabancıymışım gibi.
Vi a minha imagem no espelho e vi para lá de mim. Para além de mim, como se fosse um estranho.
Aile mefhumunda bir yabancılık var bol gelen bir kıyafet gibi.
Há algo de muito estranho sobre a família, como se fosse algo infeccioso e que nos consumisse.
İnternette bir yabancıyla görüşüp buluşma ayarlamak...
Contratar uma estranha online e marcar um encontro...
Nüfusun geri kalanının aksine, ben yatağa bir yabancıyla girmek istemiyordum.
Ao contrário das outras pessoas, não quero dormir com estranhos.
Şimdi sikini bir yabancıya yalat.
Vai lá receber uma mamada de um desconhecido.
♪ Bir yabancıya aşık olmasını sağlayacağız, bir oyuncuya ♪
Ele vai perder a cabeça por uma estranha, uma jogadora
Bir yabancıyı sevindirmek için geldiğine göre epey borçlusun.
Não deve ser pouco para vir alegrar uma estranha.
Bisiklete binmeyi öğrettiğiniz küçük kızın uyuşturucu yüzünden tamamen bir yabancıya döndüğünü hayal edin.
Imagine que a menina que ensinou a andar de bicicleta permite que as drogas a transformem numa estranha.
Tamam, aileniz sizin bir yabancıyla evlenmenizi istemedi ama siz hamileydiniz.
A sua família não a queria casada com um estrangeiro, mas está grávida.
Demek istediğim, bilmediğimiz bir yerin ortasında yanımıza bir yabancı mı alacaktık?
Quer dizer, vamos dar boleia a uma pessoa estranha no meio de nenhures?
Sadece bir yabancı olduğundan değil, Lara da bizimleyid.
Além de ela ser uma estranha, nós tínhamos a Lara connosco.
Gizemli bir yabancı odaları dolaşarak insanları veba gibi öldürüyor.
É um estranho misterioso. Move-se de sala para sala, matando gente como uma praga.
Ama bu kez... bir yabancıyı dövdü!
Mas desta vez... ela bateou num gweilo ( estrangeiro )!
Japonya'dan rastgele bir yabancıyla sohbet ederken..... aynı anda New York'taki kuzenimle de görüşebiliyorum.
Eu posso conversar com alguém do Japão ou conversar com o meu primo de Nova York.
Evimi polisler arıyor ve sen bir yabancıyla bana para mı gönderiyorsun?
Tenho polícias a revistarem a casa e tu envias um desconhecido com dinheiro sujo?
Gazetede, dergideki bir yabancı gibi... oldular.
Transformam-se em personagens dos jornais, das revistas...
Hiç tanımadığın bir yabancı için kendi hayatını riske atacağına dair ant içmenin kolay bir iş olduğunu mu sanıyorsun?
Achas que é fácil prestar juramento de morte por um completo desconhecido?
Hiç bir yabancı Mandalore'u yönetmeyecek asla.
Nenhum forasteiro jamais governará Mandalore!
- Belle'in bunu görmesini istemezsin. - Onun için bir yabancıyım!
- Não queres que ela veja isso.
Bir yabancı.
Um estrangeiro.
... sonra sana bir yabancı DNA testi yapacağız...
Depois, fazemos-te uma análise para ver se há ADN estranho.
Konu önemliyse bir grup yabancının ne düşündüğü kimin umurunda?
Se for importante, quem quer saber o que acham um monte de estranhos?
Ömür boyu çalışıp En İyi Orijinal Yabancı Film Tanıtımı için bir Altın Tanıtım Ödülü kazanıyorsun.
Trabalhamos a vida toda para ganharmos um Golden Trailer para o melhor Trailer Original Estrangeiro.
Başka bir elemanın odasında yabancı biriyle seks!
Sexo com um estranho no quarto de outro tipo.
Başkan bizi, yabancı petrole olan bağımlılıktan kurtarabiliyor ama hala bir küpe bile seçmeme yardımcı olamıyor.
O Presidente livra-nos da nossa dependência de petróleo estrangeiro, contudo, não consegue ajudar a esposa a escolher uns brincos.
- Hemen yabancı bir gazeteci bul.
Acha um jornalista estrangeiro.
Bir arada kalmak zorunda olduğumuzu ve yabancı görürsek bildirmemizi söylediler.
Disseram que devíamos andar sempre juntos, e para falar com alguém se virmos um estranho.
Büyük bir kalabalık yabancı arasına katılmaya hazır olmadığımı düşünüyorum.
Não, acho que não estou preparada para uma multidão de desconhecidos.
Mark, yabancı bir devlet başkanı olsam ve ABD, başıboş bir nükleer güç haline gelse hangi aşamada harekete geçip müdahale ederdim?
Oiça, Mark, se eu fosse um chefe de Estado estrangeiro e os Estados Unidos se tivessem tornado uma potência nuclear renegada, em que momento devia eu agir e intervir?
Altın madenin giden yabancılara katılan yalnız bir bayan!
Uma mulher solteira juntando-se a um grupo de estranhos de prospeção de ouro.
Yoldaş Başkan Kim Jong-il öldükten sonra Pyongyang'a giren yabancı kaynaklar bir hayli azaldı.
Depois da morte do Camarada Chairman Kim Jong-il, o dinheiro estrangeiro que chegava a Piongiang diminuiu muito.
Senin yaşındayken bir dolu yabancının bulunduğu bir odada tacizlerini her yönüyle anlatmak zorunda kalmıştım.
Quando tinha a tua idade, tive de ficar numa sala de audiências com um bando de estranhos e contar-lhes de que maneiras é que ele abusou de mim.
Çocukların diğer çocukları öldürmesi Will için yabancı bir kavram değil.
Crianças que matam outras crianças não é... um conceito muito inovador para o Will.
Evde yabancı birinin olması gerçekten iyi bir fikir mi?
Acha que é bom ter um estranho em casa?
Eğer bir kadın evinde yabancı birini görürse elbette kızabilir.
A única pessoa que deveria ter vindo, não veio.
Ama benim gözümde asıl büyük günah yabancısı olduğun bir insan ve bir yer hakkında kibirli varsayımlarda bulunmaktır.
Mas a arrogância com que faz suposições sobre as pessoas e um lugar onde é um estranho parece-me um grave pecado, sem dúvida.
Üç yabancı polisin Paris'teki bir suç mahallinde ne işi var acaba?
- A investigar? Que raio estão três agentes estrangeiros a fazer numa cena do crime em Paris?
Karın duvarından aldığım yabancı maddeden herhangi bir şey çıktı mı?
Alguma novidade sobre a matéria estranha que retirei do retroperitoneu?
Namiko bir yabancıyla evliydi.
A Namiko casou com um estrangeiro.
Ben kendimi yabancılarla dolu bir odaya kabul edilmiş olarak görmüyorum. Ben komşumla yattım onun votkasına ulaşmak için.
Simplesmente, não me consigo ver a admitir a uma sala cheia de estranhos, que dormi com o meu vizinho... para lhe beber o "vodka".
Yabancı dokunuş birlikte çalışırken bulduğumuz bir oyun.
É um jogo que inventámos quando trabalhávamos juntas.
İçimde bir uzaylı büyüyor ve yabancı bir adamı, elini vajinama koyması için bekliyorum. O elin kocamanınkinin olmasını tercih ederdim tabii.
Bem, tenho o parvo de um estranho a crescer dentro de mim e estou à espera que um homem desconhecido meta a sua mão na minha vagina, o que tenho a certeza absoluta, preferia que fosse o meu marido.
Yabancı bir ülkeden gelme, yasadışı, polis öldürmek için gelmiş...
Balas que mataram polícias e que vêm de um país estrangeiro...
Elinde yazılı bir karton olan yabancı birini gönderiyorsun.
Mandas um estranho com um cartaz.
- Konuşmak ister misin? - Bir yabancıyla mı?
- Com uma completa estranha?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]