Bir şeyi yok translate Portuguese
1,934 parallel translation
Loredana dedi ki, "Bir şeyi yok, mızıldanıyor yine."
Ela é forte!
Bir şeyi yok, gayet iyi durumda.
Ela está bem, está óptima, garanto.
- Bir şeyi yok.
- Sim.
Hayır, bir şeyi yok ama bütün saha takımını karantina altına alacağım.
Não, ele está bem, mas eu vou colocar toda a equipa de exploração em quarentena.
Bir şeyi yok.
Ela está óptima.
Bir şeyi yok, rahibe.
Ela está bem, irmã.
Pek gülünecek bir şeyi yok.
Não há muito para sorrir. Tenham um óptimo dia!
Tanrım, sabah erkenden dersi olduğunu söylemişti. Bir şeyi yok.
- Disse que tinha aula cedo.
Tamamdır, bir şeyi yok.
Ele está bem.
Özel bir şeyi yok.
Nada de especial.
İyi, bir şeyi yok. Bir kaç dikiş attık.
- Está óptimo, levou uns pontos.
Onun bir şeyi yok.
Ele não tem nada.
Evet, bir şeyi yok.
- Sim, ela está bem.
Beni dinleyin annenizi gayet iyi tanıyorum. Onun bir şeyi yok.
Ouçam, conheço a vossa mãe muito bem.
Hayır, bir şeyi yok.
Não, ele está bom.
- Bir şeyi yok. Ne kadar yaşlandığımızın farkında mısın?
- Sabes como isso nos envelhece?
Ne yani Hava kuvvetlerinin hem kendini hem de öğretmenin işini kurtaracak bir şeyi yok mu?
E se existisse uma forma de a Força Aérea se precaver, e também salvar o emprego de um professor?
Yine de... mazeretli sayılabilecek bir şeyi yok.
Porém, ainda não tem álibi.
Elimin bir şeyi yok.
A minha mão está bem.
Bir şeyi yok.
Está tudo bem.
Çocukların bir şeyi yok.
As crianças estão bem.
Bir şeyi yok.
Ele está bem.
Bir şeyi yok ama bıçağı bulamamışlar.
Nem um arranhão mas ainda não encontraram a faca.
Hayır, hayır.Bir şeyi yok.
Não, não. Está tudo bem.
Pek bir şeyi yok.
Ele não tem muitas.
Bir şeyi yok.
Deveria saber mais... Está tudo bem.
Don'un kaybedecek bir şeyi yok,... sense her şeye sahipsin.
O Don nada tem a perder, e tu tens tudo.
Yarın çocuğumun bir şeyi yok.
Eu amanhã não tenho nada para fazer com o meu filho.
Bir şeyi yok, değil mi?
Não está magoado, pois não?
- İyi, iyi! Bir şeyi yok!
Ela está bem.
Evet, bir şeyi yok. Herkes iyi.
Sim, estamos todos bem.
Diyelim ki ; birimizin saklayacak hiç bir şeyi yok.
Digamos, que um de nós não tem nada a esconder.
Bir şeyi yok o iyi.
Ela está bem? Ela está boa.
- Charlotte'un yapacak bir şeyi yok.
- Talvez sim, talvez não.
Bir şeyi yok, durumu iyi.
Ela está bem. Está boa.
Bir kaç rahibin öldürülmesi, hiç bir şeyi değiştirmez. Ama senin tüm bunlarla ilgili hiç bir fikrin yok.
Matar uns rufias e um padre não vai resolver nada, não sabe com quem se mete.
O kadar güçlü bir şeyi tüm gerçekleri öğrenmeden yok edemezsin.
Não se destrói uma coisa tão poderosa... sem conhecer todos os factos.
İçerideki şeyi öldürmek için yapabileceğin bir şey yok.
Não se pode fazer mais nada a não ser matar aquela coisa.
Hep yanlış şeyi söylüyorum ve insanların gözlerinde kendimi sinir bozucu... -... bir sinek gibi görüyorum. - Yok yahu...
Estou sempre a dizer a coisa errada e então vejo aquele olhar nas pessoas como se fosse uma mosca irritante.
Mağlubiyetin kaçınılmaz olduğunu anladıklarında Forerunners her şeyi yok etmek üzere bir karar verdi.
Ao perceber que a derrota era inevitável, os Forerunners tomaram a decisão de destruir tudo.
Madem ki her şeyi biliyoruz her şeyi tedavi etmemek için bir neden yok.
Já que sabemos tudo, também a podemos tratar para tudo.
Bütün o yıllar boyunca istediğim bir şeyi neden yok edeyim ki?
Por que destruir a única coisa que eu queria todos estes anos?
Gün gibi ortada olan bir şeyi söylemiş gibi olmayayım ama vampirlerin gerçek olmadığını biliyorsun değil mi? Vampir diye bir şey yok.
Não queria dizer o óbvio, mas sabe que os vampiros não existem, certo?
- Artık rakamlarla bir ilgisi yok. - Şirketin benden yapmamı istediği her şeyi yaptım.
- Tenho feito tudo o que a Companhia me pede para fazer.
Her şeyi kontrol etme gibi bir amacım yok sadece kârın tadına bakmak istiyorum.
Não estou a falar de controlo de interesses, apenas um cheirinho dos lucros.
Bu boyutta bir güç, insanoğlunun inşa ettiği her şeyi yok edebilir.
Forças dessa magnitude podem destruir qualquer coisa que o homem possa construir.
Verecek bir cevabın yok İstemediğin hiç bir şeyi yapmak zorunda değilsin.
Não tens de responder ao que não quiseres.
Onların ölümü, dünyadaki nefes alan her şeyi yok edecek sonsuz bir tükenme işlemine yol açacaktır.
A sua extinção traria gradualmente a extinção, levando mesmo à morte de tudo aquilo que vive e respira.
Krypton'da gezegeni bir şeyi kanıtlamak için yok etti.
Em Krypton, ele destruiu um planeta para afirmar alguma coisa.
Bence bir sürü şeyi mahvediyorsun ama evrenin bununla bir ilgisi yok.
Acho que estás a dar cabo de muitas coisas, mas o Universo não tem nada a ver com isso.
Bir meleğin yapmayacağı şeyi Leprechaun'nın yapmasına imkan yok.
Não é possível que um duende consiga fazer o que os anjos não conseguem.
bir şeyim yok 220
bir şeyi unuttun 16
bir şeyin yok 95
bir şeyin var mı 19
bir şeyin yok ya 29
bir şeyi bilmeni istiyorum 21
bir şeyi unutuyorsun 20
bir şeyi unutmuyor musun 16
bir şeyi açıklığa kavuşturalım 45
yoko 23
bir şeyi unuttun 16
bir şeyin yok 95
bir şeyin var mı 19
bir şeyin yok ya 29
bir şeyi bilmeni istiyorum 21
bir şeyi unutuyorsun 20
bir şeyi unutmuyor musun 16
bir şeyi açıklığa kavuşturalım 45
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok muydu 30
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok muydu 30