English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ B ] / Bir bakın

Bir bakın Çeviri İspanyolca

20,598 parallel translation
Şuna bir bakın.
¡ Dios, miren eso!
Bay Irving,... şu sayfadaki kelimelere bir bakın.
Señor Irving, mire las palabras en la página.
Bolt'un büyük, uzun adımlarla gidişine bir bakın.
Miren a Bolt dar esas grandes y largas zancadas.
Şimdi şu odaya bir bakın.
Ahora, eche un vistazo a esta sala.
- Tanrım, şu hâlinize bir bakın!
CUSA 2-CUSA 1 Dios mío, ¡ mire eso!
Bayan Groves, şuna bir bakın.
Srta. Groves, mire esto.
Şu fıstığa bir bakın.
Miren a esta chica, coño.
Şuna bir bakın!
¡ Miren esto!
Arka tarafta bir çıkış falan var mı, bir bakın.
A ver si hay una volver manera de salir de aquí.
Bak, Ben sadece... sadece buranın iyi bir yer olduğunu söylüyorum iyi insanların olduğunu.
Míra, yo solo... solo quiero que sepas que este es un buen lugar con buena gente.
Söylediklerine bakılırsa adamın izini ararken onun hakkında bir şeyler öğrenmişsin.
Parece que aprendiste algo de él mientras estabas rastreándolo.
Bak, tümüyle zihinsel çöküntüye dayanan bir savunmanın çok sık başarıya ulaşmadığını anlıyorum.
Mira, entiendo que una defensa basada en un completo colapso mental no sucede muy a menudo.
Bu, iddia makamının kanıtları tartışmasız ve iddia makamının beyanları, bir bakıma, savunmanın da beyanları olduğundan sıra dışı bir dava.
Este es un caso extraordinario... en el que la evidencia para la acusación es indiscutible y el caso de la Fiscalía es, de una manera, también el caso de la defensa.
Görünüşe bakılırsa buradaki arkadaşın herkesin ona inandığından çok daha yetenekli bir genç adam.
Resulta que este colega tuyo es un joven con mucho más talento de lo que nadie parecía creer.
Bak bu karının çok acıklı bir hayatı var bu yüzden de bu işi yapmaya acıyorum.
Mira, esta zorra lleva una vida deprimente y está haciendo que me deprima por tener que hacer esto.
Şuna bir bakın.
Mire esto.
Bir de bizim açımızdan bakın.
Míralo desde nuestro punto de vista.
Gözlerinin içine bakıp şunu dediğimi hatırlıyorum "Sana olimpiyatlardaki üçüncü dünya rekorunu ve bir altın daha vereceğim, hiç merak etme."
Y recuerdo que lo miré directamente a los ojos y le dije : "Te daré un tercer récord mundial en estas Olimpiadas y otra medalla de oro, no te preocupes".
Beraber büyüdüğüm çocuğa bakın dünyayı etkileyen o çocuğa, bu çok özel bir şey.
Ver a ese niño con el que crecí, a ese chico que influye en el mundo como lo ha hecho, es especial.
Hey, dostum, bak... senin... gerçek bir hayatın olabilir.
Hey, hombre, mira... tu... tu de verdad debes buscar una nueva vida.
'Emily'yle birlikte Allison'a bakıcılık yapıyoruz''ama bir şeye ihtiyacınız olursa...'
Estoy cuidando a Alison con Emily pero si necesitas algo...
Bakın, buraya bir amaç uğruna geldiyseniz, ve ne yapmaya geldiyseniz onu yapacaksanız, o zaman kaderinizi kabullenip desteğinizi gösterin, ve o mantarları Mario gibi silip süpürün.
Miren, si vinieron aquí con un juego del mismo costal, muy bien y están aquí para lo que vinieron hacer, aprovechen su destino y muestren apoyo y traguen ese hongo como Mario Brother.
Bakın, bu davayı ne Yargıç Bazile'nin ne de Virginia Eyaleti'ndeki başka bir mahkemenin çözebileceğini sanmıyorum.
Miren, no creo que este caso lo resuelva el juez Bazile, ni ningún otro juez del estado de Virginia.
Bak, bir şey yapmak isteseydin ne yapardın?
Mira, si pudieras estudiar cualquier cosa, ¿ qué estudiarías?
Bak bu firmanın stabilitesi hiçbir zaman hakkında konuşulacak bir konu olmadı.
Mira, la estabilidad de esta empresa nunca ha estado en duda.
Bakın, tavrınızı seviyorum ama size bir şey soracağım.
Me gusta su entusiasmo. Pero quiero preguntarles algo.
Bak, Melea'nın yanında dans eden bir sürü çocuk var.
Melea tiene a muchos chicos bailando con ella.
Bir gün işime yarayacağını biliyordum. Bak işte buradayız.
Pensé que la necesitaría algún día... y aquí estamos.
Bakın millet, davetsiz bir misafirimiz var.
Atención a todos. Tenemos a una intrusa.
Yani, bizim sayemizde buradasın sanıyorsun ve bir bakıma öylesin.
Crees que estás aquí por nosotros y en cierto modo, así es.
Bakın, ben bir dulum.
Vea usted, yo soy una mujer viuda...
Justin Bak, Bir baba, kimsenin küçük kızı için yeterli olmadığını düşünür.
Look, Justin, no hombre piensa cualquier chico Es lo suficientemente bueno para su niña,
Hayır. Bakın, bir yanlış anlaşılma var.
No, mire, es un malentendido.
Bakın tekrar söylüyorum çok dikkatli bir şekilde taşıyın.
No puedo enfatizar esto lo suficiente... Manejar con sumo cuidado.
Bak dostum. Bir seçim şansın var.
Mira, tienes una elección.
Bakın, size sözünü tutacağız garantiniz yok Bir dakika önce, dışarıda, sen hareket ettiklerini soğuk kanlı psikopat olarak
Mira, no tenemos garantía de que vas a mantener tu palabra hace un minuto, afuera, estabas actuando como un psicópata de corazón frío
Güzel bir bakış açısıymış, çünkü ben çoğu zaman insanların hedef gruplar ile ilgili konuşmalarında...
Ese es un buen punto de vista, porque muchas veces siento que la gente cree que los grupos de enfoque...
- Bak, kankanın hiçbir sıkıntısı yok burada. - Jace, eğer başına bir şey gelirse...
El mejor amigo está sano y salvo aquí.
Bak, 4 bin yıl çok uzun bir süre, ilişkimize kesin gözüyle bakıyor bana aşık olmanı bekliyor olabilirim çünkü 206 defa yaptın bunu ama sen haklısın.
Mira, cuatro mil años es mucho tiempo, y quizás he dado por hecho que estaríamos juntos, esperando que tú te enamoraras de mí porque eso es lo que has hecho las pasadas 206 vidas, pero tienes razón.
Yüksekten gelen topu nasıl ısırdığına bir bakın.
Miren cómo se devora la bola rápida.
Boğulmakta olan baş belası bir hayvana etraftaki bir sürü korkağın bakışları arasında zeki bir ikinci sınıf öğrencisi tarafından acil ilk yardım uygulandı.
Springfield, donde una inteligente estudiante de segundo realizó una reanimación cardiopulmonar a un molesto animal que se ahogaba mientras que docenas de mirones se quedaron parados.
Her anımızın gidişatı bu kadar rizikoluyken senin veya herhangi birinin böyle bir karar verebilecek sağlamlıkta taşak taşımasına hayretler içinde bakıyorum.
Pues dada la precaria situación que tenemos casi a diario, me cuesta muchísimo creer que ustedes o cualquier otra persona tengan los cojones de tomar semejante decisión.
Sıkıyorsa bir şey yapın da bakın bakalım neler oluyor.
Vamos a ver que pasa.
Bak o işbirliği yapmıyor diye senin Pepsumla bağlantını bulamayacak değiller. Senin bir açığını bulmalarına engel değil.
Mira... solo porque no esté cooperando no significa que no puedan vincularte con Pepsum, no significa que no pueda atraparte por algo más.
Kızımın gözlerine bakıyorum ve onun iyi bir insana baktığını biliyorum.
Como mirar a mi hija a los ojos, sabiendo que ella está mirando a una buena persona.
Saatlerini, yıllarını bir yerlere gelmek için harcıyorsun geldiğinde de bir bakıyorsun her şey olmasını istediğin gibi değil.
Sí, inviertes horas, años, para llegar a cierto punto, y cuando llegas ahí... y... No todo es lo que querías que sea.
Yani eğer beyaz insanların medeniyeti yarattığından bir şüphen varsa, oraya git bir bak yeter.
Así que si alguna vez tienes dudas de que los hombres blancos crearon la civilización, sólo ve a ver.
Eğer beyaz insanların medeniyeti yarattığından bir şüphen varsa, oraya git bir bak yeter.
Si alguna vez tienes dudas de que los hombres blancos crearon la civilización, sólo ve a ver.
Ve herkes buraya sadece bir dakikalığına buraya bakın.
Miren hacia acá.
Simmons, Serranos yakınındaki yola git ve dikkatini çeken bir şey var mı bak.
Simmons, ve a la carretera cercana a Serranos a ver si algo te llama la atención.
Bakın bayım, 8-9 yıl beklemişsiniz bir kaç hafta daha bekleyebilirsiniz.
Mire, señor... cuando ha esperado 8-9 años... unas semanas más no son nada.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]