English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / A minute

A minute translate Turkish

57,707 parallel translation
Okay, hold on, wait a minute, I had...
Tamam, bekle, bekle bir dakika, Bana...
Not now, W. Just need a minute.
Şimdi olmaz W. Biraz yalnız kalmalıyım.
Does it sound like I have a minute?
Vaktim varmış gibi mi görünüyor?
Well, when you do have a minute...
Vaktin olduğu zaman- -
Well, no, wait a minute. It is high school. - Mm.
Yok yahu, lisedeyiz tabii.
Oh, wait a minute. I'm such an idiot.
Bir saniye, tam bir salağım.
Wait a minute.
Bir saniye...
I'm sure it'll be a minute before I hear back.
Eminim geri duymak bir dakika sürecektir.
Excuse me for a minute.
Bana bir dakika izin ver.
Oh, wait a minute!
Bekleyin!
Hey, um, can I talk to you for a minute?
Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
Wait a minute...
- Bir dakika bekle...
May I go in for a minute?
Bir dakika içeri gelebilir miyim?
Christy, can I talk to your mom alone for a minute, please?
Christy, annenle bir dakikalığına yalnız konuşabilir miyim, lütfen?
Wait a minute.
- Bekle biraz.
In a minute, Nana!
Bir dakika nine!
What can I do for you? - Um, do you have a minute?
Nasıl yardımcı olabilirim?
Wait a minute.
Bir dakika.
Wait a minute.
Bir saniye.
You were buckled in a minute ago.
Senin kemerin bir dakika önce bağlıydı.
In a minute. Ooh, I'm just digesting.
Bir dakika, sindirmeye çalışıyorum.
Wait a minute. You want me to mail something?
Bunu kargolamamı mı istiyorsun?
Wait. Wait a minute.
Durun, bekleyin bir dakika!
- Wait a minute.
- Bir dakika.
Can I look by myself for a minute?
Tek başıma bakabilir miyim?
Wait a minute.
Bekle.
Wait a minute, I'll pull it out for you.
Bir dakika bekle. Kılıcı çıkaracağım!
It only works on the simple minded, last about a minute.
Sadece saflara işliyor, bir dakika falan sürer.
Wait a minute. These women are...
Bir dakika.
- Just give it a minute to rest.
Biraz dinlenelim de.
- Okay, okay! Wait a minute!
Tamam, bekleyin.
Wait a minute!
Bekleyin.
Wait a minute!
Hayır.
Just give me a minute.
Bana bir dakika izin ver.
I could just see you staring at somebody for a minute.
Bir dakikadır birini izlediğini gördüm.
Just for a minute, okay?
Sadece, bir dakikalığına tamam mı?
- They'll be here in a minute.
- Bir dakika içinde burada olurlar.
Wait a minute.
Bekle bir dakika.
Wait a minute.
- Dur biraz.
Could you watch her for a minute?
Onu bir dakika izleyebilir misin?
Tell them I'll be there in a minute.
Birazdan geleceğimi söylersin.
Commodus. If your people are starving, if their very lives are in danger, the lives of their families, and then one man swoops in to save them at the last minute with his own personal grain supply, well, that man would be called a hero.
Commodus halkınız açlık çekiyorsa ve hayatları ve ailelerinin hayatları tehlikedeyse ve sonra bir adam kendi şahsi tahıl stokuyla son anda ortaya çıkıyorsa o adama herkes kahraman der.
Come out within a minute.
Bir dakika içinde orayı terk edin.
This is gonna be so great! Maybe give them about a five-minute lag time before you hit the road. Sure it will.
Harika olacak!
Hold on a minute.
Bir saniye.
Would you excuse us a minute?
Bir dakika izin verir misiniz?
Oh, he's just throwing together a last-minute costume and theme.
Bir son dakika kostümü ve teması uydurmaya çalışıyor.
I'll be out in a minute.
Birazdan dışarı gelirim.
Like a real, true minute which is a long time to stare.
Tam bir dakika. Ki birine bakmak için bayağı uzun bir zaman.
Nobody deserves a full minute of your attention unless they're giving it back to you.
Kimse, aynı ilgiyi göstermedikçe bir dakika boyunca bakılmayı hak etmez.
Also, in order for you to know that I'd been staring at someone for a real, true minute, you had to be staring at me for a real, true minute.
Birine tam bir dakika boyunca baktığımı bilmen için senin de bana bir dakika boyunca bakmış olman gerek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]