And lost translate Turkish
14,770 parallel translation
Sitting in traffic all the time, being lonely and lost.
Sürekli trafikte kalmak, yalnızlık ve kaybolmuşluk.
♪ Slipped in the mud and lost my way ♪
# Çamura battım ve yolumu kaybettim #
'Tis better to have loved and lost, Than never to have loved at all. "
"Çünkü hiç sevip sevilmemektense sevip sevilip de kaybetmeyi yeğlerim."
I must have stumbled and lost the shovel.
Sanırım paniklemiştim. Sonra tökezleyip küreği kaybetmiş olmalıyım.
I think you used to gamble regularly at the Green Dragon casino and lost an enormous amount of money.
Bence, Yeşil Ejder kumarhanesinde düzenli olarak kumar oynuyorsun ve büyük bir miktarda para kaybettin.
I have loved and lost more than you shall ever know.
Tahmin bile edemeyeceğinden fazla şey kaybettim ve sevdim.
It's like I feel like I lost her somehow, and I don't know why.
Onu kaybetmişim gibi hissediyorum, sebebini bilmiyorum.
AUGUST : He's lost, tired, and hungry.
Kaybolmuş, yorgun ve aç.
So you had a formula that actually works on cancer and you lost it.
Demek kanserin çaresinin formülünü buldun, sonra da kaybettin.
I'm not a doctor, but my dad lost his leg, and I know that much.
Bu kadarını biliyorum yani.
I lost everything and it made me stronger.
Her şeyimi kaybettim ve bu beni daha güçlü kıldı.
And I forget that history won't give a shit if Chuck Rhoades or Bryan Connerty won or lost some dipshit case,
Ve bazen tarihin sikinde olmayacağını unutuyorum.. .. C huck Rhoades ya da Bryan Connerty.. .. dandik bir davayı kazandı ya da kaybetti.
And all of your parents and all those families lost in an attempt to wipe our nation from the face of the Earth.
Hepimizin ebeveynleri milletimizi yok etme girişiminde hayatını kaybetti.
They got this fucked up religion where they think the Bible was written for white men and aryans are the lost tribes of Israel.
İncil'in beyaz insanlar için yazıldığını ve Aryanların da İsrail'in kayıp kabileleri olduğunu düşündüğü sikik bir dine inanıyorlar.
And if my immortal soul is lost to me, something yet remains.
Ölümsüz ruhumu kaybetmiş olsam da hâlâ geriye kalan bir şeyler var.
And then she was lost.
İşte orada kayboldu o.
When I heard about the you and Myca thing, I lost it.
Sen ve Myca şeyini duyduğumda kafayı yedim.
And we are officially lost.
Ve resmi olarak kaybolduk.
- Yeah, uh... he and my mom were at the cabin and apparently when they were driving back to the city, they lost control of the car and flew off the highway.
Evet, aa... O ve annem arabadaydılar ve... şehir dışına çıkarken kontrollerini kaybedip... yolun dışına fırladılar.
You lost your father at an unfairly young age, and that is a hurricane of hurt and confusion, and I respect that, but you make no mistake,
Haksız bir şekilde, genç yaşta babanı kaybettin. Ve bu durum karmaşık ve acı bir fırtına ve buna saygı duyuyorum, sen hata yapmadığın için.
Ehh. You gambled and you lost.
Kumar oynadın ve kaybettin.
Perhaps you'll visit the West and walk the roads of our lost friend, Mr. Chandler.
Belki de batıya gidip kayıp arkadaşımız Bay Chandler'ın memleketini arşınlarsın.
When I thought... when I thought Randall's guys had shot you... I thought, "I lost Abbie, and... now I'm gonna lose another person that I love."
O an o an Randall'ın adamları seni vurdu sandım "Abbie'yi kaybettim, ve şimdi sevdiğim başka birisini daha kaybedemem" diye düşündüm.
My... My phone battery died, and we got lost.
Telefon şarjım bitti ve kaybolduk.
I lost Petrov and Malick!
Perov ve Malick'i kaybettim.
But he would've hated himself even more if he'd lost our farm... if he hadn't been able to provide and support his family.
Ama eğer çiftliğimizi kaybetmiş olsaydı kendisinden daha fazla nefret ederdi. Eğer ailesini geçindiremeyip, destekleyemeseydi.
So, I lost my true love and you, and I didn't want to replace that, so I went for a career and that is what I have.
Hem gerçek aşkımı hem de seni kaybettim ve bunların yerine bir şey koymak istemedim ben de kariyere odaklandım ve şu an sahip olduğum tek şey bu.
I know, I know, but we were looking for her brother and we got lost.
Biliyorum, biliyorum, ama kardeşini arıyorduk ve kaybolduk.
And now I'm lost.
Ve şimdi kayboldum.
At the Sports College press conference today... popular wrestler Sultan... lost his temper and slapped a journalist.
Bugün Spor Koleji'ndeki konferansta ünlü güreşçi Sultan kendine hakim olamayarak bir muhabiri tokatladı.
By the time Govind got to Rewari... your Aman who fought for his life... lost and left us.
Govind, Rewari'ye ulaştığında hayatı için mücadele eden Aman çoktan kaybetmişti.
Yours, mine... and the little one we lost.
Senin, benim saygım için. Ve kaybettiğimiz çocuğun saygısı için.
Like innocence and hope for mankind, I number it now amongst the lost things.
İnsanoğlu için masumluk ve umut gibi, tahsili de kayıp şeyler arasında sayıyorum.
She said she'd lost her purse and didn't have the bus fare.
Cüzdanını kaybettiğini ve otobüs parası olmadığını söyledi.
But there's this little part of you that's insistent that you remember all the pain, and all that you have lost.
Fakat içinde bulunan o inatçı parçan yaşadığın tüm acıları, ve kayıpları unutmaz.
What you've been through and what you've lost... Part of the grieving process, you know?
Yaşadıkların ve kaybettiklerin... yas tutma sürecinin bir parçası, biliyorsun.
They'd gone and they'd lost everything that made life worth living.
Kaybolmuşlar, yaşamayı değerli kılan her şeyi kaybetmişler.
I was a lost bird, myself, once upon a time, and there was no nest to hide me, so I built one.
Ben de bir zamanlar kayıp bir kuştum. Benim için saklanacak yuva da olmadığından yuva yaptım.
And now there will always be a place for lost doves like you in my house.
Şimdi de senin gibi kayıp güvercinler için hep yerimiz olacak.
"For this son of mine was lost and now is found."
Çünkü benim bu oğlum kaybolmuştu ve şimdi bulundu. "
And everything she lost along the way.
O yolda kaybettiği her şeyi de.
And may the lost souls be found.
Kayıp ruhlar bulunsun artık.
And we lost our tickets.
- Sonra biletlerimizi kaybettik.
A lost and silent soul.
Kayıp ve sessiz bir ruh olarak.
And when she told you her plan, you lost your head.
Kafasındaki planı size anlatınca kendinizi kaybettiniz.
When the lady showed me this... I knew why I had gone lost among them and why I had to come home.
Bayan Ray bunu bana gösterdiğinde neden onların arasında kaybolduğumu ve neden eve gelmek zorunda olduğumu anladım.
I lost you the first time when father sent you away with consumption, and then we brought you back from this prison world, and then I lost you again to your other family, and now I'm losing you to death.
Seni ilk babam karantinaya yolladığında kaybettim sonra seni hapis dünyasından geri getirdik sonra seni tekrar diğer ailene kaybettim ve şimdi de ölüme kaybediyorum.
And I spent the past five years making up for lost time getting to know her.
Geçtiğimiz beş yılı da kaybettiğim vakti telafi ederek geçirdim, onu tanıyarak.
Uh, I was wondering if you had a lost-and-found?
Acaba kayıp eşya kutunuz falan var mı?
Uh, sorry, I'm late, I was working on the ceremony and I must have lost track of time.
Pardon, geç kaldım, tören üzerine çalışıyordum ve saati unutmuş olmalıyım.
Oh, my God. You don't remember. You lost him when you were, like, 4 years old, and you had that exact- - you had that exact look on your face.
4 yaşındayken falan kaybetmiştin ve yüzünde aynı bu ifade vardı.
lost 420
lost it 55
lost track of time 19
lost him 28
lost something 19
and later 123
and louis 16
and last but not least 51
and listen 231
and look 537
lost it 55
lost track of time 19
lost him 28
lost something 19
and later 123
and louis 16
and last but not least 51
and listen 231
and look 537
and lead us not into temptation 55
and look at you 67
and look at this 104
and look at me now 26
and let me guess 93
and look at you now 29
and lo and behold 35
and look here 23
and look what happened 61
and leave me alone 23
and look at you 67
and look at this 104
and look at me now 26
and let me guess 93
and look at you now 29
and lo and behold 35
and look here 23
and look what happened 61
and leave me alone 23