English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Come with me now

Come with me now translate Turkish

937 parallel translation
- Come with me now.
- Benimle şimdi gel.
We have a lot to catch up, but I want you to come with me now
Konuşacak çok şeyimiz var fakat şimdi benimle gelmeni istiyorum.
- You will come with me now.
- Derhal benimle gelin.
Come with me now, we can find a carriage in the square.
Gel benimle, meydanda bir araba bulabiliriz.
You will come with me now.
simdi benimle oraya geleceksin.
I'd like for one of you to come with me now.
Benimle gelenlerden biri olmanı istiyorum.
Now, you're gonna die, too, unless you come with me now.
Sen de öleceksin, eğer benimle gelmezsen tabii.
You come with me now.
Şimdi benimle gelin.
Come with me now.
Şimdi gel.
Hana-ogi, I want you to come with me now.
Hana-ogi, şimdi benimle gelmeni istiyorum.
I want you to come with me now down to the American consulate.
Benimle Amerikan Konsolosluğu'na gelmeni istiyorum.
So you don't come with me now, that's all there is to it. You understand?
Şimdi benimle gelmezsen, yapacak başka bir şey yok, anladın mı?
Come with me now that it's dark.
Benimle gel, ortalık karardı.
Come with me now.
Benimle gelin.
Well, if you come with me now, sir. It'll be helpful if we can have your statement right away.
Şimdi benimle gelirseniz, bunun ifadenizi hemen almamıza yardımı olur.
He's getting a bit older now... so he doesn't come to these outside meetings with me often anymore.
Yaşı nedeniyle ofis dışında çalışmıyor.
Now come, you sit down with me for a few minutes, hmm?
Gelin bakalım. Biraz beraber oturalım, tamam mı?
Come now. Come and dine with Bess and me tomorrow.
Haydi, yarın benimle ve Bess ile akşam yemeğine gel.
I know there have been many problems between you but you must come with me to see her now
Aranızda pek çok problem var biliyorum ama şimdi gelip onu görmelisin.
Now, come along down with me and we'll have some tea.
Hadi, gidip çay içelim.
Now, come with me... and I will present you with two insignia... of true kingship.
Şimdi benimle gel... sana hükümdarlığın gerçek nişanını... sunacağım.
Now come along with me.
Şimdi benimle gelin.
Now, come with me.
Şimdi, benimle gel.
If you'll pardon me, ma'am I've watched you go in and out of town for years now and you've always had time to stop and have a word with me and I've always waited for you to come home and you remind me of the flower.
Özür dilerim sizi yıllardır şehre gidip gelirken görüyorum durup benimle konuşmaya hep zaman ayırdınız ben de hep sizin dönüşünüzü gözledim. Bana bu gülü anımsatıyorsunuz.
Now, you alone will come with me, please.
Şimdi lütfen sadece siz benimle gelin.
Scotland Yard's in charge now just you come along with me.
Şimdi görevi Scotland Yard üstleniyor, hemen benimle gel.
You'll have to come with me now.
- Hemen. Benimle gel.
Do you want to wait here until I go to Austin... or would you like to come with me right now?
Austin'e gidene kadar burada mı kalmak istersin? Yoksa benimle şimdi mi gelmek istersin?
Now tell them to go away and come and help me with the ones that are left.
Şimdi onlara gitmelerini söyle, sonrada gelip, kalanlarla uğraşabilmem için bana yardım et.
Now, come on, help me with this excelsior.
Hadi, şimdi şu talaşları çıkarmama yardım et.
Now, you would like to come home with me now, dearie, wouldn't you?
Seni evine götürmemi ister misin, canım?
Now, come with me.
Şimdi benimle gel.
Sometimes when you had fallen or hurt your hand, you used to come running to me, and I would be your mother and say, oh, with a very grownup voice,'Now, what have you been doing to yourself?
Bazen düştüğünüzde ya da elinizi incittiğinizde....... bana koşardınız. Ben de annenizmiş gibi yapıp hiddetli bir sesle, "Nedir bu halin?" derdim.
Now, to your chariots! You shall come with me to the funeral pyre.
Şimdi arabalarınıza, hepiniz!
Now, why don't you come dancing tonight with me?
Bu gece benimle dansa gelsenize?
Looking back now, I don't know what her reasons were then,... but she agreed to come out to Seattle with me.
Şimdi geriye dönüp baktığımda, o anki sebebini bilmiyorum ama benimle beraber Seattle'a gelmeyi kabul etti.
But I tell you right now, if Caterina wants to come and live here with Marty and me, it's all right with me.
Eğer Caterina gelip Marty ve benimle yaşamak isterse benim için hiç sorun olmaz.
NOW WILL YOU COME WITH ME?
Şimdi benimle gelmeyi kabul ediyor musun?
Come with me, please. Come, now.
Lütfen benimle gelin.
Now, if you will come with me, please.
Benimle gelin lütfen.
Now, if you've come here to bargain with me, Mr. Waterbury, you might as well save your breath, because I've set a price and I don't intend to budge.
Şimdi, buraya benimle pazarlık etmeğe geldiysen, Bay Waterbury, nefesini boşa harcama, çünkü ben bir fiyat koydum ve o fiyattan inme niyetim yok.
What you have to do now is come live with me.
Şimdi yapman gereken şey : Gelip benimle yaşamandır.
You dunce, now do you see why I told you to come with me?
Seni aptal, şimdi sana neden benimle gel dediğimi anladın mı?
Now, look, if you attach so much importance to this... why don't you come down to Dartmoor with me today?
Bakın, bu olayı bu kadar önemsiyorsanız bugün benimle Darthmoor'a gelin isterseniz.
Come along with me now on my rounds.
Şimdi benimle gelin.
Oh, Madeline, come away with me now.
Madeline, hemen benimle gel.
And now you've come here to take from me the one thing I love... to take this poor child away with you!
Şimdiyse siz sevdiğim tek şeyi elimden alacak... zavallı çocuğu buradan götüreceksiniz!
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
Oh, come now, you needn't be shy with me.
Hadi ama, benim yanımda utanmana gerek yok.
Now, come along with me, Herbert, because Miss Welenmelon wanted me to show you everything that you have to do, so you know your duties.
Benimle gel. Bayan Welenmelon, görevlerini göstermemi istedi.
- You come along with me, now.
- Sen gel benimle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]