English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I'll just wait

I'll just wait translate Turkish

766 parallel translation
I'll just drain the water out of the pool and wait it out instead. Let's just forget it and go.
Suyu boşalttırırım, birkaç güne de tamamen kurur.
"I'll just wait around until he is famished."
Acıkana kadar bekleyeceğim.
Just wait'til I get back home and I'll show youwho the truthful one is.
Eve dönene kadar bekle ; sana kimin haklı olduğunu göstereceğim.
I know you'll think this is a little unconventional of me... but I just couldn't wait to see you alone.
Biliyorum, bu davranışımı pek uygun bulmayacaksın ama seninle yalnız görüşmek için sabırsızlandım.
I'll just wait until my uncle returns.
Amcam dönene dek bekleyeceğim.
Now, you tell the preacher to wait... and I'll phone you just the minute I'm free, and we'll get married today.
Papaza beklemesini söyle... işim biter bitmez seni arayacağım, ve bugün evleneceğiz.
- I'll just wait for him.
- Onu beklerim. Tamam.
I'll get even someday. You just wait.
Elbet bir gün hesaplaşacağız.
Well, I'll just wait.
Beklerim.
Just wait till I put up the mare and we get something to eat and feel warmer. We'll -
Kısrağa bakayım, sonra bir şeyler yeriz ve ısınırız...
I'll just wait.
Bekleyeceğim.
Well, I'll just wait outside.
Şey, hemen dışarıda bekleyeceğim.
Just wait here and I'll be back before you can say...
Burada bekle, hemen döneceğim.
I'll prepare more myself, if you'll just wait.
Ama beklerseniz hazırlarım.
- I'll just wait, Mr. Asa.
- Ben beklerim, Bay Asa.
If you'll wait just one moment, I'll call.
Biraz beklerseniz arama yapacağım.
I guess we'll just have to wait for a miracle or something.
Sanırım mucize gibi bir şey beklemek zorundayız.
Well, I guess we'll just have to wait here until the rain stops.
O halde, galiba burada yağmurun durmasını bekleyeceğiz.
I'm sorry, you'll just have to wait.
Üzgünüm beklemeniz gerek.
If you'll wait just a minute, I'll put her on.
Bir dakika beklerseniz, onu çağıracağım.
Wait just a minute. I'll call him. George!
- Bir dakika çağırayım.
Just tell me that, and you can go see them and I'll wait for you.
Bana bunun sözünü ver, o zaman gidip onlarla görüşebilirsin, ben de seni burada beklerim.
If you'll let me take your case... I'll wait for my fee just as long as you want me to.
Davanı bana verirsen paramı istediğin zaman ödeyebilirsin.
Well, I'll just have to wait for you.
- Seni beklemek zorundayız o zaman.
I'll just wait till the whole world comes to pay their last respects.
En iyisi dünyanın geri kalanı son saygılarını sunmaya gelirken..... şuraya oturayım.
I just told you, dear, you'll just have to wait your turn.
Sana söylemiştim, tatlım, sıranı beklemen gerekecek.
You just wait till we trade in these skins... and I'll show you how fast I can shed my share.
ªu derileri degiº tokuº ettigimizde... payima düºeni nasiI da çabuk harcadigimi göreceksin.
So I'll just lie and wait.
Bu yüzden burada böylece beklemeliyim.
Well, now, I just guess we'll have to wait and see how he works out.
Pekala, şimdilik bekleyip nasıl işliyor göreceğiz.
Just... Now, wait a minute, I'm gonna see right now we'll have to get rid of this disrupting factor in our recovery program.
Şimdi, bekleyin, şimdi bu olaydan iyileştirme programındaki bu bölücü etkenden kurtulmak zorundayız.
Now, wait just a minute, I'll fetch him.
Biraz bekle, onu gidip getireyim.
I'm sorry, Mr. Sloane, but you'll just have to wait for your check.
Üzgünüm Bay Sloane çekinizi almak için beklemeniz gerekiyor.
I'll just rest here and wait.
Burada dinlenip bekleyeceğim.
I'll just wait and rest here.
Burada bekleyip dinleneceğim.
I'm afraid you'll have to wait until our next show to find out more about just who killed the Count.
Korkarım bir sonraki gösterimimize kadar bekleyecek ve Kontu kimin öldürdüğü hakkında çok daha fazla şey öğreneceksiniz.
Just wait. I'll stop'em.
- Bekle, onları durduracağım.
I'll just wait, if you don't mind.
Hayır. Sakıncası yoksa bekleyeceğim.
No, I'll just go below and wait for the captain.
Aşağıda kaptanı bekleyeceğim. Teşekkür ederim.
- I'll just wait out here.
- Ben burada bekleyeceğim.
I won't be, but if I am, you'll just have to wait, won't you?
Kalmam ama kalsam bile beklemek zorundasın, değil mi?
Now, you wait just one minute and I'll have some sugarcane for you.
Şimdi, sadece bir dakika bekle... sana şekerkamışı bulacağım.
- Just you wait! You'll see I'm right.
- Bekle, haklı olduğumu göreceksin.
- Oh. I'll just have the photographers wait.
Fotoğrafçıları bekletirim.
Well, what I can do and what I'd like to do are two different things, so I guess we'll just have to wait.
Yapmak istediklerim ve yapabileceklerim... farklı şeyler, o yüzden en iyisi bekleyelim.
Just wait. I'll get you.
Bekle, seni yakalayacağım.
I'll get him, just wait.
Bakalım neymiş.
I've just one more thing to attend to, then I'll stop this gallivanting, and go to bed and wait.
İlgilenmem gereken bir konu kaldı, sonra bu serüveni bitireceğim... -... yatıp bekleyeceğim.
Well, I don't know, I'll just have to wait till I grow up.
Doğrusu bilmiyorum, Bunun için büyüyene kadar beklemeliyim.
Now, I'll just wait for her last breath.
Şimdi oturup son nefesini vermesini bekleyebilirim.
I'll check, just to be sure. Wait here.
- Kontrol edeceğim, emin olmak için. burada bekleyin.
I have time, so I'll just wait here.
Sadece onu görmek istiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]