English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Let him in

Let him in translate Turkish

4,083 parallel translation
- Do not let him in here. - Why not?
- İçeri girmesine izin verme.
So Ma'am, to keep his child happy, the doctor let him in.
Yani, hanımefendi, çocuk mutlu olsun diye içeriye alındı.
You let him in.
Ona izin verdin.
Believe me, he will turn on you if you let him in.
İnan bana, ona izin verirsen seni de satacak.
Don't let him in your house.
Evine bile sokma.
- You let him in?
- İçeri mi aldın?
'Kay. Fine. Let him in.
'İyi.Onu içeri al.
Wait. She didn't let you in because of him?
Onun yüzünden mi seni almadı?
Don't let him stand in the way of your dreams.
Onun hayallerinle arana girmesine izin verme.
Tejal, let's get him in reverse Trendelenburg, see if we can drop the flow up here.
Burada kan akışını kesebilirsek Tejal, sen ters Trendekenburg için izinleri al.
Let go of him. We know what you did in Munich. We know what you did at the lab.
Münih'te ve laboratuvarda ne yaptığını biliyoruz, ahbap.
They'll let him go in a few hours.
Birkaç saat içinde salacaklar onu.
So, let's just... Try not to run into him too many times at 4 : 00 in the morning, make him wonder what travel agents are doing up in the middle of the night.
Bu yüzden, sabahın dördünde önüne pek fazla çıkmayalım da iki seyahat acentesi sahibinin gecenin bir yarısı ne yaptığını merak etmesin.
But they got their hooks in him, and they weren't gonna let him go.
Onlar da kardeşime kancayı taktılar ve onlardan ayrılmasına izin vermiyorlardı.
You know what? Till the Regents get here... Let's put him in the Suspension Chamber.
Bak ne diyeceğim, vekiller gelene kadar onu, süspansiyon odasına koyalım.
Hey, I have an idea- - let's lock him in.
Benim de bir fikrim var. Onu içeri kilitleyelim.
Paige doggedly pursues the Renegade, unaware she's let him go once before.
Paige inatla Hain'in peşini bırakmıyor daha önce onu bir kez serbest bıraktığından haberi yok.
I can't let him get in the way of this one.
Bu sefer de bana engel olmasına izin veremem.
Now, that's smart, let him think there's a girl in here.
Gayet zekice. Odaya kız attığını düşündü.
In that sentence, they'll let a woman know how much he loved her, how bad she hurt him and where he is mentally, and he can walk off.
O cümlesiyle kadına onu ne kadar sevdiğini, ne kadar kırıldığını söyler ve zihinsel olarak, çekip gidecek kadar güçlüdür.
Let's keep him in civvies.
Üniforma giymesin.
Let's get him in the house.
Hadi eve götürelim.
Well, let's get him in and let's do a formal ID.
Adamı buraya getirip kimlik tespiti yapalım.
Let's bring him in.
Yürü gözaltına alalım.
Well, i hope they broke his cell phone in half before they let him go.
Umarım bırakmadan önce cep telefonunu ikiye kırmışlardır.
So, we are just gonna let him rot in jail?
Ne yani nezarette çürümesine izin mi vereceğiz?
So if it would make him more comfortable, let's let him have his team in the room.
Eğer bu onu rahat hissettirecekse, takımının odada olmasına izin verelim.
So, why don't I go in, talk to him, at least let him know that we haven't forgotten about him?
O zaman, ben içeri girip onunla konuşayım. En azından, onu unutmadığımızın farkına varsın.
You know, I smell your farts in the car, Stanley, and it ain't potpourri, so be a pal, do your partner a solid, and let him buy you a drink.
Pek de çiçek bahçesi sayılmaz hani. Dostunda bir iyilik yap da sana içki ısmarlamasına izin ver. Ruslar sabaha kadar gitmez, merak etme.
- Let's put him in the rig now.
Buraya koyun hemen.
- Let's bring him in.
Hemen alalım onu.
Ate it in front of him. But let him live.
Ve gözleri önünde bacağını yedi.
Let's go. If I file a missing person's report on Tommy, every cop in Texas is gonna be looking for him.
Tommy hakkında kayıp kişi bildirimini doldurursam Teksas'taki her polis onun peşine düşecek.
Now, let's enjoy the granola bars that city fella gave us in exchange for lettin'him go.
Şehirli adamın onu bırakmak için karşılığında bize verdiği kahvaltı gevreğini afiyetle yiyelim hadi.
Let's divide in three groups and catch him.
3 gruba bölünüp öyle avlanalım.
I let myself in... went to Egan's office, waited for him... and I stabbed him.
İçeri girdim Egan'ın ofisine gittim, onu bekledim ve onu bıçakladım.
Levi's dead. Let him rest in peace.
Bırakın huzur içinde yatsın.
Ah. Good. Let's throw him in a well.
Güzel, hadi onu bir kuyuya atalım.
But before I cross him off, let me remind you that Bob has been very involved in Ken's accounts, and with Ken servicing Detroit,
Ama üstünü çizmeden önce, şunu hatırlatmalıyım ki,... Bob, Ken'in müşterilerine oldukça müdahil oldu ve Ken'le birlikte Detroit'te hizmet veriyor.
It's the only one who would let him move in immediately.
Hemen taşınmasına izin veren bir tek o varmış.
- You haven't got it. - Well, we at least got enough to bring the guy in- - let me sweat him out ;
- En azından onu karakola getirtecek kadar şey biliyoruz Ben onu terletirim.
Let's find Wayne Brown, have him fill in the blanks.
Wayne Brown'ı bulup, boşlukları doldurtalım o zaman.
Remember that day you left Marvin's binky on the bus and I let that old lady pick him up?
Marvin'in emziğini otobüste unutmuştun da yaşlı bir hanımın onu kucağına almasına izin vermiştim ya hani?
I couldn't let him take your life, or everyone would have died in vain.
Canını almasına izin veremezdim, herkes boşa ölmüş olurdu.
Let him read your comics once In a while...
Ara sıra çizgi romanlarını okumasına izin vereceksin.
I faced him down with a knife in my hand, I could've let him burn!
Elimde bıçakla onunla yüzleştim, ama yanmasına seyirci kalabilirdim de.
If it is a booty call, then Robin will just let him down easy, but in the meantime, Ted is back on the Captain's good side.
Eğer bu o şekilde bir aramaysa, Robin onu rahatlıkla geri çevirecek, ve bu sayede, Ted'in Kaptan'la arası düzelecektir.
Let's bung him in the cell till he's sober enough to remember his own name.
Yeterince ayılıp kendi ismini hatırlayıncaya kadar onu hücreye tıkalım.
- You gonna let him come in like that?
- Böyle dayılanmasına izin mi vereceksin?
Leave my father alone, let him die in peace.
Babamı rahat bırakın, bırakın huzur içinde ölsün.
So I let him get in there and get settled.
Oraya gidip kurulmasına izin verdim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]