English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Let him do it

Let him do it translate Turkish

513 parallel translation
- Oh, please don't let him do it.
- Lütfen onu engelle.
What did you let him do it for?
Bunu yapmasına neden izin verdiniz?
And you two nincompoops sat there and let him do it.
Ve siz iki geri zekalı oturup almasını seyrettiniz.
The man means to kill me, I'm asking Mr. Charles not to let him do it.
Adam beni öldürmek istiyor. Ben de Bay Charles'tan engel olmasını istiyorum.
Don't let him do it - Get him, Lennie!
Vurdurma kendine Lennie.
- Right, don't let him do it.
- Evet, yapmasına izin verme.
Let him do it
Bırakın o oynasın.
- Let him do it. You have to face'em once.
Onlarla yüzleşmek zorundasınız.
Let him do it!
- Bırak o yapsın.
I know bett - I said, let him do it!
- Ben daha iyi... - Bırak o yapsın dedim.
Don't let him do it.
Bunu yapmasına izin vermeyin.
On this occasion, you should have let him do it and kept your mouth shut.
Böyle bir durumda istediğini yapmasına izin verip, çeneni kapalı tutmalıydın.
Let him do it.
Bırak o yapsın.
- I'm not gonna let him do it to you.
- Sana bunu yapmasına izin vermeyeceğim. - Anita.
- Let him do it.
- Bırak yapsın.
You'd better let him do it, Daniels.
Bırak işi yapsın, Daniels.
- Why did you let him do it?
- Neden izin verdiniz?
- Don't let him do it, Frank.
- Sakın izin verme Frank.
Let him do it if he wants to.
Çok istiyorsa, bırak o beğensin.
She let him do it.
Ona müsaade ediyor.
- Let him do it.
- Bırak da yapsın.
Let him do it.
Bırak şunu, ona ver.
Let him do it!
Bırakın yapsın!
- You shouldn't let him do it.
- İzin vermemelisiniz.
Just cool it. Let him do it in his own time.
Bırak konuşmasını bitirsin.
- Kollos, no, you mustn't let him do it. - Miranda.
- Kollos, yapmasına izin veremezsin.
Why did you let him do it?
- Neden buna izin verdin?
- Don't tell him, let him do it himself.
- Ona söyleme, bırak kendisi yapsın.
Dr. Coleman wants to assume the full responsibility. Let him do it.
Dr. Coleman sorumluluğu üstlenmek istiyor.
Don't let him do it!
Bunu yapmasına izin verme!
- You ain't gonna let him do it again, are ya?
- Bunu tekrar yapmasına izin vermeyeceksin, değil mi?
Do not let them pull you in. But if he takes a sock at ya, let him have it.
Sakın dalaşma onunla ama sataşacak olursa, gösterirsin ona.
It won't do to let him get really afraid of your interference.
Israrcı olup korkutmamakta fayda var.
If it was me I'd get a little sleep once in a while myself and let him do some driving.
Ben olsam ara sıra biraz uyur, direksiyona onu geçirirdim.
I let him drown, and I'd do it again.
Müsaade ettim. Yine olsa yine ederim.
Let's do 500 and that's it. Give him the blankets!
500 diyelim ve anlaşalım.
LET HIM GO, MR. GAVERY. HE DON'T WANT TO DO IT.
- Bırakalım gitsin, bunu yapmak istemiyor.
Well, let him sweat. It'll do him good.
Bırak biraz terlesin, ona iyi gelir.
Well, we can tell him what the situation is now, but I think you'd better let me do it.
Durumu artık ona açıklayabiliriz... ama bunu bana bıraksanız iyi olur.
Let but the commons hear this testament, which, pardon me, I do not mean to read, and they would go and kiss dead Caesar's wounds, and dip their napkins in his sacred blood, yea, beg a hair of him for memory, and, dying, mention it within their wills,
Bunları halka okusam, ki hoşgörün, hiç okumak niyetinde değilim. Bir okusam bunları, halk doğru gider yaralarını öperdi ölmüş Sezar'ın. Mendillerini boyardı kutsal kanına.
It wouldn't do to let him know why you're leaving.
Niye ayrıldığını o bilmemeli.
Still, they do let him say it on the radio, don't they?
Yine de Almanlar onlara radyo yayını yapmak için izin veriyorlar, değil mi?
Do you mind if I let him take it?
Bunu benim götürmem şart mı?
I suppose I've broken security but I couldn't let you do it to him.
Sanırım güvenliği bozdum ama ona bunu yapmanıza izin veremezdim.
And I do not intend to let him forget it.
Ve bu düşündüklerini unutmasına izin vermeyi düşünmüyorum.
You don't think I'd let him have it, do you?
Ona bırakacağımı düşünmediniz, değil mi?
I'm not too eloquent. Let him be the one to do it.
Öyle aman aman konuşan biri değilim.
If he can work any faster in this muck, let him come down and do it himself.
Bu pisliğin içinde daha hızlı çalışabilecekse gelip kendi yapsın o zaman.
You know I understand your hatred for him, but do not let it lead you into an action, which you may bitterly regret.
Ondan nefret etmeni anlayabiliyorum, ama bu nefretin sana, seni ileride acı bir biçimde pişman edecek bir hareket yaptırmasına izin verme.
If I asked him to let you stay on the ranch he would have thought I do it only for my self-interest.
Şayet ondan çiftlikte kalmanı isteseydim bencilce sadece kendimi düşündüğüm kanısına kapılacaktı.
You're going to kill him before he can save us? Let go, I have to do it.
- Onu öldürecek misin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]