Only a little translate Turkish
2,034 parallel translation
Come on, Tony. It was only a little -
Tony, sence küçük bir...
Even if only a little, I've come to realize why Tohno-kun seemed so different from the other boys.
Az da olsa, Tohno-kun'un diğer çocuklardan neden farklı gözüktüğünü anlamaya başlamıştım.
I'm you, only a little more bizarre.
Ben, senim. Yalnızca biraz daha tuhafım.
And in any case, I have only a little neck.
Yine de tek bir boynum var.
- Come on. He's only a little scared.
- Yapma dostum, o daha çok küçük.
They hang them upside-down and electrocute them, but only a little.
Onları ayaklarından asar ve elektrik verirler, ama biraz.
- Oh, it's only a little walk from here.
- Buradan sadece kısa bir mesafe uzaklıkta, buyüzden yürüyeceğiz.
There's only a little bit.
Az var da ondan.
I admit I like him better when he's quiet, but only a little.
Sessizken daha iyi olduğunu kabul ediyorum ; ama biraz.
Only a little bit - that's the messed-up thing.
Sadece biraz - zaten berbat olmuş.
Bad things... * two little princesses dancing in a row * * spinning fast and freely on their little toes * * where the light will take you there's only one way to know * * two little princesses dancing in a row... *
Kötü şeyler... # İki küçük prenses # Sırayla dans eder # Ayakları ucunda # Özgürce dönerler
He's so lonely... he only needs a little affection.
Öyle yalnız ki... İhtiyacı olan şey birazcık şefkat.
You're the only person who can make me feel guilty... relieved and a little sad, all in one sentence.
Bir cümleyle bile beni, suçlu, rahatlamış ve aynı zamanda biraz da üzgün hissettirebilen bir tek sen varsın.
I think he's been stockpiling these diamonds at the consulate for a while, and the only thing that stopped his little business is the fact that we stuck him in jail two years ago.
Bence elmasları bir süre konsoloslukta biriktirdi. İşine engel olan tek şey de iki yıl önce onu hapse atmamızdı.
We're only losing a little time together in the afternoon.
Öğle vakitlerinde kısa bir süre birlikte olabiliriz.
If only the homeless were a little cuter and fuzzier.
Sadece evsizler tüylü şeyler giyer.
I guess sometimes a father just gets a little overprotective of his daughter, but you gotta know I was only thinking about your happiness.
Sanırım babalar bazen... kızlarının üstüne fazla titriyorlar, ama... bil ki ben sadece senin mutluluğunu düşünüyordum.
Okay, maybe I needed a little shut-eye. But that's only because I had vigorous sex earlier.
Tamam, belki biraz gözlerim kapanmış olabilir, çünkü akşam hareketli bir seks yaptım.
Isn't it a little absurd she found out only after 5 years.
Bunu ancak beş yıl sonra öğrenebilmiş olması biraz saçma değil mi?
Edinho only ate a little bit of salad.
Edinho sadece biraz salata yemiş.
The Military will only get involved if things get out of hand. Even then, they will need a little push.
Ordu ancak işlerin çığırından çıktığı noktada o da iteklemeyle harekete geçer.
You don't understand what it's like to be a little boy's best friend, to be someone he looks up to, and then one day you turn around and the only person he looks up to is covered with baby oil and nailed to the ceiling.
Sen bir çoçuğun bir zamanlar en iyi arkadaşı iken ve sana hayranlıkla bakarken, bir gün gelip, sadece yağlanmış bebeklere bakıp onları tavana çivilemesinin farkını anlamıyorsun.
You only have to be here overnight, but you do have to take it easy for a little bit.
Burada bir gece kalmak zorundasın. Fakat bu konuda biraz esnek olmak zorundasın.
A relatively new sport, it's only been here in this country for 14 years a little longer then that in Brazil and Japan. But still relatively...
Buralarda oldukça yeni, sadece 14 yıldır ülkemizde yapılıyor Brezilya ve Japonya'dakinden biraz daha uzun.
Guess your theory about Reese only going after Billy is a little outdated.
Sanırım Reese hakkındaki teorinin biraz modası geçmiş.
I only talked a little with his servant about familiar things and recommendations, such as were seemly to our long acquaintance.
Sadece hizmetkarıyla dostça şeyler konuştum ve tavsiyelerde bulunduk.
Look at you. You look like Chaka Khan. Only you little, and you ain't got no ass.
su haline bak Chaka Khan a benzedin, sadece sende kic yok.
Look, the only sign I see is that you seem a little overexcited.
Tek görebildiğim işaret, senin gereğinden fazla heyecanlanmış olman.
By putting me in the backseat of that woman's car, Randy not only helped Derrick get to work on time, it also got him a little closer to getting a new girlfriend.
Randy beni bir kadının arabasının arkasına koyarak, yalnızca Derrick'in işe zamanında gitmesini sağlamamış, aynı zamanda yeni bir kız arkadaş bulmasının da önünü açmıştı.
If only you were a little bit older.
Keşke biraz daha büyük olsaymışsın.
It's a tiny, little float, and there's only room at the top for me and Aidie, OK?
Tören arabası çok küçük içine Aiden'la ben zor sığıyoruz.
Only thing I am asking for is to have a little trust in me.
Bunu sizden talep etmenin tek sebebi bana biraz güvenmeniz.
If only he'd lose a little weight. He looks like that former sumo wrestler - who was it? Takamiyama?
Eğer birazcık kilo verse şu sumo güreşçisine benzeyecek.
But I only sway like a little boat
Ama ben sallanıyorum, küçük bir kayık gibi
Who would believe that a type so little... would cross the island, much less that was the only survivor... such a ridiculous question?
Kim böyle bir adamı kaale alır ki... serserinin teki, iç kısımları katetmiş olsun, ( Avustralya'nın zorlu toprakları ) bırak böyle... duyulmamış bir hikayenin tek kurtulanı olmasını!
Come on, we only smoked a little. An appetizer.
hadi, sadece biraz içtik. aperatif olarak.
Meaning... marla's not the only one bringing a little mixworthy into the world.
Yani... Dünyaya küçük bir Mixworthy getirecek tek kişi Marla değil.
The only thing I remember asking was for you to do a certain thing a little bit harder.
Hatırladığım kadarıyla senden tek isteğim daha sert becermendi.
A little, if only a Iittle, closer.
Birazcık, yalnızca birazcık daha yakın.
We've only been married for a little while and we don't have everything joint yet!
Daha kısa bir süre önce evlendik ve henüz ortak birşeyimiz yok!
And I only stayed for a little bit.
Ve sadece kısa bir süre kaldım.
Only this time I challenged him a little.
Bu sefer biraz meydan okudum.
Only by a little.
- Sadece birazcık.
The only thing he had was a little skin irritation on his face.
Sahip olduğumuz tek şey yüzündeki küçük bir deri tahrişi.
He only just needs a little time.
Biraz zamana ihtiyacı var.
I'm sorry, Carson, but... we've only been at this for a little while.
Üzgünüm, Carson, ama daha yeni başladık.
But, I would say even when I opened my mouth in the Clinton Administration, I got slapped around a little bit by not only the industry, but also some of the people even in the administration.
... "bu işin üzerine çok fazla gitme" anlamına gelen çeşitli baskılarla karşılaştım. Clinton hükümetinde bile, ağzımı açıp bu konuları gündeme getirdiğimde,.. ... sadece tarım sektöründen değil, hükümet içerisinden çeşitli tepkiler aldım.
He only drank a little fruit juice.
Sadece biraz meyve suyu içti.
Not only does your father own a very expensive bottle of bordeaux, he hand-made little cucumber sandwiches.
Baban yalnızca çok pahalı bir Bordeaux şarap almamış, Birde elleriyle küçük Salatalıklı sandwichler yapmış.
And it is clear that Las Vegans have been profoundly moved by the death of a little girl known only as Baby Cordelia.
Ve bu çok açık ki, Las Vegaslılar sadece bebek Cordelia diye bilinen... bu küçük kızın ölümüyle derinden sarsılmış durumdalar.
You know, when I was little, we each made a list of our five favorite foods, and waffles was the only thing that made it on each of our lists.
Ben küçükken her birimiz beş favori yemeğimizin bir listesini yapardık. Waffle hepimizin de listesinde yer alan tek yemekti.
only about 26
a little bit more 67
a little bit 790
a little bit of everything 17
a little while ago 61
a little 1985
a little tired 30
a little later 32
a little further 29
a little to the left 38
a little bit more 67
a little bit 790
a little bit of everything 17
a little while ago 61
a little 1985
a little tired 30
a little later 32
a little further 29
a little to the left 38
a little respect 43
a little late 32
a little while 50
a little louder 24
a little less 24
a little help here 84
a little something 31
a little advice 29
a little closer 46
a little girl 107
a little late 32
a little while 50
a little louder 24
a little less 24
a little help here 84
a little something 31
a little advice 29
a little closer 46
a little girl 107