English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / The one with the

The one with the translate Turkish

25,392 parallel translation
- The one with the specs
- Gözlüklü olan.
The one with the face like, uh, like the Joker. No.
İçlerinden birinin yüzü Joker'e benziyordu.
Paige and I are gonna visit your friend in San Pedro, Toby, the one with the giant balls.
Paige ve ben San Pedro'daki arkadaşını ziyarete gidiyoruz Toby... -... şu koca topları olanı.
'I heard that Toby's not the only one with wedding bells in his future.
Duyduğuma göre yakınlarda evlenecek olan tek kişi Toby değilmiş.
I mean, don't get me wrong, it's a good thing but I'm the one who broke ranks with the bastard.
Beni yanlış anlama, iyi bir şey bu ama o piçle arası bozulan benim.
And he was the one that sucked her in, just like he did with me.
Ama asıl Elliott onu kazıkladı. - Aynı bana yaptığı gibi.
One of the trucks in the aid convoy that Nicole was with was spotted near a rebel compound or or something in Colombia, so...
Nicole'ün içinde olduğu yardım konvoyundaki kamyonlardan biri Kolombiya'da isyancı bir ayaklanmanın mı ne yakınlarında görülmüş.
He's the one with her claws in him.
Annenin pençeleri altındaki adam.
Rule number one, you never work with the originals, you always...
Baştan başlayacak olursak kural bir, asla orijinallerle çalışma, daima...
One who communes with the natural forces and channels them to help the less fortunate, such as yourself.
Doğal güçlerle konuşup sen gibi şansı az olanları yardım ediyorum.
Besides, didn't we say that we were gonna swear off getting in the way when one person makes a choice the other doesn't agree with?
Ayrıca biz anlaşmadık mı eğer biri bir seçim yaptıysa diğeri kabul etmese bile yoluna çıkmayacaktı.
We can hit them with all the data and all the hard facts we want, but the minute we walk in there, they still see just one thing.
Tüm gerçek verileri önelerine koysak da içeriye girdiğimizde tek bir şey görüyorlar.
You may have figured out a way to dampen my speed with this glass cage, but I will get out of here and I will destroy your life, Flash, one way or the other.
Bu camdan kafesle hızımı kesmenin bir yolunu bulmuş olabilirsin ama buradan çıkacağım ve öyle ya da böyle hayatını mahvedeceğim, Flash.
With you, Hector, it's one and the same thing.
Seninle ikisi de aynı şey, Hector.
You mean the one she sold for $ 35 to a stranger who defiled it with his seed?
35 dolar için kendisini bir adamın tohumuyla kirlettiğini mi söylemeye çalışıyorsun?
Is that the one with Helen of Troy?
Truva'lı Helen'in olduğu mu?
Is that the one with Helen of Troy?
Is that the one with Helen of Troy?
Because it only takes one bad day, one bad decision, and then it doesn't matter what you do with the rest of your life, because once the devil comes a-calling you're done.
Because it only takes one bad day, one bad decision, and then it doesn't matter what you do with the rest of your life, because once the devil comes a-calling you're done.
Do you know my last name? The one I was born with?
Doğduğumda soyadımın ne olduğunu biliyor musun?
To be the one charged with keeping people safe. When there's no room for mistakes. Of course.
Hata yapma lüksü olmadan insanları güvende tutmaktan sorumlu olmak ne demek bilmiyorsunuz.
Got your life all intertwined with Elena's, dooming me, and let's be honest, all of our friends, to a lifetime without the one person we miss the most, which, to be perfectly clear, ain't you.
Beni boşver o zaman ama hayatı Elena'ya bağlı olan ve bizi de onsuz bir hayata iten seni gerçekten özlüyor mu sanıyorsun geride kalan diğer arkadaşlarının?
The one that parents have with their black sons to prepare them to be treated like criminals.
Siyah çocukların olan ailelerin onlara suçlu gibi davranılmasına hazır olmaları gerektiğini söylediği konuşma.
I don't know, which one of you I want to bat over the head with this cane more.
Bu bastonla hanginizi daha çok dövmek istediğimi bilemiyorum.
Now, one of the more exciting things to be found recently is that Neanderthals and Homo sapiens frequently mated with each other.
En son keşfettiğimiz en heyecan veren şeylerden biri Neandertal ve Homo sapienlerin sıkça birbiriyle çiftleştiği.
I'm handing you a tabloid murder case, and no one wants to sit with me at the table?
Size manşetlik bir dava teklif ediyorum, ve bu teklifime kimse talip olmuyor mu?
In fact, Ms. Atwood inferred that no one in the D.A.'s office would negotiate with me.
Aslında, Bayan Atwood bana Savcılık ofisinde hiç kimsenin benimle işbirliği yapmayacağını söyledi.
The very least you can do is come over here and dance with me for one song.
En azından bir şarkı için, dans pistinde benimle dans edebilirsin.
He could get you one of those rooms with the champagne glass tub...
Sana şu şampanya kovası olan odalardan birini tutabilir.
And every one of them is focused on the room with 200 VIPs.
Ve hepsi de salondaki 200 misafire odaklanmış durumda.
One knock into another bike going 100 miles an hour will send the rider flying, with obvious results.
Saatte 160 kilometre ile giden başka motorla temas, sürücüyü kesin sonuçlarla uçurur.
So to protect you and to leave your children with at least one parent not in prison, she tried to take the blame for both crimes.
Sizi korumak ve en azından çocuklarını özgür bir ebeveyn ile büyütmek için iki suçu da üstlenmeye çalıştı.
I thought Diego was the one, but he ran off with a stripper.
Diego son olacak sandım ama o da bir striptizciyle kaçtı.
Correcting that one detail meant telling the world I had sex in a bar bathroom with a married man.
Tek bir detayı düzeltmem demek tüm dünyaya evli bir adamla tuvalette seks yaptığımı söylemem demekti.
- Sir the girls were leaving the room one by one with a boy.
- Efendim... Kızlar odadan teker teker bir erkekle çıkıyordu.
One of them were playing with your hat, the hat I bought you.
Birisi şapkanla oynuyordu, sana aldığım şapkayla.
With the Blink Drive, you just disappear from one place and reappear somewhere else.
Sıçrama sürücüsünü kullanarak, bir yerde kaybolup başka bir yerde ortaya çıkıyorsun.
And, meanwhile, of course, I spot Dion back at the BB, you know, sneaking in the room next to mine with this hot black chick and one of the other chefs- - I forget her name.
O sırada tabi ben, Dion'un motele döndüğünü fark etmiştim. Benim yandaki odaya seksi siyahi bir hatunla gizlice girmiş şu diğer şeflerden biriydi.
But the truth is I've become involved with one of the owners of the restaurant.
Ama gerçek şu ki, restoranın sahiplerinden biriyle karışık bir durum oldu.
Said the one thing that was wrong with me was that I wasn't you.
Sen olmadığım için benimle olan tek seferlik şeyin yanlış olduğunu söyledi.
No one with a record can get past security, and you don't want your fake IDs in the system before tomorrow.
Kimse sabıka kaydıyla güvenlikten geçemez ve yarından önce sahte kimlikle sistemden geçmek istemezsin.
He could pick me up with one arm and carry Chinese food with the other.
Bir koluyla beni kucaklar diğeriyle de Çin yemeği taşırdı.
At least I'm not the one with an irrational fear of zombies.
En azından benim zombilere karşı yersiz bir korkum yok.
I find it's always one or the other with you KGB agents.
Siz KGB ajanlarının adı hep bu ikisinden biri oluyor.
To talk with one of the Dominators.
- Hakimiyetçilerden biriyle konuşmak. - Ve gezegenimizden ne istediklerini öğrenmek.
This whole time, I've been mad at Barry, and now I'm the one who messed with time.
Bunca zamandır Barry'ye kızıyorum. Şimdi ise zamanın içine ben ettim.
S.T.A.R. Labs isn't the only one with access to the city's security cams.
Şehrin güvenlik kameralarına bir tek STAR Labs'in erişimi yok. Belli ki bu adam seni tanıyor.
I think out of everyone, actually, you're the only one that wasn't really affected when I messed with the timeline.
Sanırım tanıdığım insanlar arasında zaman çizgisini bozmamdan etkilenmeyen tek kişi sensin.
You were the only one who wasn't affected when I messed with the timeline.
Zaman çizgisini değiştirmemden etkilenmeyen tek kişi sensin.
So you saying this city isn't better off with one less dealer on the streets?
Yani sokaklarda bir tane daha az satıcının olması daha iyi değil mi diyorsun?
Let's get that done. I know this is one of the last things you want to be dealing with right now, but the rezoning vote is in a few days. Look.
Hallet bunu.
I was friends with one of the victims in your case.
Senin davandaki kurbanlardan birisiyle arkadaştım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]