English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / They got everything

They got everything translate Turkish

425 parallel translation
They got everything else here.
Bir o eksikti burada.
How do you like... They got everything.
- Şu işe bak... her şey varmış.
They got everything but the balloon ascension.
Balonla yükselmek dışında her şey var.
They got everything they had.
Sahip olduğum herşeyi aldılar.
Apparently, they got everything but that list.
Görünüşe göre, bu liste dışında her şeyi almışlar.
They got everything from Sears and Roebuck.
Her şeyi Sears ve Roebuck mağazalarından aldılar.
Boy, they got everything covered.
Tanrım, her yer gözetleniyor.
I found a place, they got everything.
Dükkanı buldum.Herşey hazır.
They've got to fight for a place to play, fight for a little extra something to eat, fight for everything.
Ufak bir oyun alanı için, yiyecek bir şey için, her şey için kavga etmek zorundalar.
They got the police, the courts, everything.
Polis, mahkeme, hepsi onlarda.
Who wants to sleep in tents when they've got their own room with a bath, where they know where everything is?
Hepsinin konforlu odaları, banyoları varken neden onları çadırda yatıracaksın?
I start to figure maybe they won't take me... and some cold sweat runs down the middle of my back, and my head begins to buzz... and everything in the middle of the room begins to swim... and I get black spots in front of my eyes... and they say I've got high blood pressure again.
Belki de beni hiç almayacaklarını anlamaya başlarım ve sırtımdan aşağı soğuk terler akarken, beynim çınlamaya başlar ve odanın ortasındaki her şey havada yüzerken gözüm kararmaya başlar ve gene tansiyonumun yükseldiğini söylerler.
well, Spink and Robson's hadn't got what I wanted... which was one of those clocks with, um, barometers and everything in one... but they rang up their branch in Broadham and said there was one there... so I hopped on the 1 : 30 train and went to get it.
Spink ve Robson'da aradığım şey yoktu hani şu içinde barometre filan olan şu hepsi bir arada saattlerden ama Broadham şubelerini aradılar, ve orada bir tane varmış dediler ben de 13 : 30 trenine atlayıp almaya gittim. - Devam et.
The navy's gonna plaster the hills with everything they've got.
Denizciler tepeleri örtecek.
Besides, they've got everything they want right here on the ranch.
İhtiyaçlarını çiftlikten karşılıyorlar, Değil mi?
Ain't it a shame how they get on you about everything because they got no gumption to take it out on the boss?
Hırslarını patrondan çıkarmaya cesaretleri olmadığı için sizinle uğraşarak, ayıp etmiyorlar mı?
I've got everything I need, and they shouldn't worry.
Gereken her şey yanımda. Kaygılanmasınlar.
According to them, they got GI gear, guns and everything else.
Onlara göre, askeri aletleri, silahları falan da varmış.
They've got just about everything, haven't they?
Hemen hemen herşeyleri var, değil mi?
They got mummies there and everything.
Mumyalar ve daha bir sürü şey var orada.
It's okay if they go in because we've got everything away.
İçeri girmeleri sorun değil çünkü tüm arabaları götürdük.
They want us to send everything we've got.
Elimizdeki herşeyi oraya göndermemizi istiyorlar...
We can't expect them to patrol everything from here to Greenland with what they've got now.
Ellerindekilerle buradan Grönland'a kadar olan... bölgede devriye görevi yapamazlar.
Tell the engine room to give me everything they've got.
Makina dairesine ellerindeki herşeyi çalıştırmalarını söyle.
Have them send everything they've got.
Dükkânlarında ne varsa göndersinler.
They just got to relax and put everything out their mind.
Yalnızca rahatlamaları ve kafalarını hiçbir şeye takmamaları gerek.
They got speedboats, everything.
567 00 : 49 : 16,449 - - 00 : 49 : 20,370 Frank, o ayrılalı 6 saat oldu
They are willing to share everything they have got with you, Major... most particularly their hunger.
Ellerinde ne varsa sizlerle paylaşmaya hazιrlar binbaşι. Özellikle de açlιklarιnι.
It German Intelligence is up to the mark. They'll send everything they've got.
Alman istihbaratı işaret koyuyorsa, ellerinde ne varsa göndereceklerdir.
They got soap and everything in these places.
Deterjan, her şey var.
They'll be back, not just one ship but with everything they've got.
Ellerindeki tüm gemilerle geri dönecekler.
Girls smoking cigarettes right on the streets... and necking in the back seat of a car... and wearing skirts so short you can see everything they got.
Kızlar caddelerde sigara içiyor... ve arabanın arkasında yiyişiyor... ve o kadar kısa etekler giyiyorlar ki... sen bütün malı görebiliyorsun.
And they're willing to take everything you've got.
Elinizde ne kadar varsa hepsine talipler.
Cinnamon, tell Welmington I want everything they've got on him as soon as possible.
Cinnamon, Welmington'a söyle bu adamla ilgili elindeki tüm bilgiyi hemen istiyorum.
Now, even though Kurtz is being held on our side of the zone, once we grab him, the local authorities will hunt us with everything they've got.
Kurtz'ün bizim tarafımızda olduğunu düşünsek de onu ele geçirince yerel yetkililer her şeyleriyle bizi avlamaya çalışacaklar.
They got pictures, everything.
İçinde bir sürü resim var.
You must see to it that they strike a blow with everything they've got.
Onlara bulduğunuz her yerde darbe vurmalısınız.
They've got everything here in Yanbian.
Burada Yanbian'da her şeyleri var.
Me, Chris, with everything they got.
Chris, güvendikleri tek adam benim.
We wants jobs and, we wants everything, just like they got.
İş istiyοruz νe οnlarιn sahip οlduğu her şeyi istiyοruz.
And since everything'they've done has been worked out to the smallest detail, it stands to reason they got the rest worked out.
Ve şimdiye kadar yaptıkları, en ince ayrıntısına kadar başarılı olduğuna göre, geri kalanının başarılı olması da, gayet makul.
They didn't tell us that when we studied World War I... that everything was so awful with the Versailles Treaty... that we were soon going to get into something four years after I got out.
1. Dünya Savaşı'nı okulda işlerken bize Versay Anlaşması'nın inanılmaz derecede korkunç şartlar içerdiğini anlatmadılar. Ki mezun olduktan 4 sene sonra başımıza böyle bir şey geldi.
When they're in range, you let fly with everything that you've got.
Menzile girdiklerinde, onları haklayana kadar her şeye ateş edin.
They got a betting line on everything in this town.
Bu kasabada herşey üzerine bahis oynanır.
They've got everything we need here, plenty of it, and they're happy to share.
İhtiyacımız olan her şey onlarda var ve bizimle paylaşmaktan çok mutlular.
They've got everything we need here, plenty of it, and they're happy to share.
Burada ihtiyacımız olan herşeyden var çok miktarda ve paylaşmaktan mutluluk duyuyorlar.
Then they've got everything better under control and... Including the people.
Sonra, her şeyi daha da kontrol altına aldılar,... buna halk da dahil.
Anybody tries to screw around with me and my friends, I go over everything they got forever.
Herkes ben ve benim arkadaşlarımın çevresinde düşüp kalkmayı denedi, Onlar böyle yaptıkça ben herşeyden uzaklaşıyorum.
People like that, they deserve getting everything they got crossed out... forever.
İnsanlar beğendi, onlar herşeyi mahvetmeyi haketti... her zaman.
Tell them I want everything they've got on Aztec coins.
Onlara Aztek paralarıyla ilgili her türlü bilgiyi istediğimi söyle.
They already got everything they want.
İstedikleri herşeye sahipler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]