We were there translate Turkish
4,944 parallel translation
Well, we were there for three years, so...
Üç yıl oradaydık.
I could tell. I could tell that you were upset when we were there.
Biz oradayken senin üzgün olduğunu söyleyebilirim.
What Agent Pepper is trying to say, the syndicate spree killing, yes, technically, we were there outside in our car while it was- -
Ajan Pepper demeye çalışıyor ki şirketteki cinayetler... Evet, teknik açıdan orada, dışarıdaki arabadaydık...
And then we were there.
- Ve biz de buradaydık.
Instead, there were witnesses and we had to send in a SEAL team to clean out the estate.
Ama onun yerine görgü tanıkları vardı ve konağı boşaltmak için bir SEAL ekibi göndermek zorunda kaldık.
But we were just there.
Ama biz de oradaydık.
He said we were up there doing some sex thing.
Orada bir çeşit seks olayı yaptığımızı söyledi.
You know, maybe there was a reason we were out there in the Arctic all that time.
Belki de onca zaman kutuplarda olmamızın bir sebebi vardır.
So, we-we'd do the spell. We'd join hands and then... there we were.
Ellerimizi tutuşturduk... ve oradaydık.
And you were there. I know you don't remember this, but we had a big fight about it.
Hatırlamadığını biliyorum ama bu konuda fena kavga ettik.
Emery, There are Atrians that are still angry that we were even together.
Emery, ikimizin birlikte olmasına bile sinirlenen Atrianlar vardı.
Where were those dance moves when we were up there playing?
Biz çalarken niye böyle dans hareketleri yapmıyordunuz?
But this dirtbag knew we were out there.
Ama bu pislik, bizim oralarda olduğumuzu biliyordu.
And then when I walked into that church that morning, you were standing right there, and I knew we were meant to be.
Ve o sabah kiliseye adım attığımda sen orada duruyordun, ve beraber olmamız gerektiğini biliyordum.
I was just driving around trying to get him to sleep, and then suddenly, there we were outside your front door.
Uyusun diye arabayla öylece dolanıyorduk, sonra birden kendimizi kapınızda bulduk.
As you recall, there were two years when... We were apart.
Hatırladığın gibi, üç yıl oldu.
Oh, we were hoping... Is there a role for Lester in all of this?
Umuyoruz ki tüm bunların içerisinde Lester için de bir rol vardır.
You think she told me to pick France for my project because she knew we were going there?
Sence oraya gideceğimizi bildiği için projemde Fransa'yı seçebileceğimi söylemiş olabilir mi?
Cause mate, the shiniest of all of them is you... lf we didn't have to peel these nuts, and there were no'lfs Buts'life would have been so simple.
Sen tüm yıldızlardan bile parlaksın. Öl, öl, öl, öldür, öldür... kal... kal... kal... kalbini...
You know, that moment there where we were working together seamlessly in true harmony and cooperation- - it was... almost Canadian.
Biliyor musun, sorunsuz ve gerçek bir ahenkle sorunsuz çalışmamız... neredeyse Kanada gibi.
So then I'm in France and they were like, burning women at the stake for having a moody day, so I catch a train to Germany in the 1930s and I mean, we all know what happened there, right?
Sonra Fransa'ya gittim ve onlar da kazığa bağladıkları kadınları yakıyorlardı. Derken 1930'larda Almanya'ya giden bir trene yetiştim orada neler yaşandığını hepimiz biliyoruz.
Gee, if there were any Japanese on our island, we'd know about it.
Adamızda bir Japon olsaydı bundan haberimiz olurdu.
"You knew when we were molded, the man who made us said," we're strong and tough and lively "because in us, there's lead."
"Biliyor musun ; ilk kalıba döküldüğümüzde, bizi yapan adam içimizde kurşun olduğu için güçlü, sert ve uzun ömürlü olduğumuzu söyledi."
While we were at the location, we noticed that your tenants were jerry-rigging heaters to compensate for the fact that there was no working heat.
Mekândayken kiracılarınızın hiç çalışan kalorifer olmamasını telâfi etmek için kaloriferleri tamir ettiğini gördük.
We were all there.
Hepimiz oradaydik.
There is no reason for him to do so. Because we were not together in a week.
Sırf bir haftadır yatmadık diye böyle davranıyor olmasına imkan yok.
When we started managing this sector in May 2010, there was almost nothing because there were soldiers everywhere.
2010'un Mayıs ayında bu bölgeyi yönetmeye başladığımızda her yer askerle dolu olduğu için neredeyse hiçbir şey yoktu.
We went to see who it was and there were a few whites and Captain Feruzi.
Kim olduğuna bakmaya gittik. Birkaç beyazla Yüzbaşı Feruzi'ymiş.
We were just over there.
Biraz önce oradaydık.
We were gonna keep you around for inside information, but there's been a change in plans.
Seni içeriden bilgi almak için etrafta tutacağız ama planlar değişti.
If there were, then maybe we'd stand...
Eğer olsaydı destekleyebilirdik.
We know that you were already approached by Sweetums and you said "No," but is there any way you would reconsider?
Sweetums'ın sana ulaştığını ve senin kabul etmediğini biliyoruz ama tekrar düşünme şansın var mı?
We checked with the local authorities, and we know you were born there.
Yerel yetkililerle de görüştük ve senin orada doğduğunu biliyoruz.
When we started this there were ten of us.
Bu işe başladığımızda 10 kişiydik.
We all knew that there were going to be risks.
Ortada riskleri olduğunu hepimiz biliyorduk.
Even if we do find where they treated you and we were able to replicate the procedure, there's the other obvious question.
Seni nerede tedavi ettiklerini bulsak ve ameliyatı kopyalayabilsek bile ortada yine de bariz bir diğer soru var.
I mean, we were right there.
Hemen önlerindeydik.
There was a complication during the surgery, but we were able to correct it.
Ameliyat sırasında bir komplikasyon oluştu ama düzeltmeyi başardık.
She made it look all shiny and pretty, like we were never there, like it never happened.
Parlak ve güzel görünmesini sağlamış sanki biz hiç orada olmadık, bu olay hiç yaşanmamış gibi.
Then every night when it came to bed time there was always the same discovery - we were one sleeping bag short.
Her gece yatma vakti geldiğinde..... hep aynı hikaye olurdu, bir uyku tulumu eksik.
There's this girl, and we were about to... you know.
Bir kız vardı ve biz neredeyse şey yapacaktık... Anla işte.
If we were all born leaders, then there would be no followers.
Eğer hepimiz lider olarak doğsaydık, bizi takip edecek kimse olmazdı.
That way, we can see if there were toxins that changed the cellular makeup of the marrow.
Böylece iliklerin hücre yapısını değiştiren toksin var mıymış göreceğiz.
When we looked into the phone records, there were texts supposedly from E.H.I. to Justin, offering him $ 5,000 to reprise his role in that video.
- Telefon kayıtlarına baktığımızda sözümona S.U.E'den Justin'e gelen ve rolü tekrar etmesi için 5000 dolar teklif eden mesajlar bulduk.
The day we robbed those jewellers, other than cash, were there also diamonds?
Mücevherleri çaldigimiz gün ; Nakit para disinda ayrica orada elmaslarda vardi..
We know you were there, Arnold.
Orada olduğunu biliyoruz, Arnold.
And at first we thought it was a mosquito, but it turns out the spider laid eggs in there or something,'cause we were in the middle of doing it and all these baby spiders popped out of his neck.
Başlarda sivrisinek sanmıştım ama meğerse bu örümcek yumurta mı ne bırakmış. Çünkü malûm şey esnasında boynundan yavru örümcekler fırladı.
The police were there. We had to run.
Polisler oradaydı, kaçmalıydık.
But there you were, so I thought we could both be cool and pretend we never happened.
Ama sen buradasın, bende düşündüm ki, biz hiç çıkmamış gibi davranabiliriz.
There is no way we were giving you a weapon that powerful intact.
Sana bu kadar güçlü bir silahı sağlam olarak vermemiz mümkün değil.
And then we just saw you there, and Philip thought you were cute, so...
Seni orada gördük, Philip, senin tatlı olduğunu düşündü...
we were here 38
we were 914
we weren't 120
we were close 44
we were talking 74
we were together 65
we were here first 26
we were just friends 20
we were friends 142
we were happy 66
we were 914
we weren't 120
we were close 44
we were talking 74
we were together 65
we were here first 26
we were just friends 20
we were friends 142
we were happy 66