We were young translate Turkish
797 parallel translation
He had an injury from when we were young.
Biz küçükken beli zarar görmüştü.
None of us was any good when we were young
Gençken hiç birimiz o kadar da iyi değildik.
We did have fun when we were young, didn't we?
Küçükken güzel zamanlarımız oldu, değil mi?
We used bad equipment and we were young.
Gençtik ve ekipmanlarımız iyi değildi.
Then... when we were young warriors... there became only one herd of buffalo.
O zamanlar.. bizler birer genç savaşçıydık... Sonra sadece bir bufalo sürüsü kaldı.
When we were young, you were one of the first to make me feel I was more than a pretty face.
Gençlik dönemimizde sadece güzellikten ibaret olmadığımı hissettiren birkaç kişiden biriydin.
When we were young
Çocukluğumuzda...
An occasion for us all to think back to those extraordinary years, when we were young and had a cause to live for!
Genç olduğumuz ve uğruna yaşamaya değer bir amacımızın olduğu o olağan üstü yılları hatırlamak için!
We were young enough back in those days to think about children.
O günlerde çocuk düşünecek kadar gençtik.
We were young, happy and we liked to have fun with other people.
Genç ve mutluyduk, başkalarıyla eğlenmekten de keyif alıyorduk.
It's true that there was a problem. First of all, we were young.
Erişkin yaşamınıza oldukça zor bir devirde başlamışsınız.
As I said, remember when we were young... - Would you like a drink?
Sen, çocukken yaptıklarımızı hatırlatınca, ben de...
Remember when we were young and we went to the country?
Gençken gittiğimiz köyü hatırlıyor musun?
The way it was when we were young.
Gençken olduğu gibi.
We expanded fast... we were young... and in four years we were out of dept.
Çok çabuk büyüdük... gençtik... üç yıl içinde borçlarımızı temizledik.
We were young then We were together
* O zamanlar gençtik ve beraberdik *
We were young then
* O zamanlar gençtik *
I was thinking of when we were young together.
Birlikte geçirdiğimiz gençlik günlerimizi düşünüyordum.
We were young.
Gençtik.
But we were young.
Ama biz çok gençtik.
We were three young hooligans.
3 genç serseriydik.
We were all young then.
O zamanlar hepimiz gençtik.
That's because I was too young to realize what freaks we were.
Çünkü ne kadar kaçık oIduğumuzu anIamayacak kadar küçüktüm.
Listen, Madame... the young are not as we were.
Dinleyin, hanımefendi... gençler bizim gibi değil.
Young lady, we were an act before you were an idea.
Siz fikir olmadan önce biz gruptuk.
Once upon a time, we used to think you were a bright young man.
Bir zamanlar senin zeki bir adam olduğunu düşünürdük.
On fences, tree-trunks, bridges and city walls we announced with arrow-pierced heart they were going steady but we were too young to see the difference between that and Love
Parmaklıkların, ağaç gövdelerinin, köprülerin surların ve şehirdeki tüm duvarların üstüne, okla yaralanmış kalpler çiziyor ; ve onların oynaştıklarını herkese ilan ediyorduk. Bununla, "aşk" arasındaki farkı göremeyecek kadar gençtik.
" Because when they were young we fed and sheltered them?
" Çünkü onlar küçükken biz onları besledik varındırdık?
And just when we were trying so hard to make an elegant young lady out of you.
Hem de senden zarif bir hanımefendi yapmaya çalıştığımız bir sırada.
when I was young we were worse off than you are!
Gençken durumumuz sizden daha beterdi!
... by letting me marry Chance, when we were both young and clean.
Chance, bir daha dönmeyeceksin.
But if you'll remember correctly, we were somewhat involved with several young ladies.
Ancak, iyi hatırlarsanız, biz biraz genç bayanlarla ilgilendik.
When we were very young.
O zaman çok gençtik.
Yue, we know each other since childhood And were engaged at a young age No matter what happens to you
Yue, birbirimiz çocukluğumuzdan beri tanırız ve seninle genç yaşta nişanlandık sana ne olursa olsun..
We were married very young.
Çok genç evlendik. Sadece 117 yaşındaydım.
We were sympathetic to the young people's cause, but there wasn't the same enthusiasm... the same enthusiasm which was gaining momentum among the young people.
Gençlerin davasında düşüncelerimizi paylaşıyorduk ama gençler arasında hız kazanan o aynı coşku da yoktu.
We were all on expedition, except four young men who stayed behind because they weren't healed.
Ölen ilk birliğimizin anısına inşa edilmişti.
There were four young men, one of whom came out barefoot in the snow, a 19-year-old boy from Volvic, a village we'll see later. We called him Milamon.
O sabah erkenden daha az karlı tren raylarını takip ettiler arazinin yapısını kontrol ettiler ve hepimizi bulacaklarını düşünerek barakamıza doğru yöneldiler.
We no longer had any illusions. It is hard for me to speak on behalf of 7,000 young men, for there were 7,000 young men from different walks of life who fought on the Eastern front in the Charlemagne Division.
Oradan mümkün olduğu kadar çabuk ayrılmak Wilflecken'deki dostlarımıza katılmak ve Doğu cephesine yönelip bunu üzerimizden atmak istedik.
Does it bother you if we say that, roughly speaking, in 1941 you were a young Fascist? No, it's true. You were on the side that wasn't at risk of any persecution.
Bunlardan ilki dünyayı çoktan değiştirmiş Marksizm diğeri de Ulusal Sosyalizm'di.
We were saying, Freddie, weren't we... it's such a joy to see someone with breeding on the television... instead of those young savages with their banjos.
Televizyonda bonjo çalan vahşi gençleri izlemektense birinin ürettiğini görmek çok iyi oluyor.
We were assaulted by vicious young hoodlums in this very room you're sitting in now.
Şu anda oturmakta olduğun odada genç ahlaksız serseriler tarafından saldırıya uğradık.
Remember when we were young?
Seni gidi afacan.
We were a group composition for me, Sanogen, Alimov and Uzbek, that he was the Coordinator of the Young Communists of our battalion.
Grup hâlindeydik. Grupta ben, Sanogen, Alimov ve bizim müfrezenin Genç Komünistler'in örgütleyicisi olan Özbek vardı.
We were too young.
Çok gençtik.
We were all rather young at the time.
O zamanlar hepimiz de çok gençtik.
We were once young, too.
Biz de bir zamanlar gençtik.
Fortunately or unfortunately,... the simple truth is this :... never must we go back... to where we were when young... in any way at all... for we'll never find... never... what we're looking for.
İyi ki ya da yazık ki,... basit gerçek şudur :... asla geri gitmeyeceğiz... nerede kaldıysak... hiçbir şekilde... asla bulunamayacağız... asla... aradığımız şey bu.
We were looking for young Birkut, but his name's Tomczyk.
Genç Birkut'u arıyorduk ama onun adı Tomcyzk'di
We were very young.
- Çok gençtik.
We were hunter folk so we put hunters and dogs lions and young women up in the skies.
Biz bir avcı grubu isek gökyüzüne, avcıları ve köpekleri, arslanları ve genç bir adamı koyarız.
we were here 38
we were 914
we weren't 120
we were there 68
we were close 44
we were talking 74
we were together 65
we were here first 26
we were just friends 20
we were friends 142
we were 914
we weren't 120
we were there 68
we were close 44
we were talking 74
we were together 65
we were here first 26
we were just friends 20
we were friends 142