English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You're getting old

You're getting old translate Turkish

269 parallel translation
Always saying you're going to die. Its getting so old.
Siz hep kendinizi öldürmekle tehdit ediyorsunuz.
You're getting old, Jean.
Yaşlanıyorsun Jean.
You're getting old, Colonel.
Yaşlanıyorsun Albay.
You're getting pretty old, you know?
Gittikçe yaşlanıyorsun. Koca bulmak için artık son şansların.
You're getting too old to be climbing trees.
Ağaçlara tırmanmayacak yaşa geldin.
You're getting old, Ben.
Yaşlanıyorsun, Ben.
You're getting old, Gray.
Yaşlanıyorsun Gray.
You're getting old.
Yaşlanıyorsun.
I hope you're not getting so old that you can't admire an attractive woman.
Umarım çekici bir kadına hayran olamayacak kadar yaşlı değilsindir.
You're old, you're getting foolish and you've made a mistake!
- Öyleydi ama sen değilsin! Yaşlandıkça aptallaşıyorsun ve bir hata yaptın!
- You're getting old, my dear...
- Yaşlanıyorsun hayatım...
- You're getting too old.
- Sende gittikçe yaşlanıyorsun
You're getting old and rickety... and scared!
Gitgide yaşlanıp, moruklaşıyorsun. Korkaklaştın!
We're getting tired of you, old man.
Canımızı sıkmaya başladın ihtiyar.
Or maybe you're getting old.
Belki de yaşlanıyorsun.
- You're getting old.
- Yaşlanıyorsun.
You're getting like old Blore.
Yaşlı Blore'a benziyorsunuz.
Hey, you old Hawkeye, you're getting bald. Now just what do you expect after 25 years?
25 yıldan sonra ne bekliyorsun?
You're getting old, Buster.
- Yaşlanıyorsun.
Maybe you're just getting too old, Joe.
Belki de fazla yaşlandın, Joe.
You're getting so old, you're seeing things.
Sen iyice yaşlanıyorsun, olmadık şeyler görüyorsun.
You're getting crazy in your old age.
Bu yaşta delirmeye başladın.
You're getting old.
Yaşlanıyorsun artık.
My dear little Tomas, you're getting old.
Sevgili küçük Tomas'ım, yaşlanıyorsun.
You know, Buck, you're getting worse than an old mother hen.
Biliyor musun Buck, ihtiyar bir tavuktan daha da beter oluyorsun.
You're getting a bit old for that, aren't you?
Bunun için biraz yaşlı değil misin?
You're getting old and grey, and I'm getting fat and grey.
Sen yaşlanıyorsun, ben şişmanlıyorum ve saçlarımız beyazlıyor.
Quiet, old man, and be thankful you're not getting the same.
Kes sesini ihtiyar ve aynı durumda olmadığına şükret.
In my opinion, you're getting old.
Kanımca sen yaşlanıyorsun.
You're getting too old.
Yaşlanıyorsun.
You're getting to be an old maid.
Kocakarılara benzemeye başladın.
You're getting old, Marello.
Yaşlanıyorsun, Marello.
Marshall, you're getting old!
Marshall. İsveç etini sevmemişsin.
You're getting very optimistic in your old age, aren't you, Thorpey?
Yaşın ilerleyince iyimser olmuşsun, değil mi Thorpey?
You're getting old, Mother, or hadn't you noticed?
- Artık yaşlandın anne yoksa farkında değil misin?
But now you're getting old and lazy and slow.
Ama artık yaşlanıyorsun, tembel ve yavaşsın.
You young whippersnappers, you're not like the old team... out with old Mr. Dunston in the plains and prairie, driving those cattle... getting their tonsils out in the middle of the night with no doctors.
Sizi küçük züppeler, siz hiç yaşlı Bay Dunston ile birlikte... ovalarda ve bozkırlarda sığırları süren, kendi bademciklerini... gecenin bir vakti doktor olmadan söken gruptakilere benzemiyorsunuz.
You're not getting old.
Yaşlanmıyorsun.
You're getting old. Yeah?
Yaşlanıyor musun?
You're getting old, McGowan.
Yaşlanmışsın, McGowan.
You're just getting old.
Yaşlanıyorsun.
You have no idea... how many women want you when you're getting old.
Yaşlandığında, kaç tane kadının... seni isteyebileceğini aklın almaz.
You think everything stops because you're getting old?
Yani sen yaşlanıyorsun diye her şeyin durduğunu mu... düşünüyorsun?
I think you're getting too old for the mountains.
Dağda yaşamak için artık yaşlanıyorsun.
You're getting too old for Injun-fighting, Henry.
Kızılderililerle savaşmak için yaşlandın Henry.
You're getting old, Lowry
Yaşlanıyorsun Lowry.
You're getting old!
Sen yaşlanıyorsun!
You want Meccacci, you got him. - When you look like I do and you're getting old as well and you're going on a honeymoon you have to be loaded with it. - For a price.
- İstediğin oysa alırsın ama fiyatı var.
You're getting old, Butch.
Ortadan dalıyor! Yaşlanıyorsun, Butch.
- You're getting old, John.
Yaşlanıyorsun.
You're getting old.
Yaşlanıyorsun, kahrolası.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]