English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You owe him

You owe him translate Turkish

609 parallel translation
You owe him $ 90 for use of a team and wagon for eight months... besides $ 100 cash on a loan.
Atlı arabasını 8 ay kullandığın için 90 dolar bunun yanı sıra 100 dolar da nakit para borcun varmış.
Well, I ain't no lightning'calculator... but according'to my figuring'... you owe him 245 dollars... and 47 cents.
Elimde hesap makinesi yok ama hesapladığım kadarıyla 245 dolar ve 47 sent borçlusun.
They said that Nicky's annulment has been filed and that you've been declared legally alive and you owe him $ 50.
Nicky'nin evliliğinin iptali dosyalandı ve senin de yaşadığını kanunen beyan oldu ve ona 50 $ borçluymuşsun.
How much do you owe him?
Ona borcun ne?
- You owe him plenty.
- Ona çok şey borçlusun.
- A guy here says you owe him money.
- Burdaki bir adama borcun varmış.
He says you owe him for those... Those guns and he brought along a pair to collect with.
Ona ait olan bir çift silahı zorla aldığını söylüyor ve geri almak için yanında bir çift daha getirmiş.
- What do you owe him, Harry?
- Ne borçlusun ona, Harry?
Well, when a man pays your day's wages, you owe him a day's work.
Adam günlük yevmiyeni veriyorsa, ona iş borçlusun demektir.
So you figure you owe him something.
Bu yüzden ona borçlu olduğunu düşünüyorsun.
You owe him everything.
Her şeyini ona borçlusun.
- You owe him about $ 6,000, right?
- Ona yaklaşık 6,000 $ borçlusun değil mi?
What do you owe him?
Ne kadar borçlusun?
You owe him an apology, Ari.
Ona özür borçlusun, Ari.
You owe him $ 5.
Ona 5 Dolar borçlusun.
You owe him nothing.
Ona hiçbir borcun yok.
I'm gonna go tomorrow and pay Shu just what you owe him.
Yarın gideceğim ve Shu'ya sadece ona olan borcunu ödeyeceğim.
- You owe him a lot.
- Ona çok şey borçlusun.
You owe him your science, your culture, - whatever civilization you've got.
Ona bilimini, kültürünü, olan bütün medeniyetini borçlusun.
Surely you owe him some responsibility?
En azından sorumluluğu üstlenebilirsiniz.
You owe him a life.
Ona hayatn borçIusun.
There's a cabby here. He says you owe him two and six.
- İki sterlin altı peni taksi borcunuz varmış.
You owe him what?
Ne borçlusun ona? Ne?
And all because you owe him how much?
Ve tüm bunlar sadece... Kaç paraydı borcunuz?
May I attempt to repay you with the debt I owe him?
Ona olan borcumu sana ödeyebilir miyim?
How much do I owe you and him for my life?
Hayatıma karşılık ikinize ne kadar borçluyum?
You must owe him money.
Ona para borcun olmalý.
- You don't owe him no money, Geoff.
- Ona borcun yok, Geoff.
Don't you think we owe it to him? Why don't you let me go out there and poke that guy in the nose?
Bir müsaade et de dışarı çıkıp adamın suratına yapıştırayım bir tane!
You don't owe him a cent.
Ona tek bir kuruş bile borçlu değilsin.
You can't owe money to a guy like him a little loudmouth who bones you when he isn't even trying to.
Öyle bir adama borçlu kalamazsın Sana hallenmemişken bile seni beceren düşük çenelinin teki.
You owe it to me to hold it open for him.
Onun için boş bırakmayı bana borçlusun.
We all owe him something, and you've had years to think it over.
- Hepimiz bişeyler borçluyuz ona, ve sen bunu düşünmek için yıllarını verdin
You very nearly owe your death to him.
Nerdeyse ölümünüde borçlu olacaktın.
You owe it to him to suppress this if you possibly can.
Yapabiliyorsan bu makaleyi hasır altı ettirmeyi ona borçlusun.
Look, you don't owe him anything.
- Bu daha iyi.
Takuetsu said you still owe him money...
Takuetsu, ona hala borcun olduğunu...
Get ready the money you're going to owe him for the job.
Ona olan borcunuzu hazır etseniz iyi olacak.
And i think you're going to owe him $ 500,000.
Ve bence ona tam beş yüz bin dolar borçlanacaksın.
You owe it to him.
Ona bunu borçlusun.
Besides, you know we still owe him money.
Hem, halen ona borcumuz olduğunu biliyorsun.
Madam, in matters of debauchery it was I who lured him and I didn't need anyone to lure me away from the duties I owe you.
Madam, sözkonusu uçarılık ise... onu ayartan bendim, o beni ayartmıyordu. Ve sana karşı olan görevlerimi, ihmal etmem için beni kimsenin ayartmasına ihtiyacım yok.
I only had 200, just as you said. I owe him the rest.
Dediğin gibi 200 vardı, kalanı için borçlandım.
Maybe we owe it to him to tell him about you.
Belki hakkında ona bir şeyler söylesek iyi olur.
Like, would you loan me $ 25 so I can pay Cully what I owe him?
Neymiş? 25 papel borç verir misin, Cully'ye borcumu ödemem için?
I owe him a lot, you know...
- Ona çok şey borçluyum. Sen de biliyorsun.
He figures you still owe him for a lynching.
Hâlâ ona asmadan dolayı borçlu olduğunuzu düşünüyor...
Tell him you have come to pay the £ 4.10 that I owe him.
Ona olan 4.10 sterlinlik borcumu da öde.
On account of you still owe him $ 137,000, plus interest.
Sam Amca'ya hala 137.000 dolar artı faiz borcunuz var.
I owe it to him actually but that's another story and I won't bore you with it.
Aslında bunu ona borçluyum ama bu başka bir hikâye ve seni bununla sıkmayacağım.
That means you already owe him $ 50,000 for the men he lost last night.
Şimdiden dün akşamki adamlar için ona 50.000 dolar borçlusun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]