English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / Your honour

Your honour translate Turkish

2,241 parallel translation
Yes, Your Honour, just a few more moments, if you please.
Evet, efendim, sadece birkaç dakika daha, lütfen.
You have in front of you, your honour, Mrs. Montgomery's social worker's report, including a psychological evaluation, testimony from her new employer, a signed lease for her apartment rental, and an approved credit card application.
Bayan Montgomery'nin psikolojik değerlendirmesini içeren sosyal hizmetler, raporunu, yeni işinden alnmış evrakını, oturduğu dairenin imzalı kira sözleşmesinin örneğini ve onaylanmış bir kredi kartı başvurusu örneğini size sunuyoruz, sayın yargıç.
Hopefully, upon reviewing these documents, your honour will concur that Mrs. Montgomery has taken admirable initiative in overcoming severe hardship, so that James may be returned to her care.
Umarız ki bu belgeler, Bayan Montgomery'nin zorlu bir hayattan sıyrılıp taktire değer bir hayat kurduğunu fark etmenizi ve James'in bakımının ona verilebileceği konusunda bizimle hem fikir olmanızı sağlar.
Your Honour.
Sayın yargıç.
Your honour, may I...
Sayın yargın, söz alabilir miyim?
But now... this year, baby brother... I'm doing it, in your honour.
Ama şimdi, bu yıl, küçük kardeşim senin yerine ben yapıyorum.
Something tells me they're throwing this party in your honour.
İçimden bir ses bu partiyi senin onuruna veriyorlar diyor.
Objection, Your Honour.
İtiraz ediyorum.
Boom goes your faith, boom goes your honour
Güvene ateş etmek, şerefine ateş etmek gibidir.
We have, Your Honour.
Vardık, sayın yargıç.
Yes, Your Honour, we have.
Evet, vardık, Sayın Hakim.
Yes, Your Honour, I do.
Evet, Sayın Yargıç, var.
And that, Your Honour, is what hurts the most.
Ve en çok canımı acıtan da bu, Sayın Hakim.
- Ja, Your Honour.
- Ja, Sayın Hakim.
Your Honour...
Sayın Hakim...
Your honour, if I may address the court.
Sayın Hakim, konuşmama izin verirseniz...
I mean, Your Honour, I know it isn't a big legal point... but even when I was in kindergarten everybody always called me "Bloom."
Yani, Sayın Hakim, bunun önemli yasal bir nokta olmadığını biliyorum ama yuvadayken bile herkes bana Bloom derdi.
That's when I was guest of honour. Your Honour.
Bu ben onur misafiriykendi.
Your Honour, I must deeply apologise, but it seems neither my client...
Huzurlarınızda, en derim özürlerimi sunarım,.. ... fakat müvekkilim ve hukuk danışmanın henüz gelemedi.
As you can see, Your Honour, they have arrived.
Gördüğünüz gibi, huzurlarınızda, yetiştiler.
A couplet in your honour
Senin şerefine işte bir şiir.
- She filmed this, Your Honour.
- Bu kaseti o çekti sayın yargıç.
It's so disgusting, Your Honour.
Bu onurla ilgili.
objection, Your Honour!
İtiraz ediyorum sayın yargıç.
- No, Your Honour!
- Hayır, sayın yargıç.
Please, Your Honour!
Lütfen, sayın yargıç.
No, Your Honour!
Hayır, sayın yargıç.
What am I, darling? I'm husband number four. we're having a knees-up in your honour tomorrow.
Katherine, yarın senin onuruna bir parti veriyoruz.
- The State is ready to proceed, Your Honour.
- Hazırız sayın yargıç.
Your Honour, at this time Mr Rader would waive his right to a jury trial and enter a plea of guilty on all 10 counts.
Sayın yargıç, Bay Rader jürili duruşma hakkından feragat edip... on cinayeti işlediğini kabul ediyor.
- No, Your Honour.
- Yok sayın yargıç.
Thank you, Your Honour.
Teşekkürler, Sayın Yargıç.
I'm sorry, Your Honour, I can't...
Özür dilerim, Sayın Yargıç, yapamayacağım.
Goodbye, Your Honour.
Hoşça kalın, Sayın Yargıç.
- I'm sure, Your Honour.
- Eminim, Sayın Hakim.
Your Honour, we'd like to recess if we could.
Sayın Hakim, ara vermek istiyoruz.
- I'm not. - He is, Your Honour.
- Kafam karışık değil.
I've already done that, Your Honour.
Yeterince düşündüm, Sayın Hakim.
How do I know your father... and the President will honour your word?
Babanı nasıl biliyorum ve başkanın senin sözünü nasıl onurlandıracağını?
It is an honour to meet you, and an even greater honour to finally serve under your command.
Sizinle tanışmak bir şereftir, ve komutanız altında nihayet çalışma şerefi ondan daha da büyük.
I hope your friends will join us for a celebratory banquet to honour your work.
Umarım çalışmanızın onuruna verilecek olan kutlama ziyafetine katılacaklardır.
I have always tried to act according to the lessons of duty and honour that have been your legacy to me.
Bana miras bıraktığınız görev ve onur hisleriyle hareket etmeye çalıştığımı bilmenizi istiyorum.
Swallow your cartridge and our honour?
Kartuş olayını görmezden mi geleceğiz?
It's time to honour your pledge, it's time to do or die
Sözünüzü tutma zamanı geldi. Ölme ya da yaşama zamanı geldi.
Fighting by your side today has been Xu Gui's greatest honour in life.
Bugün sizin yanınızda savaşmak Xu Gui'nin yaşadığı en büyük onurdur.
It's an honour to have you with us, sir... and I hope you won't mind me saying... but I thought your last book was even better than the first.
- Şey sizi ağırlamak bizim için büyük bir şeref, efendim ve umarım bunu söylememe aldırmazsınız, ama ben son kitabınızın ilkinden bile daha iyi olduğunu düşünüyordum.
You honour us with your presence.
Buraya gelerek bizi şereflendirdiniz.
Your girl's honour is at stake
Senin kızının namusu tehlikede.
If you don't honour your word... You'll end up like her.
Eğer isteklerimizi kabul etmezsen sonun küçük kızınki gibi olur.
For your lady's honour, and your family's honour.
Leydinin şerefi için, ve ailenin şerefi için.
I honour you, for your sacrifice.
Bayan Hofstadter, kaybınız için taziyelerimi sunuyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]