English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / Your stuff

Your stuff translate Turkish

6,365 parallel translation
I'd love to show her your stuff. Aw.
Yaptıklarınızı kızıma gösteririm.
Do you have spread your stuff out all over the place?
Bütün eşyalarını ortalığa atmak zorunda mısın?
Get your stuff.
Eşyalarını hazırla.
So I-I don't think I'm gonna have time to get you your stuff.
Alışveriş yapacak zamanım olacağını sanmıyorum.
More and more of your stuff came in, and more and more of Andy's stuff just went away.
Sana ait şeyler daha da gelmeye başlar. Ve Andy'ye ait şeyler gitgide uzaklaşır.
[Quietly] Come and get your stuff.
Gel ve eşyalarını al.
Come and get your stuff.
Gel ve eşyalarını al.
God, whenever you can, just come and get your stuff so that we can just, you know, be done with it.
Tanrım ne zaman gelebilirsen gel de eşyalarını al ki biz de anlarsın ya bitirelim her şeyi.
You still didn't get your stuff back from your ex?
Hâlâ eşyalarını alamadın mı eski sevgilinden?
Aren't you tired of guys that treat you like crap, steal your stuff, and are covered with misspelled tattoos?
Sana bok gibi muamele gösteren, eşyalarını çalan yanlış yazılmış dövme yaptıran adamlardan bıkmadın mı?
Get your stuff.
Eşyalarını topla.
Come on, get your stuff.
Hadi, topla eşyalarını.
Your stuff should be in one of them hot shit Fort Lauderdale galleries.
- Eserlerin Fort Lauderdale galerilerinde sergilenmeli.
- ( Doorbell rings ) - Get upstairs and get your stuff.
- Yukarı çık ve eşyalarını topla.
Not... can't do that. Can't have it. I know this is your stuff.
Biliyorum, hepsi senin eşyan ama Paulie aynı evdeki odan gibi görünmesini istedi.
Oh, um, I have your stuff.
Eşyaların bende.
Grab your stuff. We're drinking.
Hazırlan, içmeye gidiyoruz.
OK, do you want to get your stuff? Yeah.
- Eşyanı almak ister misin?
- Is this all your stuff? - Mmm-hmm.
Tüm eşyaların bunlar mı?
What do you want to do about all your stuff in the city?
Şehirdeki eşyalarını ne yapmayı düşünüyorsun?
That's your stuff.
Bu senin eşyalar.
Get your coats, go, go get your stuff!
Montlarınızı alın!
What are you doing? That's not your stuff.
Onlar sizin değil.
That hot maid stole your stuff?
O seksi hizmetçi evi mi soydu?
I was thinking... The only constant you had was your stuff.
ben sadece düşünüyorum ki... bunlar hayatında sahip olduğun, tek sabit şeyler.
Pack your stuff, Roscoe.
Eşyalarını topla Roscoe.
Long enough to know you have herpes and do weird stuff with your teddy bear.
Uçuk hastalığına yakalandığını ve ayıcıkla yaptığın garip şeyleri anlayacak zamandır.
I'm just really sorry that all this stuff happened on your wedding day.
Bunca olay düğün gününüzde olduğu için çok üzülüyorum.
Hey, Jess, is this doing weird stuff to your eyes?
Hey, Jess, bu senin de gözlerine garip şeyi yapıyor mu?
Where... where do you keep, like, your junk and stuff?
- Ivır zıvırlarını falan nerede tutuyorsun?
This could be really great for you, because you want to be in the spotlight and have your picture in the paper, and I don't care about any of that stuff.
Çünkü sen spot ışıkların altında olup, gazetede resminin çıkmasını istiyorsun ama ben böyle şeyleri umursamıyorum.
Can I go get my stuff out of your car?
Arabandan eşyalarımı almaya gidebilir miyim?
We're gonna put a special medicine inside your stomach to suck out all the bad stuff.
Kötü şeylerden temizlemek için karnının içine bazı özel ilaçlar vereceğiz.
I'm sorry I went through the stuff on your desk.
Masanı karıştırdığım için özür dilerim ben de.
You're taking a bunch of synthetic stuff to keep your heart from stopping.
Kalbin durmasın diye bir ton hap alıyorsun.
No, I'm happy you brought it up because now it's like... it's affecting your friends and stuff.
Bahsetmene sevindim. Çünkü artık senin arkadaşlarını da etkiliyor.
And I was thinking, if you wanted to patch things up with Kristen, you could tell her Drew put all that stuff in your bag.
Düşündüm de, Kristen ile aranı düzeltmek istiyorsan onları çantama Drew koydu diyebilirsin.
The least your fat ass can do is clean up some stuff!
O koca kıçını kalkır kıçınıda temizle şuraları!
Right before your friends came and busted up our little party I had called him and told him to bring some stuff.
Tam senin arkadaşların gelmeden ve bizi yakalamadan önce onu aradım ve bize birşeyler getirmesini söyledim.
Fix your face, Fish. The hard stuff down now, dawg.
Şu suratına bak, Fish. zor işler bitti, adamım.
That's why you've got to write your own stuff.
O yüzden kendi senaryonu yazacaksın.
Did you stuff your wife in someone else's chimney?
Karını başka birinin bacasına mı tıkıştırdın?
I... I don't use your... stuff.
Senin eşyalarını kullanmam.
And I won't allow your screwed-up stuff to keep my kids in some substandard school.
Ben de senin saçmalıkların yüzünden çocuklarımı düşük seviyede bir okulda tutamam.
But if your mama could have you here in the free world forever and always, well, the rest is just the small stuff.
Ama burada, özgür dünyada daima annenin yanında olsan gerisi teferruat.
I was glad to not hear your Joseon stuff for a while.
En son Joseon küfürleri ettiğinden bu yana epey zaman geçmişti.
Just bring lots of your green stuff because you ladies sure know how to spend it.
Sadece yeşil sürü getirmek Eğer bayanlar emin harcamak için biliyorum çünkü.
Your dad bought you the lemonade fizzy stuff that you like.
Baban sana sevdiğin gibi limonatalı gazoz almış.
You don't miss working on your cars in the garage and stuff? No.
- Garajda arabalarla falan uğraşmayı özlemedin mi?
I'd take your cash and, uh... Yeah, stuff like this.
İşte paranı alırdım ve şunlar da olabilir mesela.
Lifelong commitment, your march towards middle age, having a stroke... a bunch of stuff.
Yaşam boyu bağlılık, orta yaş bunalımı, kalp krizi geçirme ihtimali... Bir sürü şey.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]