Iyi bir şey translate Portuguese
10,123 parallel translation
Bak, daha hızlı çözmene yardımcı oluyorsa, bu iyi bir şey değil mi?
Olha, se puder ajudar a desvendá-las mais rapidamente, não é uma coisa boa?
- Bu muhtemelen iyi bir şey.
- Que bom.
Bir vadide hiçbir zaman iyi bir şey olmaz.
Nada de bom acontece numa ravina.
Bu iyi bir şey.
Então... isso é bom.
Burada iyi bir şey yapıyoruz ve bize yardım edebilirsin.
- Nós estamos a fazer algo bom e tu podes ajudar-nos.
Ona yaptığım her şeyin ailemiz için iyi bir şey olduğunu söyledi. - Nate?
Disse-lhe que tudo o que fizera fora para bem da família.
Bu iyi bir şey Warren!
Isto é bom, Warren!
Bu iyi bir şey, değil mi?
- Isso é bom, não é?
Yani bu iyi bir şey.
- Então, isso é bom.
- Bu hiçbir zaman iyi bir şey değildir.
E isso nunca é uma coisa boa a fazer.
Bana iyi bir şey söyle.
Diz-me alguma coisa boa.
Ben sadece olup bitenden sonra iyi bir şey yapmaya çalışıyordum.
Tentei aproveitar alguma coisa boa do que aconteceu.
Yamyamlık, iş için iyi bir şey gibi gözükmüyor.
Canibalismo é mau para os negócios.
O elemanı dinleyip başına iyi bir şey geldiğini gördün mü hiç?
A sério... já alguma vez aconteceu alguma coisa boa - por dares ouvidos naquele gajo?
Ölmüyorsun, sadece aklına yapacak iyi bir şey gelmiyor.
- Não estás a morrer. Só não consegues pensar nalguma coisa boa para fazer.
Ölünün arkasından konuşulmaz ama o adam için söyleyebileceğim iyi bir şey yok.
Sei que não se deve falar mal dos mortos, mas não tenho nada de bom a dizer sobre esse homem.
- Bu iyi bir şey değil mi?
Então isto é uma coisa boa, certo?
Maçı canlı izlemekten daha iyi bir şey olamaz.
Não há nada melhor do que assistir ao jogo em directo.
Ama ofisinden ayrıldığımda neredeyse onun kadar iyi bir şey vardı.
Mas, quando saí do edifício dele, tinha uma coisa quase tão boa :
Neden olduğum ve hissettiğim acıların dışında bu olayın sonucundan iyi bir şey çıkacağını hiç düşünmezdim ama çıktı.
E perante a dor que causei e senti, nunca iria acreditar que algo de bom ia sair disso. Mas saiu.
Tabii ki seni seviyorum. Yani bu iyi bir şey, oldukça iyi.
E é claro, eu amo-te, é que, isto é bom, isto é mesmo, mesmo bom.
Üzgün ve kızgınsın bu iyi bir şey çünkü hala insan olduğunu gösteriyor.
Estás chateada e triste, isso é bom, significa que ainda és uma pessoa. Mas agora não é a altura para pensar muito.
Bu iyi bir şey değil mi?
Isso é bom, não é?
- Ama burada iyi bir şey yapıyoruz.
Mas nós estamos a fazer uma coisa boa.
Hayatında iyi giden bir şey var mı ki?
- Alguma coisa na tua vida acaba bem?
Böbürlenecek bir şey yok ama utanmanı sağlayacak bir şey de yok gayet iyi yani, değil mi?
Não é motivo de orgulho, mas de vergonha também não. Isso é algo bom, não é?
Elimde Jack ile ilgili benim Jessica'dan daha iyi bir avukat olduğum gerçeğini bildiği için güven ve inançtan başka bir şey yok.
Não tenho informação nenhuma sobre o Jack, a não ser que ele acredita e confia que sou melhor advogado do que a Jessica. Cala-te.
İyi ama, merak edecek bir şey yok.
O pai teve um acidente.
Sanırım şu an iyi hissetmek böyle bir şey.
Se é isto que "óptima" significa.
Yani Carson, Exley'nin eşyalarını açık arttırmada satın alıyor Washburn'ün röportajlarını keşfediyor ve adamın ailesine bir bakmalarını teklif ediyor bu da ancak iyi bir adamın yapacağı bir şey.
Há seis semanas, foi quando o Miko alugou o local. O Kanae testemunha o homicídio do Miko, o assassino descobre, e acaba com as provas, incluindo o Kanae. Porquê esperar até agora para eliminá-lo?
"Selam, Rebecca, sana verdiğim bilgilerle" bir şey yapmayacağını biliyorum çünkü çok iyi arkadaşlar falanız. "
Sei que não vais fazer nada comprometedor com a informação que te dei, porque somos tão amigos. "
Ve Bruce Lee'nin bana öğrettiği bir şey varsa o da öğrendiklerimi tekrar öğrenmektir. NZT etkisinde olmaktan daha iyi bir zaman olabilir mi?
E se o Bruce Lee me ensinou alguma coisa, era que tinha de desaprender tudo e havia melhor altura do que em NZT?
Tamam, yani Carson Exley'nin eşyalarını Açıl artırmada satın alıyor Washburn'nün röportajlarını keşfediyor ve adamın ailesine bir bakmalarını teklif ediyor bu da ancak iyi bir adamın yapacağı bir şey.
Então, o Carson compra a investigação do Exley no leilão, descobre a entrevista do Washburn, e contacta a família do tipo para os deixar ver, algo que um tipo simpático faria.
İyi bir yüzücü olmam güzel bir şey o zaman.
- Ainda bem que sei nadar.
İyi diye bir şey yok ki dünyada.
Não há nada bom neste mundo.
Çünkü Brian'ı iyi tanıyorum ve o asla böyle bir şey yapmaz.
Eu conheço o Brian e sei que ele nunca faria isso.
Bahsettiğin iyi oldu, bir şey eksikmiş gibi geliyor.
Engraçado mencionares, pois penso que falta qualquer coisa.
- İyi bir şey değil.
- Nada de bom.
İyi bir şey yapıyorsun.
Está a fazer uma coisa boa.
- Kişisel bir şey değil Paul, ama kendimizi senden daha iyi koruyabiliriz.
- Paul, não é pessoal. Mas podemos auto-policiar-nos melhor do que tu.
İyi bir şey yap ve Lacy'nin ailesine gereken şeyi anlat.
Faça uma boa coisa e dê um final à família da Lacy.
Bu ya çok iyi ya da gerçekten çok kötü bir şey.
Isto tudo é muito bom ou muito mau.
- İyi, bir an şey sandım... - Aletim mi?
- Bem, pensei que estava a falar sobre...
- Yok bir şey sanıyordum ki beni getirmenin sebebi "seni daha iyi tanımam" dı.
- Nada. É só... Pensei que me tivesses trazido para "conhecer-te melhor".
Şimdi başka bir şey istediğini daha iyi anlıyorum.
Parecia-me tão claro que tu querias outra coisa.
Senin gördüğüm en garip şey olmadığını söyleyemem ama iyi kalpli bir garipsin.
Sabes, nunca me farás admitir de que tu não és a coisa mais estranha ali fora, mas... És uma coisa estranha boa.
- Tansiyonu iyi ama kesin bir şey yok.
- Ela ainda não acordou.
Evet, ne zaman Filedelfiya Flyers kazansa, skor yapıpı kazansalar, tamamdır bu beni iyi bir havaya sokar ve burada yaptığım şey daha iyi olur.
Sim, mas quando o Flyers vencer, quando marcar e vencer, isso deixa-me de muito bom humor, e isso faz com que o que faço ali seja muito melhor.
Dr. Charles, iyi. Bir şey danışabilir miyim?
Dr. Charles, óptimo.
İyi haber ise Sayın Başkan, elimizde henüz kullanmadığımız bir şey var.
A boa notícia é que temos uma ferramenta que ainda não usámos.
Senatör daha iyi açıklayacaktır ama, ana rahmindeyken bebeğin DNA'sı ile oynayıp hastalıkları daha ortaya çıkmadan önlemek ile alâkalı bir şey.
A Senadora explicaria melhor, mas tem a ver com a manipulação do ADN dos bebés no útero, erradicando logo as doenças.
iyi birisin 30
iyi biri 103
iyi bir adam 101
iyi birine benziyorsun 16
iyi bir kız 32
iyi biri mi 21
iyi biriydi 25
iyi bir nokta 22
iyi bir fikir 75
iyi bir fikrim var 23
iyi biri 103
iyi bir adam 101
iyi birine benziyorsun 16
iyi bir kız 32
iyi biri mi 21
iyi biriydi 25
iyi bir nokta 22
iyi bir fikir 75
iyi bir fikrim var 23
iyi bir çocuk 55
iyi bir soru 35
iyi bir iş 32
iyi biridir 33
iyi bir adamsın 23
iyi bir fikirdi 18
iyi bir kız ol 31
iyi bir adamdı 69
iyi bir başlangıç 27
iyi birine benziyor 31
iyi bir soru 35
iyi bir iş 32
iyi biridir 33
iyi bir adamsın 23
iyi bir fikirdi 18
iyi bir kız ol 31
iyi bir adamdı 69
iyi bir başlangıç 27
iyi birine benziyor 31
iyi bir çocuk ol 23
iyi bir adamdır 20
iyi bir fikir değil 28
iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum 18
iyi bir çocuktu 17
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
iyi bir adamdır 20
iyi bir fikir değil 28
iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum 18
iyi bir çocuktu 17
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey oldu 106
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey oldu 106