Dolu değil translate Russian
406 parallel translation
Nick, bu tabanca dolu değil.
Ник, пистолет не заряжен.
- Dolu değil, değil mi?
- Оно же не заряжено, да?
Bu sabah sen Brewster'a giderken dolu değil miydi?
Он был полный, когда ты ездила в Брюстон?
Sandığın gibi her zaman acıyla dolu değil.
Не думай, что здесь сплошное растление.
Dolu değil.
Он не заряжен.
Benim programım dolu değil. Diğerleri yemek yerken ben çalışırım, ben çalışırken onlar yemek yer. Böylelikle kimse rahatsız etmiyor.
А у меня нет графика, когда люди завтракают, я работаю, когда они работают, я завтракаю.
Sence de bu hikaye saçmalıklarla dolu değil mi?
Не кажется ли вам, что вся эта история, местами выглядит глупо?
Hiç övgü dolu değil, majesteleri.
Сильно сказано, Ваше Высочество.
Dolu değil, barut da ıslak.
Он не заряжен. Порох отсырел.
Hepsi dolu değil. Lütfen.
- Ѕлагодарю.
O dolu değil, değil mi? - Daha değil.
- Эта штука не заряжена?
Dolu değil mi?
Она не заряжена?
Dolu değil. Hatırlıyor musun?
Он не заряжен, ты что, забыл?
Çanta 50'lik altın ya da elmasla dolu değil.
В этом чемодане не купюры, не золото и не бриллианты.
Garip bir yerdir. Sizce de öyle değil mi? Tarihi eserlerle dolu.
Тут так живописно, куча памятников.
Kullanıcı açısından bakarsak bir dolu kusuru var ve o kusurları dengeleyecek yeterli avantajlara sahip değil.
С точки зрения потребителя есть множество недоработок и мы не видим преимуществ, которые бы их перевешивали.
Bu bir evin hikayesi. Kiralık dairelerle dolu bir apartman değil ama bunu sizi şaşırtmadan nasıl koyabilirim ki?
Это история одного дома, который в определенном смысле можно было бы назвать доходным, однако как бы мне точнее выразиться, при этом не шокируя вас?
Ama gaz dolu odalarda olmaz, sadece tehlikeli değil aynı zamanda aptalca!
Но не с газом, заполняющим комнату, это не только опасно, но и просто глупо!
Hayat küçük problemlerle dolu, değil mi?
Наша жизнь полна маленьких неприятностей, неправда ли?
- Pek bir şey değil, insan kanına doyum olmadığını bilen, açlıktan gözü dönmüş kurtlarla dolu bir çukur.
- ѕросто € ма, полна € волков, диких от голода и привыкших ценить человеческую кровь.
Sakın söyleme. Dolu olduğunu bilmiyordun, değil mi?
Не говори мне, что ты не знал, что он заряжен.
Az önce bana söylediğiniz övünç dolu gerçekleri değil.
Я прошу вас, князь,
Bu önemli bir konu. Hayat dolu oğlumuz hakkında bir şeyler bilmek istersin, değil mi?
Дорогуша, хочешь услышать о нашем сыне, хочешь?
Şaka yapıyor olmalısın, dolu bile değil!
Это просто шутка, он не заряжен.
# Romantiktir hayatımız Kazara oluşan bir melodi gibi # # Yeni zevklerle dolu # # Severiz neşeyi, derdi değil #
Один день здесь, другой день в другом месте, наша жизнь как романс, набрасывается на мелодию удачи, бежит от счастья к счастью.
Bu hayatın günah dolu olması bir yana, eğlenceli bile değil.
Эта жизнь не только греховна и безнравственна. Это даже не весело.
Dolu bile değil.
Он даже не заряжен.
Bu bir şey değil. Daha dolu var.
Бывало и больше.
Uçak kalkmadan önce, midenizi uyuşturucu dolu poşetlerle dolduruyorsunuz değil mi?
Перед поездкой ты проглотил пластиковые пакетики.
Bir geminin Sırp anarşistleriyle dolu olması akla uygun değil,
Это неприемлемо для судна, иметь на борту сербских анархистов
İmparatorluk ordusu bilardo oynanan, içki içilen... kadınlarla dolu bir gazino haline geldi, değil mi?
Армия монархии потихоньку превращается в казино, где можно с удобствами играть в бильярд, пить, бегать за женщинами.
- Dolu olduğunu biliyordun, değil mi?
- Ты знал, что он заряжен!
Eski kocan gibi varoş zombisi değil o! Hayat dolu bir adam.
Он не такой провинциальный зомби, как твой нынешний муж.
İlişkimiz kötü başladı ama benim evim..... çöple dolu paslanmış bir yer değil.
Сперва мы с тобой не ладили. И мой дом, точно, не ржавая лачуга, набитая мусором.
- Dolu değil.
- Он не заряжен.
Silah dolu değil.
- Лучше опусти пистолет.
Paris o kadar harika mağazalarla dolu ki, akıl alır gibi değil.
В Париже так много отличных магазинов!
Hayır, değil. Her yer bitki ve çiçeklerle dolu.
Там растут разные цветы и растения.
İçi öyle aydınlık ve öyle aşkla dolu ki... bunun çok parlak bir gelecekle neticelenmeyeceğine inanmam mümkün değil.
Он излучает такой свет, такую любовь, что я вижу в этом предвестие блестящего будущего.
- Çıplaklık ile dolu, değil mi?
- Много обнажёнки, да?
Bu senin sözlerini dinleyen dengesiz ve şiddet dolu zihnin işiydi,... Kahinlerin değil.
Это работа неуравновешенного и жестокого ума, который слушал вас, не Пророков.
Her yer dolu. Hayır, sorun değil.
Всё занято.
Bu tam dolu olan 5 litrelik bir şişe, değil mi?
Так? - Да.
- Tabi ya, dolu dolu eğleniyoruz değil mi?
О, конечно, мы все тут веселимся.
Bence, fahişe, uyuşturucu ve porno dolu bir ev öyle değil.
А не в дом, где царят наркотики и порно.
- Tabi ya, heyecan verici bir facia hakkında sır dolu bir şeyler söyleyip, ortadan kaybolacaksın, değil mi?
Нет, ты всего лишь выдашь мне загадочное предупреждение о катастрофе и растворишься в ночи. Правильно? - Ты холодна.
Sır dolu değil.
Не загадка.
Hayır, o değil, sadece zihnim dolu ve Sha're'yi düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum, nerede, ona ne oldu.
Не в этом дело, просто в голове неразбериха, все думаю о Шаре, где она, что с ней. Понимаю.
Sürprizlerle dolu birisin. Öyle değil mi pislik?
Да ты просто полон сюрпризов... не так ли, начальник?
Kendini daha yaşam dolu hissediyorsun, değil mi?
От этого чувствуешь себя более живым?
Bir zamanlar hayatla dolu olan, ama artık değil.
Который когда-то изобиловал жизнью, но не сейчас.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56