English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ K ] / Kaldır onu

Kaldır onu Çeviri Portekizce

1,034 parallel translation
Kaldır onu Pompey.
Pega nele, Pompey.
Kaldır onu ve götür buradan.
Peguem nele e levem-no daqui.
- Kaldır onu, hadi. - Kaldırmıyorum.
- Não o vou chamar.
Tamam, hadi, kaldır onu Cole.
Muito bem, vá lá, pega nela, Cole.
- Kaldır onu.
- Cose-o.
- Süre doldu. - Kaldır onu.
Trata dele.
Kaldır onu.
Deita-a fora.
Bay Cooper, kaldırın onu.
Cooper. Guarde-o.
- Kaldırın onu.
- Guarde-o.
Kaldırın onu.
Tire-a daí!
Bu sözleriniz onu hemen ayağa kaldıracaktır.
E as suas palavras vão fazer com que melhore.
Yıllardır onu görmüyorum. Garaj sorununu çözmek için merdivenlerin altına bir havuz yaptırmak zorunda kaldım.
Para resolver o problema da garagem tive que fazer a piscina nas escadas.
- Onu kaldırın.
- Ponham-no de pé.
Onu başka yere görürürken adamı kaldırımda gördüm, bu yüzden onu motel kadar bıraktım.
Eu segui para o trabalho seguinte. Vi o tipo à beira da estrada, e dei-lhe uma boleia para o motel.
Ama onu ortadan kaldırırsak, klan kolay lokma olur.
Mas se ele desaparecer, este clã será uma presa fácil.
Onu ve akıtan dolma kalemi kaldır.
- Calma, pai. Ela vai fugir com aquele maldito. - Não, ele foi-se embora.
Kaldırın onu.
Vá, peguem nele.
Onu şuraya kaldır.
Sentem-no ali.
Her uyuya kaldığında uyandırıp onu buraya getirin.
Cada vez que ele adormecer, acorde-o e traga-o até aqui.
onu kaldır.
Põe isso de lado.
İndir onu ve ellerini kaldır.
Larga-a e levanta os braços.
Midesi bu kadarını kaldırmaz. Yumurtalar şişip onu çatlatır.
As tripas não aguentam, vão inchar e rebentar.
güzel Sally sokaklarda bacaklarını erkeklere gösterir... ama fazlasını istersen para ödenir eteğini kaldırırken nerede duracağını bilir... um-pa-pa, bu işler böyledir um-pa-pa, bunu herkes bilir... ister gizli olsun isterse açık... hiç fark etmez um-pa-pa... saf bir genç kız hamile kalmış bir erkeğin evine sığınmış, o da onu ayartmış... sızlanmanın alemi yok, bu yola girmiş bir kez o da paralarını sayar ve şarkı söyler...
a Sally caminha p'la viela e mostra os tornozelos aos homens eles vêem as ligas mas não é grátis mais ou menos só ela é que sabe oom-pah-pah, ela reza assim oom-pah-pah, já todos a sabem quer esteja tapado, quer esteja à vista é sempre o mesmo oom-pah-pah uma camponesa está numa alhada um homem veio tratar dela ela fez a cama em que se deita aceita o dinheiro e canta a canção
- Onu kaldırıp kurcalayacağım.
- Vou levantá-lo e pô-lo em cima do carro.
Onu karşı kaldırımda bekliyorlardı.
Esperaram por ela do outro lado da rua.
Diğer bir varsayım, eğer kamyonet onu sürüklediyse, kafası kaldırıma çarpmış olabilirdi.
Há outra hipótese : Se o ferido foi arrastado pelo triciclo, o seu crânio poderá ter batido na borda do passeio.
Haydi, kaldırın onu.
Vá e venha contar-me.
Hey, haydi onu oradan kaldırın!
Então? Mexam-se daqui!
Kaldırın onu.
Levantem-no.
Onu kaldırıma tükürdüğü için mahkum edemem!
Não o posso condenar por cuspir no passeio.
Onu kaldırıma tükürdüğü için bile tutuklayamam!
Não o posso condenar por cuspir no passeio!
- Kaldırın onu.
- Levante-o.
- Eğer onu kaldırırsan, seni öldüreceğim,
- Mato-o se usar o rifle.
Onu Nevada sınırında bırakmak zorunda kaldık.
Perdemo-lo na fronteira de Nevada.
Onu yukarı kaldırıyoruz!
Vamos conseguir levantá-lo!
Onun arkasından at sürerim. O dövüşür ve onu yerden kaldırırım.
Cavalgo detrás dele ele briga, e eu o recolho do chão.
Müşteriyi berber kayışıyla bağla, düğmeye bas, onu kaldır, çevir saçlarının aşağıya salınmasını sağla ve kırp, kırp, kırp.
Amarre o cliente, aperte um botão, levante-o, vire-o de ponta cabeça deixe o cabelo cair e click, click.
Tobruk, İngilizlerin elinde kaldığı müddetçe, Rommel'in ikmal yollarını tehdit etmekle kalmıyor onu Mısır'ın içlerinde daha fazla ilerlemekten de alıkoyuyordu.
Tobruk nas mãos dos britânicos seria uma ameaça às rotas de abastecimento de Rommel e impedia-o de avançar mais pelo Egito.
Kaldırın onu.
Deixem o Hoot.
Sonraki gün onun kalbi pes ediyor... ve onu morga kaldırıyorlar!
O coração pára e no dia seguinte levam-no para o necrotério!
Siz ikiniz, hemen kaldırın onu.
Vós os dois, levantai-o.
İçinizden biri onu yoldan kaldırıp gömebilir mi acaba?
Alguém pode pegar nele e enterrá-lo?
Hayır, onu ben kaldırdım.
Também estou aqui, não? Não, porque quem o levantou fui eu... e como dizia minha mãe...
Bir gün onu bu kaldırıma çağırdık, anlatabildim mi? Yaklaştım ve fermuarımı açtım, yarrağı dışarı çıkardım.
Uma vez apanhámo-Io cá fora e aproximei-me dele abri a braguilha e tirei o pau para fora.
Beşe kadar sayıp onu yukarı kaldır.
Conte até cinco, depois empurre a alavanca.
- Bud, onu kaldırın.
- Bud, ajude-a.
Kaldırıp götürmüşler onu.
Levaram-no.
Kaldırın onu, gençler!
Levantem-no, rapazes!
Kaldırın onu.
Levantai-o!
Kaldırın onu.
Levantem-no
Aynı bana söylediğiniz gibi onu kaldırıp işe döndürdüm patron.
Já o pus a trabalhar, chefe, tal como queria.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]