English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Ç ] / Çağır onu

Çağır onu Çeviri Portekizce

813 parallel translation
Çağır onu.
Chame-a.
- Çağır onu!
- Chame-o!
- Çağır onu.
- Chama-o!
Yo, yo, çağır onu.
Chama-o.
- Onu çağırırım.
- Vou buscá-lo. - Ótimo.
Onu şimdi çağır Nanine.
Chame-o, Nanine.
Onu hemen çağırın.
Chame-o já.
Onu çağırır mısın, Bonnie?
Vai chamá-lo, sim, Bonnie?
O, onu çağırıyor... ve o da fundalıkta onu takip ediyor.
Ela chama-o... e ele segue-a pelos pântanos.
Çağırın onu!
Telefonem-lhe!
Onu hemen buraya çağırın. - Bunu aceleye getirmeye gerek yok.
Mas não há pressa nenhuma.
Onu aşağı indir, yardım çağır.
Leva-a para baixo e traz ajuda.
Şoförümü çağırırsanız, onu aşağıya taşır.
Se você chamar o meu motorista, ele carregá-la-á pelas escadas abaixo.
Onu bara çağır ve bir içki iç.
Bem, convide-a para tomar uma bebida no bar.
Onu görmemize izin vermezseniz polis çağırırım.
Se não o trouxer, eu trago a polícia.
- Çağırıyorum onu.
- Vou chamá-lo.
Evet, onu çağırırım.
Sim, eu chamá-lo-ei.
Subay onu geri çağırır esirini de al gel diye.
O oficial mandou-o voltar e trazer o prisioneiro.
Yardım çağırısı duyup geldiğimde, karının üzerine çok geliyordu o yüzden de her namuslu kadının yapacağı gibi, onu vurdu.
Por isso, quando corri para cá, para ajudar, ele estava a ir longe de mais e ela deu-Ihe um tiro, como uma mulher decente.
Onu arkadaş olarak çağırıyorsun - belki de öyledir - ama bu derece tehlikeli bir düşmanımız olmasından da nefret ediyorum.
Você chama de um amigo, Isso pode ser verdade... mas odiava ter um inimigo tão perigoso.
Soytarı! Soytarı nerede? Onu hemen çağırın!
Mas, mas... o Bobo.
Geri çağırın onu, aziz Prensim.
Chamai-os de novo, doce Príncipe.
Bunlar Pinkumlar, onu kısaca Pinky diye çağırıyoruz.
Este é o Pinkum, chamamos-lhe Pinky para abreviar.
Onun için, çağırmak istiyorsanız, çağırın onu.
Então, se lhe quiser perguntar, vá em frente e pergunte-lhe.
Onu buraya çağır.
Chama-a cá.
- Onu çağırayım mı? - Hayır.
- Queres que o mande chamar?
Sanırım bahçede. Onu çağırayım mı?
Quer que a chame?
Hayır, patron onu acil bir iş için çağırdı.
Não, o chefe ligou-lhe de emergência.
Onu çağırıyorlar.
Agora todos se foram.
Daima onu yanıma çağırırdım. Ta ki söyleyecek birşeyim kalmayana dek.
Tinha que ligar-lhe de manhã e à noite, mesmo que não tivesse nada para dizer-lhe.
"Doğanın şahaseri" onu böyle çağırırım.
Chamo-a a obra prima da natureza.
Bu bahçıvan Hillman'dı. Babam dolanırken onu çağırır.
Aquele era o Hillman, o jardineiro, Quando o Pai ten de se movimentar, chama-o,
Bu, senin onu çitin içine... ilk çağırışın mıydı?
Foi essa a primeira vez... que pediu para ele entrar na cerca?
Ben, onu çağır.
Ben, o traga aqui.
Mısır'a yola çıktığımızda onu çağırmıştım.
Enviei-o quando zarpámos para o Egipto.
Onu bulamazsak polis çağırırız.
Se não a encontrarmos, em breve a polícia andará por aí...
Onu bir dakika buraya çağırır mısın?
Podes chamá-lo para vir aqui?
Sayın Başkan, herhalde onu telefona çağırıyorlar.
Sr. Presidente, acho que estão a conseguir contactá-lo.
O zaman onu geri çağır.
Traga-o de volta.
" Hele Transilvanya Prensi onu yanına çağırıp
" E depois o Príncipe da Transilvänia Pediu para a conhecer
Volc, onu aşağı çağır.
Volc, manda-o descer. Usa o teu engodo.
En gelişmiş olanı, biz onu "koca oğlan" diye çağırıyoruz kendi boyutunun ve gücünün kibirliliğindeydi.
A maior, chamamos de "A grande"... era grande e com força.
Biz onu Cainy olarak çağırıyoruz kulağa daha hoş geliyor.
Tratamo-lo por Cainy porque soa melhor. Oh.
Onu çağır...
Chama-o....
Dışarı çağırın. Arkadaşım olduğunu ispatlayalım, ve onu sonra kainatın sonuna kadar izleyeceğim.
Ele que me prove que é meu amigo e segui-lo-ei até Marcos XII e até aos confins do universo!
Orada duruyordu, ben çayırlara doğru yürüdüm, o da çevresine bakınıyordu, ondan 60 metre kadar uzaklaştığımda, çayırın ortasında, onu çağırdım.
Ele estava lá, e foi andando para o campo, e ficava a olhar em volta, e quando estava a 70 mts de distância de mim, no meio do campo, Eu chamei.
Karşılaştık ve seni ne zamandır görmediğini söyledi. Ben de onu yemeğe çağırdım.
Encontrei-o e ele disse que já há muito que não te via, por isso convidei-o para jantar.
- Onu öyle mi çağırıyorsun?
É assim que fala dela?
Benim tek akrabam olmasaydı, onu kaçıranları çağırır ve onlara size hayırlı olsun derdim.
E, se não fosse pelo facto de ser o meu único parente vivo, ligava aos seus raptores e dizia-lhes para o matarem.
Onu yukarı çıkart ve bir doktor çağır. O isterik biri.
Leva-a para cima, e chama um médico ela está histérica.
Onu çağırır mısınız?
Bom... chame ele, não?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]