English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Back on earth

Back on earth translate Turkish

424 parallel translation
"Mingo is back on Earth"
"Mingo Dünyaya döndü"
"I" ll demand that we go back on Earth! "
"Ben dünyaya dönmek istiyorum!"
But back on earth, they're weak, poor and helpless.
Ama yere indiklerinde, güçsüz, zavallı ve yardıma muhtaçtırlar.
WHEN YOU WAKE UP, YOU'LL BE BACK ON EARTH.
Hepsi kötü bir rüya ya da kabustu.
Back on Earth I never did.
Dünyada hiç olmadı.
Two - Ross genuinely believes he made the journey to the new planet and is as surprised as we are that when he landed he found himself back on Earth.
İkincisi, Ross gerçekten gezegene yolculuğunu tamamladığını sanıyor ve kendini Dünya'da bulduğuna bizim kadar o da şaşkın.
We won't be back on earth till lunch.
Öğle yemeğine kadar dönmeyeceğiz.
Perhaps complex organic molecules of the sort that led, four billion years ago back on Earth, to the origin of life.
Belki de 4 milyar yıl öncesinde Dünya yaşamını başlatan yapılara benziyorlar.
I would never get a chick like this back on Earth.
Dünya'da olsam, böyle bir yavruyu asla götüremezdim.
If you'll excuse me, I've got business to attend to back on earth.
İzin verirseniz, işim gücüm var. Dünyaya dönüyorum.
Back on Earth.
Dünyaya dön.
When you put us back on Earth, you'll get this... and this...
Bizi Dünyaya gönderdiğinizde, onlara sahip olacaksınız...
This has really been enlightening, but I'm needed back on Earth.
Çok aydınlatıcı oldu ama tekrar dünyaya dönmeliyim.
I lost this leg back on Earth, along with buddies of mine.
Bu bacağı bir kaç arkadaşımla birlikte Dünyada kaybettim.
You'll even have fantasies about alien civilizations, as you requested... but in the end, back on earth you'll be lobotomized!
Yaratık uygarlıklarını düşleyeceksin, Fakat sonunda, Dünyaya geri döndüğünde dönüşüme uğrayacaksın!
Hey, a little louder! I don't think they heard you back on Earth.
Hey, istersen biraz daha bağır ki dünyadan bile duysunlar.
The minute I ´ m back on earth, I wanna be in space again.
Dünyaya adımımı her attığımda, uzaya geri dönmek istiyorum.
And as the volcanic hailstones form, they fall back to Earth, in this case on a layer in a lake.
Ve volkanik dolu taneleri oluştukça, yeryüzüne düşüyorlar ki bu örnekte bu bir gölün katmanı oluyor.
"and will bring back its gold on Earth."
"ve oradaki altınları dünyaya getirecek..."
" weighing on us, as to bring us back to earth.
" kahredici, ezici basınç yükü hissedeceğiz.
How you'd captured the biggest animal on earth and taken him back to New York.
Yeryüzündeki en büyük hayvanı nasıl yakalayıp, New York'a götürdünüz?
Skipper, do you remember I said there wasrt a reason... on Earth for going back?
Kaptan, hatırlıyor musun, yeryüzünde geri dönmek... için bir sebep olamaz demiştim.
I just thought of something. Listen, you remember once you were telling me that... when we passed away we'd come back on this earth in some other form?
Hatırlıyor musun, ölünce başka bir formda dünyaya tekrar geleceğimizi söylemiştin.
Where it begins is at a time infinitely far back, when there was no life at all on Earth.
Başlangıcı, zamanın çok geçmişlerde, Dünya'da yaşam olmadığı bir zamandaydı.
Why on earth don't you keep your men back?
Tanrı aşkına neden adamlarınızı geride tutmuyorsunuz?
I was about to say that nothing on earth... would bring me back here except mother.
Diyordum ki, buraya beni hiçbir şey geri getiremezdi, Annem dışında.
But the second that fence shorts again, you lift off... ... and report back to Earth base on conditions in this sector.
Ama çit tekrar kısa devre yaptığı an gemiyi kaldır ve bu bölgedeki durumu Dünya üssüne bildir.
She was the shyest, most gentle thing on earth back home in Canandaigua.
Evi Canandaigua'da yeryüzündeki en utangaç, en nazik insandı.
WE'RE BACK ON EARTH.
Dünya'ya dönmüşüz! Hayır.
I came on the earth, about the people in the right way, to lead back.
Dünyaya daha yeni indim.
Bears on its back the three worlds of heaven, earth and man
Sırtında cennetin, yeryüzünün ve insanlığın üç dünyasını taşır
Bennett says that when we get back we've got to tell them on Earth what they did to us here.
Bennett, Dünya'ya döndüğümüzde bize neler yaptıklarını anlatalım, diyor.
My guess is that those were ape mutations being brought back for release on Earth.
Tahminim şu ki mutasyon geçirmiş maymunlar Dünya'ya salınmak üzere geri getiriliyordu.
Why on earth didn't he bring her back here, then?
Neden dünya üzerinde kızı buraya getirmedi o zaman?
Nothing on earth would make him go back.
Hiçbir şey onu geri götüremez.
Because once a nerve fibre is severed, there is no way, in heaven or on earth, to regenerate life back into it.
Çünkü bir sinir lifi bir kere koptuğunda yeniden eski haline gelmesi mümkün değildir.
Since this may be your last night on Earth, let's go back to my room and make love.
- Bu gece belki de son gecen olacağına göre, hadi odama gidip sevişelim.
I have to go now, Duane, because I'm due back on the planet Earth.
Şimdi gitmem gerek. Biliyorsun Dünya gezegenine dönmeliyim.
It was worth it... for having been allowed to walk where I've walked... which was to hell on Earth... heaven on Earth... back again, into, under... far in between, through it... in it and above.
Buna değerdi... yürüdüğüm yere yürüyebilmiş olmak bile... ki dünya üzerindeki cehennemin ta kendisiydi... ve dünyadaki cennet... Tekrar geri, derine, altına... arasında, içinden geçerek... içinde olmak ve ötesinde... "
The image is radioed back across the immense distance of half a billion kilometers to a radio telescope on Earth. One in Australia, say.
Yarım milyar km uzaktan yansıyan ışınlar Dünya'daki bir radyo teleskobuna ulaşıyor.
When the two of us wandered on the uninhabited Earth and barely made it back on Macross and heard Minmay's song in town and saw her on the screen.
Bomboş Dünyada ikimiz dolaştığımızda ve Macross'a anca geri döndüğümüzde ve şehirde Minmay'in şarkısını duyduğumuzda ve onu ekranda gördüğümüzde.
On the trip back to Earth, the crew began to die... one by one.
Dünyaya doğru yola çıktığımızda mürettebat birer birer ölmeye başladı.
And it's funny when you remember that we brought those early satellites back to Earth with wings on'em.
Komik olan şeyse bu eski uyduları Dünya'ya kanatlı olarak indirmeye çalıştığımızı hatırlamak.
When the beam hit, you must have been caught up in a massive... energy inversion, which literally dragged you through space... back to the power source here on earth.
Çekirdek çarptığında, büyük bir enerji alanına hapsolmuş olmalısın ki koskoca uzaydan, gücün kaynağı dünya'ya çekildin.
In effect, their ship was a slave ship, washed ashore on Earth, with no way to get back to where they came from.
Aslında, gemileri bir köle gemisiydi, Yeryüzüne sürüklenmişti, geldiği yere dönme şansı yoktu.
[AG / LMP] It makes you realize just what you have back there on Earth.
Bu size Dünya'da, arkanızda neleri bıraktığınızı hatırlatıyor..
[Cernan] As time goes on, I truly believe that you are able to pull out of the subconscious... a great many things that you absorbed... in those moments while you were there looking back at the earth.
Zaman geçtikçe, gönülden inanıyorum ki bilinçaltımızda kalan onca güzel şeyi dışarı çıkarabiliyoruz özellikle dönüp Dünya'ya baktığımız o anları.
Back then, people thought the earth was flat, that stars were lamps, hung on the firmament.
O zamanlar insanlar dünyanın düz olduğunu zannediyorlardı. YıIdızlar ise göğe asıImış lambalardı.
X-2 does a crash and burn. You float back to earth on a pillow of silk.
X-2 düşüp parçalanır.Sen de yere, ipek bir yastığın üzerinde inersin.
I have business back on Planet Earth.
Benim Yeryüzünde yapacak işlerim var.
And all that life energy falling like a shower back to earth has given power to every living thing on it.
Ve tüm enerji yağmur gibi dünyaya yağdı ; yaşayan her şeye enerjilerini geri verdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]