English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I like your dress

I like your dress translate Turkish

119 parallel translation
I like your dress.
Elbiseni beğendim.
- I like your dress.
- Elbisenizi beğendim.
I like your dress.
Elbisen hoşuma gidiyor.
Oh, er, by the way,... I like your dress.
Bu arada elbisene bayıldım.
I LIKE YOUR DRESS, BERTHA.
Ben de elbiseni Bertha. Gerçekten güzel.
By the way, I like your dress.
Bu arada,... elbiseni beğendim.
- Abby, I like your dress.
Abby, elbiseni çok beğendim.
- I like your dress.
- Elbiseni beğendim.
I like your dress.
- Teşekkürler.
I like your dress.
Kıyafetini çok beğendim.
I like your dress.
Elbiseni sevdim.
I like your dress.
Elbisen güzelmiş.
Hi Brooke, I like your dress.
Selam Brooke, elbiseni beğendim.
I like your dress.
Bende senin elbiseni sevdim.
I like your dress.
Kıyafetini sevdim.
I like your dress.
Elbisen çok hoş.
I like your dress.
Bu arada elbiseni sevdim.
"I like your dress, but I'd like it more if you had prettier hair."
"Elbisen hoşuma gitti ama saçın daha güzel olabilirdi."
I suppose you like to spend your spare time baking a cake or fooling around in the garden or sewing a dress.
Sanırım boş vaktinde bir kek pişirirsin, veya bahçeyle uğraşırsın veya bir elbise dikersin.
I would like to accept your invitation... but just as you want to represent the Nazi case in the very best light... I would like to represent the Polish case in a more suitable dress.
Davetinizi kabul etmek isterim ama sizin, Nazi davanızı en parlak şekilde temsil etmek istemeniz gibi ben de Polonya davamı daha uygun bir elbiseyle temsil etmek isterim.
You were cutting the gulf with oar. I like your white dress.
imgenin zerafetini sevmeden de.
I will liberate you, I will give you your silver weight, and will dress you in silk for one launched like this one.
Seni özgürlüğüne kavuştururum,... ağırlığınca ipek veririm sana,... benim için mızrağını bir kez daha böyle kullanırsan.
I like your blue dress.
Mavi elbiseni beğendim.
I'd like to take you to Molyneux's after lunch and pick out your dress.
Yemekten sonra seni Molyneux'ye götürüp düğün elbiseni almak isterim.
My stupid name's Felicity, but I do like your dress.
Benim aptal ismim Felicity, ama elbisenizi çok beğendim.
Here we are in the middle of one of the greatest discoveries in human history and all I can think about is what you're going to look like in your wedding dress.
İnsanlık tarihinin en büyük keşiflerinden birinin ortasındayız benimse tek düşünebildiğim gelinliğinin içinde nasıl görüneceğin.
- I'm seeing nothing for your future if you dress like this!
- Eğer bu şekilde giyinirsen geleceğin için hiçbirşey görüyorum!
I like your dress too.
Elbiseni de beğendim.
- By the way, I really like your dress.
- Bu arada elbiseni beğendim. - Evet, herkes bayıldı.
I like thinking about the red dress and the television and you and your father.
Kırmızı elbiseyi, televizyonu, babanı ve seni düşünmekten hoşlanıyorum.
I guess that depends on whether you like seeing men dress up in your underwear or not.
Sanırım bir erkeğin senin iç çamaşırını giymesini sevip sevmediğine bağlı olarak değişir.
- It means you'll put on this dress do your hair like I showed you and make your debut into society with Luke.
Yani bu elbiseyi giyeceksin, saçlarını sana gösterdiğim gibi yapacaksın ve Newport sosyetesine Luke ile birlikte takdim edileceksin
- Can I dress your cat like a reindeer?
Uh, "Kedini ren geyiği gibi giydirebilir miyim?"
- May I dress your cat like a reindeer?
Acaba Kedini ren geyiği gibi giydirmeme izin veririr misin? Hayır.
I like the color of your dress.
- Elbisenin rengini beğendim.
I want to give your mother a present... but I don't know what her dress looks like.
Annene bir hediye vermek istiyorum ama elbisesinin nasıl olduğunu bilmiyorum.
Can't I dress like your maid?
Ben de hizmetçi kılığına giremez miyim?
I'm actually wearing pants. I just don't want the corsage to be, like, blue, and your dress is red, and you think I'm an idiot.
Elbisen kırmızıysa ve çiçek de mesela maviyse aptalın teki olduğumu düşünmeni istemem.
I guess "dress to impress" meant dress like your favorite Pussycat Doll.
"Şık giyim", Pussycat Doll grubundakiler gibi giyinmekmiş.
Well, I do know that if you dress your baby like some sort of designer accessory you're headed for problems.
Bebeğini özel tasarım aksesuvarı gibi giydirirsen sorun yaşayacağını biliyorum.
By the way, I do like your dress.
Bu arada, kıyafetlerinizi gerçekten beğeniyorum.
- You, too. - I really like your dress.
Elbiseni gerçektende çok beğendim.
Look, butch, I don't know how they dress at your last school but at grace ferry, girls look like this.
Bak delikanlı. Son okulunda nasıl giyinirlerdi bilmem. Ama Grays Ferry'de kızlar böyle görünür.
- No. I think you like to dress black men up as Oprah as part of your effort to protect our dignity.
Siyahi erkekleri Oprah kılığına sokup saygınlığımızı arttırıyorsun bence.
I really like your dress.
Elbisen çok güzel.
I really like your dress.
Elbiseni gerçektende çok beğendim.
Miss Bennet, I do so like your dress.
Bayan Bennet, elbisenizi çok sevdim.
I remember your dress, beige, like velvet.
Kadifemsi bej bir elbise vardı üzerinde.
You know, it just seems like it was just yesterday your mother and I were at the first communion taking pictures, in your little white dress, and we're talking about stuffing penises down people's throats.
Vay be dün gibi geliyor. Cemaate takdiminde annenle birlikte o beyaz elbisenle fotoğraflarını çekip insanların gırtlaklarına penis tıkamaktan söz ediyorduk.
All night long I'm stepping on your dress like that.
Bütün gece boyunca elbisene böyle basacağım.
'Cause I don't like your fucking dress, you stupid cow?
Lanet elbiseni beğenmedim diye mi, ezik?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]