English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I like your shoes

I like your shoes translate Turkish

90 parallel translation
- I like your shoes.
- Ayakkabılarını beğendim.
Ooh, I like your shoes.
Pabuçlarını beğendim.
Hey, I like your shoes.
Ayakkabılarını beğendim.
- I like your shoes.
- Ayakkabılarını sevdim.
I like your shoes.
Ayakkabılarınızı sevdim.
I like your shoes.
Ayakkabıların da çok güzelmiş.
I like your shoes.
Ayakkabılarını sevdim.
I like your shoes.
Ayakkabıların güzelmiş.
I like your shoes.
Ayakkabıların hoşuma gitti.
Hello. - Amy : I like your shoes.
- Ayakkabıların güzelmiş.
I am not sucking up. If I were sucking up, I would tell you how much I like your shoes.
Yağ çekmiyorum, eğer yağ çekseydim ayakkabılarınızın ne kadar hoşuma gittiğini söylerdim.
I like your shoes...
Ayakkabılarını beğendim...
Uh, I like your shoes.
- Ayakkabılarını sevdim.
I like your shoes.
Ayakkabılarını çok beğendim.
I like your shoes. I like your shirt. I like your hair.
Ayakkabılarını beğendim, tişörtünü beğendim, saçını beğendim.
I'd like to be in your shoes for about five minutes, just five minutes.
Beş dakika kadar senin pabuçlarının içinde olmayı isterdim. Sadece beş dakika.
I wouldn't like to be in your shoes.
Senin ipinle kuyuya inende kabahat
As long as we're comparing, I'd like to be in your shoes.
Buz pateninden nefret ediyorum. Ayaklarım donuyor ve bileklerim acıyor.
You've been highly recommended to me, and I would like to discuss with you the question of purchasing from your firm a batch of children's shoes.
Sizi bana tavsiye ettiler, ve sizinle görüşmek istiyorum. Firmanızdan çocuklar için toplu olarak.. ayakkabı satın alabilirmiyim, onu soracaktım.
I was just thinking as much as I admire them and would love to have a pair just like them I would not want to be in your shoes right now.
Düşünüyordum da onlara bayılıyorum, tam onlar gibi bir çift almayı öyle istiyorum ki. Ama tam şu an ve yerde onları giyiyor olmak istemezdim.
If I were in your shoes, I wouldn't ask what the job is, but rather how good the pay is For someone like you the pay's what matters. A job is a job
Eğer, senin yerinde olsaydım iş nedir, diye sormazdım senin gibi birisi için ne kadar alacağın önemli.
But I wouldn't like to be in your shoes.
Ama senin yerinde olmak istemezdim.
- Daddy, I like your new shoes.
- Baba, yeni ayakkabılarını beğendim.
Look here, I... I don't know what it's like walkin'in your shoes. You know, with you bein a tight-ass and all.
Bakın sizin yerinizde olmak nasıl bir şey bilmiyorum.
But you called me up when you needed me, and then after I did your little dirty work, you threw me out like an old pair of shoes.
Ama sen, ihtiyacın olunca beni aradın, ve pis işlerini yaptırdıktan sonra, beni eski bir çift ayakkabı gibi attın.
But I'd be delighted to polish your shoes for you if you like.
İsterseniz onları sizin için zevkle cilalayabilirim.
I would like to ask all of you, as a favor, as a personal favor, to put your shoes back on.
Sizden bütün istediğim bir iyilik kişisel bir iyilik, Eğer sorun olamayacaksa.
I don't know, like, take your shoes off...
Yani, ayakkabılarını falan çıkar...
I don't like your shoes.
- Ayakkabılarını beğenmedim.
I wouldn't like to be in your shoes, dear Johan, but somehow, I also envy you.
Senin yerinde olmak istemezdim, sevgili Johan, ama bir şekilde sana imreniyorum.
Listen, while I totally respect your taste in shoes and clothes, you're shopping like Morgan Carter.
Dinle, zevklerine tamamen saygı göstersem de, ayakkabıların ve kıyafetlerine, Morgan Carter gibi alışveriş yapıyorsun.
I hate you, and I don't like your shoes today.
Senden nefret ediyorum ayrıca bugün giydiğin o ayakkabıları da beğenmedim..
I wouldn't like to be in your shoes, if something happened to me.
Bana bir şey olursa, yerinde olmak istemezdim.
I like your shoes.
Ayakkabılarını beğendim.
I don't know what it's like to walk in your shoes.
Senin yerinde olmanın ne demek olduğunu bilmiyorum.
I like your shoes.
Ayakkabılarını seviyorum.
I know you like wearing your dad's old clothes, but while you were at Cletus Fest, I got you some new shoes.
Biliyorum, babanın eski kıyafetlerini giymeyi seviyorsun. Ama sen Cletus Festivalindeyken sana yeni ayakkabılar aldım.
I know what your shoes sound like coming down a flight of stairs.
Bir merdivenden inerken ayakkabıların nasıl ses çıkarır biliyorum.
Uh, I uh, oh, I li, I really like like your, your shoes.
Şey, ayakkabılarını beğendim.
The moment I felt what it was like to walk in your shoes.
Senin yerinde olma duygusunu hissettiğim an.
I can't imagine what it's like To be in your shoes right now, Having your responsibilities.
Şu an yerinizde olup böyle bir sorumluluğa girmenin nasıl bir şey olduğunu hayal bile edemem.
But I already ironed your sheets And alphabetized shoes by designer, like you ask.
Ama zaten, kıyafetlerinizi ütüledim ve ayakkabılarınızı, istediğiniz gibi tasarımcıların isim sırasına göre dizdim.
Oh, right, just like in high school, when I accidentally ripped your jelly shoes, and you walked around for a week saying, " I'm fine.
Ah, tabi, aynen lisedeyken olduğun gibisin, Kazara parlak ayakkabılarını koparttığım zaman etrafta "sorun yok, ben iyiyim" diyerek dolanmıştın.
I wouldn't like to be in your shoes. - What relationship?
Bizle görüşür mü?
You will also give me your brown shoes that I like.
Şu beğendiğim kahverengi ayakkabılarınızı da vereceksiniz.
I would like to see you, walk for one mile in our shoes, I imagine that your mirth would turn, first to sympathy and then to despair.
Bir süreliğine bizim yerimize geçseydiniz, eminim ki o yüzünüzdeki neşe önce acımaya, sonra umutsuzluğa dönüşürdü.
I would like to write about that time you went swimming and someone stole your clothes and shoes.
Bir keresinde yüzmeye gittiğinde çaldırdığın ayakkabı ve elbiselerin hakkında yazmak isterdim.
If I was in your shoes. I'd like someone to help me.
Yerinde olsam başka birini seçerdim
I can't even pretend to know what it's like to be in your shoes.
Şu anda nasıl bir ruh halindesin tahmin bile edemem.
I can shine shoes very good, I'll make your shoes shine like a mirror.
Bu işim ustasıyım. Ayakkabılarınızı ayna gibi yaparım.
I said for one dinar, I'll make your shoes look like a man's shoes.
Dedim ki, bir dinara ayakkabılarını adam gibi parlatayım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]