English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Little

Little translate Turkish

349,316 parallel translation
You know, sometimes I forget that these trained monkeys who work for me take things a little too far.
Bazen benim için çalışan maymunlar işi abartabiliyor.
Yeah, Monty, we're gonna need to narrow the search a little.
Monty, aramayı biraz daraltmamız gerekiyor.
If I only knew the Singaporean government would show a little mercy out of respect for the IRT, huh?
Singapur hükümetinin UMT hatrına merhamet göstereceğini sanmazdım.
Yes, a little bit.
Evet, öyleyim.
- I'm a little confused.
- Kafam biraz karıştı.
You might have heard that we suffered a little setback.
Biraz başarısızlık mağduru olduğumuzu duymuş olmalısınız.
Little?
Biraz?
God bless those weird little fish people.
Tanrı, o garip balık insanları kutsasın.
A little fly in the ointment.
Küçük bir pürüz var.
Let me tell you a little story.
Sana küçük bir hikaye anlatayım.
- needs a little work.
-... biraz emek gerektiriyor.
You're my space-doctor brother, which makes me your dog-walking little sister.
Sen benim uzay doktoru kardeşimsin bu da beni senin köpek bakıcısı kız kardeşin yapar.
Now you make good on our deal, and you let me and your mom have a little bit of grown-up time.
Şimdi anlaşmamıza uy ve birazcık yetişkin işleri için annenle bana izin ver.
Looking a little depleted, a little "Turder, She Wrote," maybe, hmm?
Biraz solgun görünüyorsun. Biraz "Kakacı Yakalandı" gibi belki?
A little " Law Order :
Biraz " Kanun Nizam :
I was just telling this little homeless lady to get out of my car.
Ben de tam bu küçük evsiz hanıma arabamdan çıkmasını söylüyordum.
I'm trying to make a little extra cash on the side, okay?
Ek iş yaparak ekstra para kazanmaya çalışıyorum, tamam mı?
It's $ 500, and money's a little tight right now.
500 dolar ücreti var ve şu ara para konusu sıkışık.
So I don't want to make this a big thing, but someone who I'm not going to mention needs a little help.
Bunu büyük bir olaya dünüştürmek istemiyorum. Ama kimliğinden bahsetmeyeceğim birinin yardıma ihtiyacı var.
Actually, you need to just reach back here, hit this little doohickey, and... you could go wherever you want.
Aslında, sadece şuraya uzanman ve bu küçük zamazingoya vurman gerekiyor vee... Nereye istersen gidebiliyorsun.
All right, "whee" all you want, but let me put this little notion in your ear.
Peki, istediğiniz kadar çığırın. Ama şu küçük bilgi kulağınıza küpe olsun.
The truth is a little bird.
"Gerçek" küçük bir kuştur.
You just got a little bump on the head.
Sadece kafadan ufak bir darbe almışsın.
But if you could just turn the volume down a little?
Ama sadece sesini birazcık kısabilirsen?
Or is this Green Fury thing more than just a little experimentation?
Yoksa bu Green Fury olayı küçük bir deneyimden fazlası mı?
So she's a little naked.
Yani biraz çıplak halde.
You look a little cold.
Biraz üşümüş görünüyorsun.
To be honest, this may be a little bit my fault.
Doğrusu bu biraz benim suçum olabilir.
What's one lousy little storage locker?
Küçük bir depoyu mu yakamayacaksın?
Unfortunately, my men have made little progress in our hunt for the fugitive, Edward Delgado.
Maalesef adamlarım Edward Delgado'yu bulmakta başarılı olamadı.
So you think if he's really gonna roll the dice outside the Ring, he's only gonna do it if he knows exactly where he's gonna be able to hide for a little bit.
Çelik Halka'nın dışına çıkma riskine girecekse sadece bildiği bir yerde saklanacaktır.
Look, if we're right about Delgado, and he did discover the KNP's dirty little secret, if he's the man that I remember, he would have hedged his bets on the evidence.
Delgado konusunda haklıysak ve KUP'nin kirli bir sırrını keşfettiyse, benim tanıdığım kadarıyla kanıtları garantiye almıştır.
Given our current state of affairs, I've agreed to this little tête-à-tête.
Mevcut şartları düşününce bu görüşmeye izin verdim.
So, what you need are these cute, little, colourful bendy straws.
- Ne? İhtiyacınız olan tek şey renkli, tatlı pipetler.
So, we will start by taking out all of the cute, little straws.
Bunların hepsini çıkartarak başlıyoruz.
Your crafty little workarounds.
Küçük geçici çözümlerin.
Just a little hair loss.
Biraz saç kaybı.
From what I hear, Saw's got a reputation for being a little extreme.
Duyduğuma göre Saw biraz aşırı davranmak üzerine ün yapmış.
She's using what she read in the paper to get attention or a little cash.
Dikkat çekmek ya da para koparmak için gazetede okuduklarını kullanıyor.
This little charade this morning...
Sabah oynadığınız o küçük oyun...
Oh, one little piece of advice that I could give you as long as you're out here.
Burada olduğun sürece tek bir tavsiye verebilirim.
A little restraint? Now, that... that would be unexpected.
Asıl biraz kendine hâkim olman beklenmedik olurdu.
I think a little more than just briefed.
Bilgilendirilmekten biraz fazlası oldu.
A little restraint... would be unexpected.
Biraz kendine hâkim olman... beklenmedik olurdu.
We sat down at that little greasy spoon in Gaffney.
Gaffney'deki o ucuz lokantada görüşmüştük.
Oh, it's little late to head back to the office, right?
Ofise dönmek için biraz geç bir saat.
Oh, I'd say it's a little more than that.
Biraz daha fazlasını.
- Not for a little while, no, ma'am.
- Bir süredir görmedim.
I thought I'd stay a little while longer.
- Biraz daha kalırım diyordum.
I'm a little confused that you don't seem to hear me at all.
Ama senin anlayamaman beni biraz şaşırtıyor.
[Orson] There's little Flash.
Mara da orada.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]