English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Little things

Little things translate Turkish

4,292 parallel translation
Only after you're gone and we're stuck with the house work, all those little things, then we'll realize what we have in you.
Yalnız sen gidersen tüm ev işleri bize kalacak. Tüm bu işler ve daha sonra senin yokluğunu anlayacağız.
- "little Things." little taste.
- "Little Things." Biraz çalalım.
- Yeah, Iet's run "little Things."
- Evet, "Little Things" çalışalım.
I mean, I was picking up on little things.
Ufaktan ufaktan bilgi topluyordum.
So gratifying finding pleasure in the little things.
Küçük şeylerden zevk almak ne kadar tatmin edici.
- It's like I'm saying I want to be independent, but all these little things, they add up and they just block me from it.
- Başına buyruk bir kadın olmak istiyorum ama bunun gibi şeyler önümü kesiyor işte.
Little things that we take for granted.
Hafife aldığımız küçük şeyler.
Maybe she just got away with so many little things for so long, now she thinks she can get away with anything.
Belki ufak tefek şeyler uzun zaman yanına kâr kaldı. Şimdi her şeyin öyle olacağını sanıyor.
After your arrest, things are bound to get a little hectic, and I probably won't have the chance to introduce myself.
Siz tutuklandıktan sonra işler biraz karışık olacak ve büyük ihtimalle size kendimi tanıtma fırsatı bulamayacaktım.
Silver's our friend, too, and things tend to get a little complicated in the Silver baby situation.
Silver bizim de arkadaşımız, ve Silver'ın bebek durumunda işler biraz karışık olma eğilimdeler.
I mean, it makes things a little harder on me, but...
Sanırım, bu olay bana pahalıya patlayacak.
- I'm sorry, Dad, things have been a little crazy.
- Üzgünüm, baba. işler biraz tuhaflaştı.
I'm gonna tell you a little story about real, living things.
Sana, yaşayan ve gerçek şeylerden ufak bir hikâye anlatacağım.
All this has done is move things along a little faster than we'd anticipated.
Bunun yaptığı tek şey, işleri istemediğimiz kadar hızlandırması oldu.
To smoothen things out a little?
Ortam yumuşar mı?
Well, he learned things a little differently.
O biraz farklı şeyler öğrendi.
Or at the very least, make things a little quieter.
Ya da en azından sessizleştirebiliriz.
Well, I normally go to Cooper for these sorts of things, but he's a little busy.
Genelde bu tip durumlarda Cooper'a giderdim ama biraz meşgul kendisi.
She was meant to be. That was the plan, but then things just went a little- - pff- - awry.
Gelecekti, planımız buydu ama işler biraz ters gitti.
Um, my beautiful wife-to-be has been pulled into an emergency surgery, so things are gonna be delayed for a little while.
Güzeller güzel müstakbel eşim acilen ameliyata girmek zorunda kalmış o yüzden biraz ertelemek zorunda kalacağız.
Kind of puts a little bit of a damper on things.
Bu bazı şeyleri göz ardı etmeme neden oluyor.
Well, things got a little complicated on the east side, so we set up down in Morada.
Doğu kanadında işler biraz karıştı. Biz de Morada'ya taşındık.
We make things a little more comfortable for her in there, she'll do it.
Eğer Jackie için hapishaneyi daha konforlu hale getireceksek, o halleder.
You know, this is this is where things start to get a little murky for me, agent Cameron.
İşte bu noktadan sonrası biraz bulanıklaşıyor Ajan Cameron.
Yeah, just a heads up, she's a little scattered, she might say some things that don't make sense but she insisted on meeting you.
Evet, yalnızca dikkat et, biraz dağılmış durumda mantıksız şeyler söyleyebilir ama seninle tanışmakta ısrar etti.
It's just, four people and a dalmatian in this loft... things might get a little... cramped.
Sadece bu evde dört kişi ve bir dalmaçyalı olunca işler biraz...
Well, things have gotten a little more complicated.
- Evet, olaylar biraz karıştı.
You can't just disappear when things get a little bit uncomfortable.
İşler biraz rahatsızlık verdiğinde öylece ortadan kaybolamazsın.
Things have been a little crazy.
İşler biraz çığırından çıktı da.
Uh. besides, Silver and I have a complicated past, and telling her I slept with her surrogate might make things a little more complicated.
Ayrıca Silver ve benim karışık bir geçmişimiz var, ve ona taşıyıcı annesiyle yattığımı söylemek işleri biraz daha karıştırabilir.
Killer's having sex with the vic, then he gets a little rough, things spin out of control.
Katil kurbanla sevişirken biraz sert davranır ve işler çığırından çıkar.
And is that little stunt you pulled a preview of things to come?
Senin çevirdiğin o küçük oyun da olacak şeylerin fragmanı mı peki?
Now that we're taking things in a new direction, Michael's a little out of his comfort zone.
Şimdi işlere başka bir yön verirken Michael hiç alışık olmadığı şeyler yaşıyor.
Things are different, little more painful, when you can't hide behind the badge and gun.
Rozet ve silahın arkasına saklanamazken işler değişir, acı artır.
Things get a little rough, you want to punish me?
- İşler biraz zorlaştı diye beni mi cezalandırmak istiyorsun?
Listen, I know the three-nine was your little kingdom before Clark got here, and you like things a certain way, but you lose focus when you get this angry and intense.
Bak, Clark'ın buraya gelmesinden önce 3-9'un senin küçük krallığın gibi olduğunu biliyorum. Ve de işlerin senin düzenine göre gitmesini istediğini de. Ama gergin ve sinirli olduğun zamanlar odaklanamıyorsun.
Things are a little delicate with me and Pam right now.
Pam ile aramız, bugünlerde biraz hassas.
Telling me things her husband says, probing him a little.
Bana kocasının söylediklerini anlatıyordu, adamı inceliyordu.
I brought a few things just to make the place look a little less short-term corporate housing.
Evin, kısa vadeli kolektif yerleşim görüntüsünden kurtulsun diye birkaç şey getirdim.
Just a few things to add a little Annie.
Küçük bir Annie katmak için birkaç şey.
Well, yeah, I resolved things a little bit early.
İşlerimi biraz erken bitirdim.
You know, to mix things up a little bit.
Hani işleri biraz karıştırmak için.
I feel like things have been a little weird between us lately.
Sanki son zamanlarda aramız biraz tuhaf.
Oh, you know, it's a little too small for certain things.
Bazı şeyler için çok küçük geliyor.
And my little brat of a brother has gone and made things worse.
Şimdi de benim velet kardeşim gitti işleri bozdu.
Well, the white oak stake pointed at my heart made things a little difficult.
Kalbime dayanmış Akmeşe kazığı işleri biraz zora soktu.
With all due respect, Dr. Cole, things have gotten a little weird.
Tüm saygımla, Dr. Cole, olaylar biraz tuhaflaştı.
See if you can manage things around here, starting with that concerned citizen. I can manage a little romp in the woods.
Ormanda biraz gezinir koşarım.
All their dirty little stories, all the things they did, those fucking cunts!
Bütün o kirli hikayeleri, bütün yaptıkları, pislik orospular!
Impress the girl. Appear open to new things. Freak out a little bit.
Kızı etkile, yeni şeylere açıkmış gibi görün sınırı biraz aş ve ye.
Look, I feel like things have been a little weird between us ever since we... you know. And I was hoping we could talk about it.
Aramızdaki ilişki biraz, garip olmaya başladı, şey olduğundan beri, biliyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]