English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Little ones

Little ones translate Turkish

1,045 parallel translation
- With all those little ones.
- Yanınızda ufaklıklar varken.
No, what about the little ones.
Hayır. Ufaklık ne olacak?
- Take the little ones home.
- Ufaklıkları eve götür.
Eight more little ones.
Sekiz ufaklık daha.
Let's go. - Who'll mind the little ones?
Küçüklere kim göz kulak olacak?
The little ones have to go to bed.
Çocuklar bizim oda da uyurlar zaten.
If anyone hurts the conscience of one of these little ones he had better have drowned in the sea with a mill-stone hung about his neck.
Ama kim bana iman eden şu küçüklerden birini günaha düşürürse boynuna iri bir değirmen taşı asılıp denizin dibine atılması kendisi için daha iyidir.
So it is not your Father's pleasure that one of these little ones be lost.
Bunun gibi, Babanız da bu küçüklerden hiçbirinin kaybolmasını istemez.
The little ones just want love.
Küçükler sadece sevilmek istiyor.
The thing that terrifies me most is the little ones.
Beni en çok endişelendiren küçük çocuklar.
The little ones.
Küçükleri.
And the little ones.
Ve küçükler.
Oh, Ruggles, I hope to heaven my little ones didn't get air sick.
Ah, Ruggles, umarım ufaklıklarımı uçak tutmamıştır.
Eat up my little ones.
Beslenin ufaklıklar.
Go, my little ones. Right, to church.
Kiliseye gidecekler!
Have a nice holiday, little ones.
İyi tatiller Gençler!
They teach the little ones.
Küçükleri okutuyorlar.
Little ones.
Küçükler.
Goodbye, little ones.
Güle güle, ufaklıklar.
My little ones!
Canlarım!
Come along, my little ones.
Gelin buraya, küçükler.
Yellow hair, blue-green eyes, fair skin, and the little ones, too.
Sarı saçları, mavi gözleri, açık tenli. Çok küçük.
Take care of the little ones.
Ufaklıklara göz kulak ol.
- Take care of the little ones.
- Ufaklıklara göz kulak ol.
They bring little ones to this world with no sense of responsibility!
Ufacık çocukları sorumsuzca dışarı atmak!
And our little ones will benefit from it.
Her şeyi, evlatlarımız için yapacağız.
"Never despise one of these little ones, I tell you".
" Bu küçüklerden birini hor görmeyin ;
"In the same way, it is not your heavenly father's will that one of these little ones should be lost". Here ends this morning's reading.
"Böylece, bu küçüklerden birinin helak olması göklerdeki Baba'mızın muradı değildir." Bu sabahki okumamız burada bitiyor.
Every week I try to save money come Feast of Juan de Cheguez... so I can buy gifts for the little ones.
Her hafta para biriktirip Juan de Cheguez bayramına gelmeye çalışıyorum ki, küçüklere hediyeler alabileyim.
The little ones wanted to answer the Marshal's call, they wanted to show the Marshal their towns, villages and homes, hence sharing a piece of their daily lives with him.
Küçükler Mareşal'in çağrısına cevap vermek istediler. Mareşal'e kasabalarını, köylerini ve evlerini göstermek istediler. Bu sayede onunla sıradan yaşamlarından bir parça paylaşabileceklerdi.
Tell the little ones to come in here.
Ufaklık gel bakalım buraya.
You little ones to the back.
Arka tarafa geçebilirsin.
I'll put these two little ones and Polya into an orphanage where they'll get good care.
Şu iki ufak yavrucak ile Polya'yı iyi bakılacakları bir yetimhaneye götürürüm.
Oh, good evening, my little ones.
İyi akşamlar sevimli kediler.
And, Georges, we must be sure to provide for their future little ones.
Ve Georges, doğacak çocuklarını da vasiyete ekle. Elbette.
Have fun, my little ones.
Eğlenmenize bakın, yavrularım.
It were better for him that a millstone were hanged about his neck and he cast into the sea than that he should offend any of these little ones
Şu miniklerin kalbini kırmaktansa, boynunda ağırlıkla denize atılmak evladır.
Where are you, my little ones?
Siz nerede'siniz? Hu! hu!
Corman's widow, my sister, and the little ones, do we care about them?
Peki ya, Corman'ın eşi ve onun çocuklarını önemsemiyor muyuz?
See, Sieve, the little ones?
Görüyor musun, Sieve, minicik olanları?
A little chick... kittens, perhaps... those little, soft graceful ones?
Küçük bir tavuk kedi yavrusu, belki şu küçük, zarif olanlarından?
Oh, sure, they stink a little, but no more than a few alive ones that I know.
Tabii biraz kokarlar ama tanıdığım birkaç canlıdan daha çok değil.
Little matters lead to big ones. Mario Costa maotre d', guilty of fencing.
Büyük sahtekârlıklar ustası Mario Costa.
I think I agree with Bennett at least about er, Koquillion but don't you think there's just a chance a little chance that my ideas might prove the better ones?
Bennett'e katılıyorum, en azından Koquillion hakkında. Ama sen de, az da olsa benim fikirlerimin daha iyi olduğunu düşünmüyor musun?
Little green kind of ones that glow in the dark.
Karanlıkta parlayan küçük yeşil türde olanlar.
Maybe get a little marrying done among those trappers least the ones that don't see me coming.
Belki beni çok nadir gören avcıların içerisinde nikah töreni için bekleyenler olabilir.
Little green ones out of her medicine cabinet.
Frances'in ecza dolabındaki küçük yeşil haplardan.
One of those little pointy ones.
O küçük noktalı olanlardan.
We thought some little, bitty ones might come in handy.
Küçük, minik olanlar işe yarayabilir diye düşündük.
But even so they trust us as little as they do the ones who won't conform
Ama tüm bunlara rağmen boyun eğmeyenlere güvendikleri azlıkta güveniyorlar.
Humans wanting little household pets to replace the ones they had lost.
İnsanlar yitirdikleri küçük ev hayvanlarının yerini bunlarla değiştirmek istediler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]